Afrin Ya da Tarihten Ders Almamak / Nurullah Yılmaz

Afrin’de ne yaptılar? Hiç… Sadece etrafa dadanmış yeni çeteler yarattılar, PKK’yi aratacak cinsten...” Gelinen noktada bir milim ilerleme kaydedilmediğini görüyoruz. Yine dert Kürtçe ile, oradaki yerel halk ile, zeytin ağaçları ile, verimli topraklar ile...

Afrin Ya da Tarihten Ders Almamak / Nurullah Yılmaz

Tarih ile biraz haşir neşir olanlar Suriye, Lübnan ve Filistin topraklarının neden kaybedildiğini hatırlarlar.

Yüzyıllar boyunca Osmanlı hakimiyetinde olan o topraklarda bu süre boyunca hiçbir olumsuzluğun yaşanmadığını iddia etmek zor. Ancak ne olursa olsun insanları toplu bir halde gücendirecek veya kışkırtacak uygulamalardan uzak durulduğu da muhakkak. Zira bunca süre boyunca yanlış uygulamalarla böyle bir düzenin ayakta kalması mümkün değildir.

İttihat ve Terakki kadrolarının İslamcılık veya Osmanlıcılık düşüncesini terk ederek Türkçülüğe dümen kırması ve bunun neticesinde Suriye, Lübnan ve Filistin mahkemelerinde bile, Türkçeyi zorunlu dil yapması, ister istemez bölgede yaşayan Araplar arasında ciddi tepkilere neden oldu.

Daha önceleri genelde Hristiyan Araplar arasında yaygın olan Arap milliyetçiliği fikri Müslüman Araplar arasında da hızla artmaya başladı. Fiziğin en temel kanunlarındandır, etki tepkiyi doğurur.

Yapılan yanlış uygulamaların kaldırılması talebi de -bu zihniyet tarafından- bu uygulamaların kaldırılması bir yana Suriye ve Lübnan’a vali olarak atanan meşhur ittihatçılardan Cemal Paşa eliyle daha bir sıkı hale getirildi.

Talepleri dile getirenlerin ünlü simalarının veya etkin aşiretlerin ileri gelenlerinin birçoğu Cemal Paşa tarafından bir şekilde bertaraf edildi. Hükümetin onayı dahi alınmadan kimi idam edildi, kimi de sürgün. Şayet Cemal Paşa gizli planının bir parçası değilse, zira en azından eldeki tarihi kayıtlar yaşananları bu şekilde aktarıyor.

Haliyle bu uygulamalar Araplar arasında daha büyük tepkilere neden oldu. Bu durum, Arapları Osmanlı’dan ayırmak isteyen İngilizlerin ve Fransızların tam da isteyip te bulamadıkları bir fırsattı. Onlar da bu fırsatı değerlendirmekten imtina etmediler. Tabii burada Şerif Hüseyin gibilerinin payını da unutmamak lazım...

Derdimiz, tarihi malumatları aktarmak olmadığı için kısa değinilerle yaşananları anlatmak istedim. Zira, geçmiş bazen günü anlamak için iyi fikir verir, tabii ders almasını bilenlere...

Asıl meramımıza geçmeden önce, daha önceki bir yazıda Afrin ile ilgili dile getirdiklerimizi hatırlatmakta fayda olur kanaatindeyim.

“...Belli ki, mesele PKK’den ibaret değil. PKK bir kılıf. PKK’nin yaptıkları da, zihniyeti de umurlarında bile değil. Dertleri başka. Söylemlerine ve eylemlerine bakın, yeterli...

Çözüm süreci boyunca PKK etmediğini bırakmadı, ama çıtları çıkmıyordu…

PKK onlarca yapıyı, yüzbinlerce insanı Kürd olmalarına rağmen yertlerinden yurtlarında etti. Ses vermiyordular.

Eğer gerçekten iyi niyetli iseler, harekattan sonra, oraları misal Barzaniye, ya da oradaki yapılara devretsinler.

Afrin’de ne yaptılar? Hiç… Sadece etrafa dadanmış yeni çeteler yarattılar, PKK’yi aratacak cinsten...”

Gelinen noktada bir milim ilerleme kaydedilmediğini görüyoruz. Yine dert Kürtçe ile, oradaki yerel halk ile, zeytin ağaçları ile, verimli topraklar ile...

Bilinçli bir şekilde demografik yapı değiştiriliyor. Daha önce Kürd nüfusun yüzde doksan doksanbeşlerde olduğu, şu anda ise neredeyse yüzde otuzlara düştüğü söyleniyor...

Eğitimde; Türkçe, Arapça ve İngilizce var, ancak Kürtçe’ye yer yok...

Tüm resmi kurumlardan Kürtçeye ait ne varsa kaldırıyor...

Şehrin adının dahi değiştirilmesinden bahsediliyor.

En önemlisi de güvenlik sorunu. PKK’nin yaptıklarından bıkmıştı halk. Ne PKK ile ne de ideolojisi ile pek de barışık değildiler. Ancak, dindar kişi ve yapılar bir yana, kendisi dışında hiç kimseye ve hiçbir düşünceye eman vermeyen PKK’yi dahi aratır hale gelmişler. Tamam, bir çok hırsızlık, gasp, fuhuş, fidye karşılığı insan kaçırma olaylarının Türk askerlerinden ziyade orada bulunan çeteler eliyle yapıldığını yerel halk da söylüyor. -Kimseyi aklamak gibi bir derdimiz yok, sadece genel kanıyı paylaşıyoruz, aksi durum olsa onu da dile getirmekten çekinmeyiz-. Ancak, ne olursa olsun, bu sıkıntıların varlığının düzeni idare edenlerin sorumluluğunda olduğu da muhakkak.

Evet, güç ile bugün için Afrin bir şekilde elde tutulur. Ancak güç her zaman elde olmayabilir. Kaldı ki daha güçlülerin hakim olduğu bir dünya da yarın nasıl bir tavır alacakları da muamma. Samimice ve gönüle hitap edilmeden yapılacak her uygulama ters tepecektir. Bir yandan “Kemalizm”e yelken açarak, öte yandan “Turan Kupası” fikirleri ortaya atarak, sıkıştığında da “ümmetin son kalesi” tehlikede diyerek bir yere kadar insanlar avutulabilir.

Benden söylemesi.

Sonra testi kırılırsa ah vah etmenin bir anlamı kalmaz. Tabii, hala testi sağlam duruyorsa.

Belli ki hala ders alınmıyor. Hem, ne diyordu Mehmet Akif;

“Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
"Tarih"i  "tekerrür"  diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”

Nurullah Yılmaz / Habernas