Axate jı mıre kıla çava / Mücahid Haksever

Siyeri her okuduğumda aklıma takılan, bir türlü anlam veremediğim bir soru vardı. Sahabeyi kiram efendilerimizin Hudeybiye barışında Peygamber Efendimiz (sav)’e karşı takındıkları olumsuz tavır. Neydi onları bu şekilde davranmaya sevk eden? Bu sorunun cevabını yıllar sonra anlayabildim. Ya da anladığımı sanıyorum.

Axate jı mıre kıla çava / Mücahid Haksever

Siyeri her okuduğumda aklıma takılan, bir türlü anlam veremediğim bir soru vardı. Sahabeyi kiram efendilerimizin Hudeybiye barışında Peygamber Efendimiz (sav)’e karşı takındıkları olumsuz tavır. Onların bu tavrı kafamı hep kurcalayıp durmuştur. Sahabeyi kiram efendilerimize doğrusu bu tavrı hiç yakıştırmamıştım. Sahabeyi kirama saygısızlık olmasın diye, bunu dilimle zinhar söylemedim. Ama kafamda hep bir soru işareti olarak durdu. Çünkü  Peygamber efendimiz (as)’a karşı, nasıl bir tavır takınılması gerektiğini, en iyi onlar biliyordu. Kur’an’ın bir çok ayeti, Peygambere karşı saygı ve edebi emrediyordu. Ve Kur’an’ı da onlardan daha iyi bilen kimse de yoktu. Çünkü Kur’an, onların şahsında insanlığa gönderilmişti. İmam Ali (ra)’nun şu sözü sahabeyi kiramın Kur’an’a vukufiyetlerinin en güzel delillerinden bir tanesidir: “Bana sorunuz. Vallahi bana sorduğunuz her şeye cevap vereceğim! Bana Allah’ın Kitabı’ndan sorunuz. Vallahi hiçbir âyet yoktur ki, ben onun gece mi gündüz mü, dağda mı ovada mı indiğini bilmeyeyim...” (1)

Örneğin sahabeyi kiram Resulullah (sav)’e itaatin emredildiği şu ayetleri bilmiyor muydu? "Allah'a itaat edin, Resûle de itaat edin ve (kötülüklerden) sakının. Eğer (itaatten) yüz çevirirseniz bilin ki Resûlümüzün vazifesi apaçık duyurmak ve bildirmektir." (2) Allah’a ve elçisine itaat edin ki merhamet olunasınız. (3) Yine sahabeyi kiram, O’na isyan etmenin de ne büyük günah olduğunun bildirildiği bu ayeti bilmiyor muydu? "De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah, kâfirleri sevmez." (4) Konyalı Mehmet Vehbi Efendi, bu ayetin tefsirinde şunları söyler: “Eğer itaatten i’raz ederseniz Allah-ü Tealâ sevmez” demek” siz kâfir olursunuz. Binaenaleyh; Allah-ü Tealâ size muhabbet etmez demektir. Yani i’taz; risaletini tasdikten i’raz olduğuna binaen küfür olmuştur. Ama risaletini tasdik edip de tembellik ederek sünnetini ihya etmemek suretiyle adem-i itaatten küfür lazım gelmez.” (5) Müfessir Sabuni ise bu ayeti şöyle izah ediyor: “Eğer itaat etmekten yüz çevirirlerse, bilsinler ki Allah, ayetlerini inkâr edenleri ve peygamberlerine isyan edenleri sevmez.” (6)

Bırakın itaatsizliği, Hucurat suresinde, Resulullah’ın karşısında yüksek sesle konuşmanın dahi amellerin boşa gideceği söylenmişken, sahabeyi kiram efendilerimizin Resulullah’a karşı bunu neden yaptıklarını anlayamıyordum. Sahabeyi kiramın bu tavrı (haşa) görünüşte bir isyan hareketiydi. Ama sonradan Kurbanını kesen Efendimiz (as)’a bakıp Kurbanlarını kesmeleri, bu hareketin o anlık duygusal bir hareketin bir sonucu olduğunu gösterdi bize. Nitekim Hz.Ömer (ra) hayatı boyunca yaptığı bu yanlışın acısını yüreğinde hissetmiş, pişmanlığını dile getirmiştir.

