Hissetmeyi öğrenmek / Selahaddin Nasranlı

Modern devletler bizi oyalamakta, hissizleştirmekte yada hislerimizi toprak, ırk ve kültürel düşmanlık ile hipnotize etmektedirler.

Hissetmeyi öğrenmek / Selahaddin Nasranlı

Ünlü psikolog Carl Jang bir Kızılderili reisiyle oturup sohbet eder. Reis (Dağ gülü) ona şöyle der:

-Beyaz adamın deli olduğuna tam kanaat etim.

-Peki neden?

-Kafalarıyla düşündüklerini söylüyorlar da ondan!

-Eee, herhalde yani! Ya siz neyle düşünüyorsunuz?

-(Dağ Gülü parmağıyla kalbini işaret ederek) biz bununla düşünüyoruz” der.
Bizden bir isim olan Mevlana da “Aklın aklı olsaydı, kalp olurdu” der.
Şu anki kapitalist dünyevi insan imparatorluğunda aşırı bolluğun verdiği bir genel kriz var. Dünya ve devletler büyük bir fabrika ve atölye gibi. Herşey üretimde: mal, mülk, imaj, bilgi, manken, spor,... bilimum herşey.

Devlet adlı modern ilah, ilahların yetkilerinden daha güçlü egemen ve kutsal. Her dilediğini –bir de halkı ikna ederse- yapabilecek kudrette.

Aşırı ve yersiz devlet tapkınlığı düzen adına ve kaos olmasın denilerek en son hadde varmış durumda.

Özellikle Kuzey Avrupa ülkelerinde Sosyal Devlet mefhumu binlerce yararı yanında hayati zararları da kendi için de barındırıyor:

-Evlerden yaşlıları alıp bakan o.

-Kışlık elbesi yardımı gönderen o.

-Okul zamanı okul eşyaları veren o.

-İşsiz kişi için kesin maaş veren de o.

-En ufak hatada babayı evden atıp kadına; geçim, güvenlik ve barınak veren de o.

***
Fakat bunları verdikten sonra;

-Yaşlıları ve bebekleri aile yuvasından uzak kılan da o.

-Aile kurumunu çürütüp iyice zayıf kılan da o.

-Sahte rezzaklık yapıp, halkı kendine körce bağlayan da o.

Hasılı devlet denen kurum anne, baba, ilah her role girmiş durumda.
Ama bu yalancı ilah, aç ruhu bir türlü duymuyor. İnsani ve ahlaki hisleri kazandıramıyor.

Bu noktada beyanda yarar var: Halktan bazı kimseler Mevlana’ya; “Hocam sen hocaydın, öğrencilerin vardı. Seni sevenler vardı. Ne oldu da bunları bırakıp şu Şems ile oturuyorsun. Bu insan, sana ne öğretebilir ki!” minvalinde birşeyler söylerler. Bu durumda Mevlânâ şöyle buyurur:

“...ben Şems'e rastlamadan önce ısınıyordum ama Şems'ten sonra artık ısınamıyorum. Çünkü Şems, bana bir şey öğretti. Yeryüzünde bir tek mümin üşüyorsa ısınma hakkına sahip değilsin. Ben de biliyorum ki yeryüzünde üşüyen müminler var, artık ben ısınamıyorum. Eskiden açken bir çorba içince doyardım. Ama şimdi hiçbir şey bana bir besin hazzı vermiyor. Çünkü biliyorum ki açlar var. Şems bana hissetmeyi öğretti."der.

Hasılı modern devletler bizi oyalamakta, hissizleştirmekte yada hislerimizi toprak, ırk ve kültürel düşmanlık ile hipnotize etmektedirler. Bunu şuan ki Azerbaycan için söylebiliriz.

Karabağ kurtulmuş durumda ama kimi yerlerde başörtüsü ve Cuma namazını yasaklayan, ülkeyi ailesine peşkes çeken, İslam düşmanı anti demokratik bir iktidar ve rejim ayaktadır. Oysaki tek değer toprak almak değildir.

En büyük değer; insaniyet ve İslamiyettir. Bu iki değer de diktatör Aliyev rejiminde yoktur.

Selametle

Selahaddin Nasranlı / Habernas