Galerici mezhebi dindarlık / Selahaddin Nasranlı

İnternet ve yayın camiasındaki iki hilkat garibesi tavır, dindarların gözünden kaçmamalıdır: Sahabenin “günah galerisi” sunanlar ile “sevap ve abartı galerisi” işletenler. İki taraf da uygun olsun olmasın, faydalı olsun olmasın, İslam’a yardım etsin etmesin bildiklerini okuyanlardır.

Galerici mezhebi dindarlık / Selahaddin Nasranlı

İslam ümmetinde taşlar ve tuğlalar çok, ama çimentolar azdır.

Ayrılıkçı ve hakikatçi ekoller bir hayli fazla. Öte yanda, ara bulucu fikirler nadirattandır.

Her kavga eden haklıysa muslih, yani barışçı kişi; haksızdır.

Kurşunların sıkıldığı bir mekanda en fazla ölen; arada kalandır.

Haddi aşan, aşırı uzamış bir tartışmada herkes, elbet herkes haksızdır.

En güncel modern hastalığımız; tüccar dindarlığımız.

Dine amel ve kalple sahip olmayan, onu yaşamayan ama onun satan dindarlığımız.

“Bir şeyin ticaretini yapan, onu satar. Sattığı ise artık kendisinin değildir. Dolayısıyla din ticareti yapanın dini yoktur.” der Kindî.

Konu bizim galerici dindarlığımız.

Galerici ne iş görür?

Elindeki ürün, maharet yada sanatı müşahitlere en hoş ve en etkili şekilde sunar. Ya malını satar yada sanatına taktir toplamak için arzı endamda bulunur.

Fakat her aşamada galericinin asli işi, malını elden çıkarmak için müşteriyi etkilemek ve ürünü de abartmaktır.

Galeriler de bir değildir. Kimi mücevher, kimi resim, kimi araba, kimi savaş aletleri ve kimi de korku ve günahlı ürünler galerisi işletir.

Görevli kimse de saatlerce görünen üzerinde bilen bilmeyene yorum ve bilgi sunmaya çalışır. Galiben de içerdekilerin sahibi değildir.

İnternet ve yayın camiasındaki iki hilkat garibesi tavır, dindarların gözünden kaçmamalıdır: Sahabenin “günah galerisi” sunanlar ile “sevap ve abartı galerisi” işletenler.

İki taraf da uygun olsun olmasın, faydalı olsun olmasın, İslam’a yardım etsin etmesin bildiklerini okuyanlar.

Kur’an’daki dengeli, sevaplı-günahlı insan sahabe profili yok. Tartışmacı Ehli Sünnet ve Şii müslümanda genel olarak bu Kur’ânî basiret yoktur. (1)

Herkes yarım hakikat.

Oysaki “Yarım hakikat, çok kere muazzam bir yalandır.” (2)

Hakikat -nadir durumlar hariç- genelde sakindir.

Şiiler ve Sünniler geçmiş kavgalar üzerinden iletişim kurdukları sürece hiçbir zaman uzlaşamayacaklardır. İbni Teymiye ve Hilli şeklindeki bir karşılıklı itham kültürü ile müsbet netice alınamaz. (3)

Öte yandan alimlerimizin çoğu her doğan muhalefete barışçıl dahi olsa fitne, huruc ve ifsad diye  sıfatlarla fişlemişlerdir. Temel saikleri de birliğimizi bozma refleksidir.(4)

Şunu söylemek abartı olmayacaktır:  İslâm tarihinde Peygamberden sonra asla tam anlamıyla bir fikir özgürlüğü olmadı. Bunda alimlerimizin payı da vardır.

Oysaki “pozitif bir muhalefet” tüm insanlık ve müslümanlık için hayır ve berekettir. Üstelik de muhalefet edilmeyi hak eden insanlarız.

Son olarak İslam toplumu içinde, kesinlikle bir muhalefet olmak zorundadır. Buna gereklilik vardır. Muhalefet hakkını engellemek ve onu yok etmek ancak diktatöryal bir gayri İslamiliktir. Öyleyse geriye yeni muhalefetin nasıl olması gerektiği kalmaktadır.

Nasıl bir muhalefet; yapıcı, sorumluluk sahibi, halkı hesaplayan, amacı sadece devirmek olmayan, çözüm üretmeye odaklı, sakin, dengeli ve gerçekçi formüllü, yol gösterici ve popülist olmayan. Yani barışçıl, pozitif muhalefet.

Kime; uygun zamanda uygun insanlara...

Ve yol olarak da ümmetten yani toplumdan ayrılmayan, gettolaşmayan bir muhalefete...

1-Demir, Mahmut, Feâilu’s-Sahabe Rivayetleri Bağlamında Şii-Sünni İhtilaflarının Sünni Hadis Rivayetlerine Yansıması, Doktora Tezi, Ankara 2010, S.30
2- (B. Franklin)
3-Demir, Mahmut, Feâilu’s-Sahabe Rivayetleri Bağlamında Şii-Sünni İhtilaflarının Sünni Hadis Rivayetlerine Yansıması, Doktora Tezi, Ankara 2010, S.333
4-Er, İbrahim Halil, Siyasal İslam Düşüncesinin doğuşu ve devlet, S.381

Selahaddin Nasranlı / Habernas