Vızıldıyorsun ama arı değilsin / Mücahid Haksever

İnternette dinimizi öğrenmek adına araştırma yapmak güzel bir haslettir. Ama buradaki her bilginin doğru olmadığının da şuurunda olmamız lazım. Mutlak bu işin ehli olan hocalarımızla bu bilgileri paylaşıp o şekilde istifade etmek lazım.

Vızıldıyorsun ama arı değilsin / Mücahid Haksever

Mevlana Hazretleri nasihatla ilgili şöyle bir hikaye anlatır:

Kuşun biri, hile ve tuzakla yakalanmıştı. Kuş, kendini yakalayan adama dedi ki:

“–Ey efendi! Sen hayatında birçok sığır ve koyun yemişsindir; birçok deve de kurban etmişsindir! Sen onların etleriyle dahî doymadın, benim bedenimle mi doyacaksın?!. Beni serbest bırak da, sana üç öğüt vereyim. Vereyim de, bil bakalım akıllı mıyım, aptal mıyım?

O üç öğüdümün birincisini senin elinde vereyim, ikinci öğüdümü damın üstünde vereyim. Üçüncüsünü de ağacın üstüne konunca söylerim. Sen, bu üç öğüt sayesinde mesut olursun! Elinde iken vereceğim öğüt şudur:

«Olmayacak şeye, kim söylerse söylesin, inanma!»”

Kuş o değerli olan ilk öğüdü söyleyince, kendini yakalamış olan el gevşedi, âzâd oldu, uçtu ve duvarın üstüne kondu. Orada ikinci öğüdünü söyledi:

“Bir de geçmiş gitmiş şeye gam çekme! Bir şey senden geçip gittikten sonra, onun hasretini çekme! Geçmişe acımak, geçmişe hasret duymak yanlış bir iştir; giden geri gelmez! Onu yâd etmek de boş şeydir!”

Ondan sonra dedi ki:

“–İçimde on dirhem ağırlığında çok kıymetli, eşi bulunmaz bir inci vardır! O inci, seni de, çocuklarını da devlete ve saâdete kavuştururdu! Fakat, kısmetin değilmiş; dünyada eşi bulunmayan o inciyi kaçırdın!”

Bunun üzerine avcı feryâd u figān etmeye koyuldu. Kuş, avcının bu hareketi üzerine;

“–Sakın; «Geçmiş bir şeye gam çekme!» demedim mi!?.” dedi.

“Mademki inci elinden gitti, neden gam çekiyorsun? Sözümü anlamadın mı?!. Yahut sağır mısın? Sonra, bir de sana; «Olmayacak şeye sakın aldanma!» demedim mi!?.” dedi. Ve devamla;

“–A aslanım; benim kendim üç dirhem gelmez bir serçe kuşu iken, içimde on dirhemlik inci nasıl bulunabilir?”

Adam kendine geldi de;

“–Pekiyi!” dedi. “Haydi, o üçüncü öğüdü de söyle!”

“–Evet!” dedi kuş. “Öbür öğütleri tuttun da, üçüncüsünü sana bedava söyleyeyim, öyle mi?!.

Gaflet uykusuna dalmış bir bilgisize öğüt vermek, çorak bir yere tohum ekmektir! Yahut çölü sulamak gibidir. Ahmaklığın, bilgisizliğin yırttığı şeyi, artık hiçbir yama tutmaz! Ey öğütçü; oraya hikmet tohumu pek ekme!”

Bu hikayeyi neden anlattım? Daha önce benim öğrencim olan bir gencin namazı bırakıp sokak serserisi olduğunu duyduğum için anlattım. Diyebilirsiniz ki bu gayet normal bir olaydır. Hangi hocanın her öğrencisi olduğu gibi kalmış ki. Ama bu öyle bir öğrenci değil. Bu benim onun üzerinde hesap yaptığım bir gençti. Çok takvalı, salih bir gençti. Gençlere onu örnek gösterdiğim bir gençti. Hocasıydım ama o benden daha takvaydı. Onun şahsının muhafazası ve onun gibi gençlerin sayısının artması için sürekli dua ediyordum.

Camide bana yardımcı oluyordu. İslam’ı kendine dert edinmişti. Sürekli İslami bir meşgale içerisindeydi. Bundan dolayı da sürekli araştırıyor okuyordu. Ama hep internetten okuyordu. Defalarca onu uyardım dikkat etmesi için. Ama beni dinlemedi. Bana bir şey olmaz dedi. Ona dedim, bu derya nice bozulmam diyen insanı yoldan çıkardı diye. Ama o bildiğini okumaya devam etti. Onda günden güne değişiklikler olduğunu görüyordum. Artık camideki çalışmalar onu tatmin etmiyordu. Daha fazlasını istiyordu. Cihad cihad deyip tutturuyordu. Onu dinlesem hemen en yakın at çiftliğinden bir at alıp, bir yerlerden de bir kılıç bulup meydanda düşman arayacaktım. Ona göre cihat yapmak lazımdır. Kimle olduğu fark etmez. Ama yapmak lazımdı. Sözü uzatmayayım. Bu kardeşimiz bir gün bana, artık bu camiye gelmeyeceğini söyledi. Neden ? dedim. Dedi ki, ben kendime bir cemaat arayacağım. İyi bir cemaat bulursam katılacağım.  Ona dedim ki, daha işin başında bu sözü söylemekle yanlış yapıyorsun. Çünkü bu cemaatlerin doğruluğu yanlışlığı internette yazmıyor. İnternetten bunu sen anlayamazsın. Çünkü herkes kendi haklılığını ortaya koymak için kendince deliller getiriyor. Bu delillere karşı senin ilmi bir donanımın yok. Bal arıları bir kilo bal için 14 milyon çiçeği, bir kovanı doldurmak için ise 100 milyon çiçeği ziyaret ederler. Bu arılar bunca çiçeğin içerisinde zehirli hiçbir bitkiye konmazlar. Onlardan hiçbir şey almazlar. Çünkü onlar bu işin uzmanıdırlar. Sen vızıldıyorsun doğrudur ama bal arısı değilsin. Zehirli çiçeği ile zehirsizi ayıramazsın. Konuşuyorsun, bir alim gibi konuşmaya çalışıyorsun ama alim değilsin. Bu kadar cemaatin arasında iyi olanı seçebilme ilmine sahip değilsin. Beni dinlemedi gitti. Şu an duydum ki o haya timsali gençten eser kalmamış. Daha önce konuşurken dahi hayasından diline almadığı o fiillilerin hepsini yapıyormuş.

İnternette dinimizi öğrenmek adına araştırma yapmak güzel bir haslettir. Ama buradaki her bilginin doğru olmadığının da şuurunda olmamız lazım. Mutlak bu işin ehli olan hocalarımızla bu bilgileri paylaşıp o şekilde istifade etmek lazım. Yoksa bu kardeşimiz gibi, şeytan bizi İslami ilimleri öğrenmek bahanesiyle yoldan çıkarabilir Allah korusun.

Rabbim cümlemizi muhafaza etsin. Bir dahaki yazımızda buluşuncaya dek Allaha emanet olun dualarınızı bekliyorum.

Mücahid Haksever / Habernas