Ama neden? Aradan geçen onca zamana rağmen, halen bizim yolumuzu aydınlatan bu insanların bu tavrının sebebi neydi? Neydi onları bu şekilde davranmaya sevk eden? Bu sorunun cevabını yıllar sonra anlayabildim. Ya da anladığımı sanıyorum. Bunu da, kendimi onların yerine koyarak anladım. Daha doğrusu damdan düşünce anladım. Bunun birçok nedeni olabilir. Ama kanaatimce en önemlisi budur.

Düşündüm ki, örneğin kendim, yıllarca Batman’a gidemesem. Ve çok uzun yıllar sonra Batman’a gitsem. Örneğin Batman’ın en yakınındaki köylerden  Gırbereşk köyünün önünde durmuşsun. Çocukluğunun geçtiği, İluh camisinin minaresi gözüküyor. Tam o esnada, camilerden ezan sesi yükseliyor. Ne de özlemişsin minareleri, ezanları. Yıllardır kiliselerin minarelerinin ve çanlarının yerine, minareleri görmek, ezanları dinlemek. Tarifi imkansız bir mutluluk.  Kadınların yaktıkları tandırdan yükselen ekmek kokusunu duyuyorsun. Bolluk memleketinden gelmişsin ama bir parça tandır ekmeği için neleri vermezsin. Yıllardır, işkencelerde, zindanlarda, sürgünlerde, hicretlerde sana ağlamaktan gözleri neredeyse kör olacak Annen, pepuk kuşu gibi “wa bırawo” diye yıllardır sana ağıtlar yakan bacıların, yüzüne her vurduklarında ah sırtım diyen, sırtında ağabeyinin olmayışının acısını hisseden kardeşlerin; zor günün dostları, Veysin, Mahmudun, Ercanın ve daha nice davadaşların, yolunu gözlüyor. Kavganın şehri, nazlı çiçeğin Batman’ın tam karşında duruyor. Hani ona ağıtlar yaktığın, şiirler, helbestler, sıtranlar yazdığın. Hani Mekke, Medine ve kudüsten sonra sana şehirlerin en sevimlisi olan sevgilin Batmanın… Hani O’nun için “Axate jı mıre kıla çava” dediğin, yıllardır hasreti bağrını yakan o şehrin tam karşında duruyor. Hani 4500 km yol gitmişsin. Ve sen onca yıldan sonra, Batman’a girmeyi beklerken bir ses duyuyorsun. Hadi kalkın dönüyoruz.

İşte sahabeyi kiram da, yıllardır özledikleri, onun için ağıtlar yaktıkları Mekke’ye gelmişlerdi. Yıllardır Medine’deydiler ama mülteci idiler. Hani neye sormuşlar niçin acı acı inliyorsun. Ney demiş ki, ben vatanımda sazlıkta, özgür bir şekilde rüzgarla dans ediyor, bunun mutluluğunu yaşıyordum. Beni sazlığımdan kapardılar. Bu gurbet diyarına getirdiler. Bu ses, hicran ve firak acısının sesidir. İşte sahabe de, ney gibi inliyordu. Mekke, Mekke diye ağıtlar yakıyordu. Medine’ye gelen tüccarlardan “Izhir” çiçeğini soruyorlardı. Baharın müjdecisi “Izhir”  çiçeği açtı mı, koktu mu diye. Şimdi“Izhir” çiçeğinin kokusunu alıyorlar. Yıllardır görmedikleri çocukları, eşleri, anaları, yollarını gözlüyordu. Ve bu Mekke sıradan bir şehir değil. Yeryüzü şehirlerinin en şereflisi. Vahyin indiği yer, Allah’ın Peygamberinin yurdu. Meleklerin inip çıktığı, her karış toprağında Peygamberlerin metfun olduğu bir şehirdir. Harem bölgesi. Her şeyi hürmetli olan şehir. Ağaçları, yaprakları, kuşları, hayvanları, her şeyiyle kutsal olan şehir. Dünyanın en pahalı hayvanları, bitkileri oradadır. Çünkü dokunulmazlıkları vardır. Herhangi birine zarar verirsen misliyle ödersin. Mekke, yeryüzünün en kadim şehri.

İşte sahabeyi kiram, tam da şehre girmeyi beklerlerken, böyle yoğun bir duygu atmosferi içinde oldukları bir anda, Resulullah (sav) onlara haydin kalkın dönüyoruz diyor. Kurbanlarınızı kesin ve ihramlarınızdan çıkın diyor. Bunu diyen Allah’ın Peygamberi (sav)’di. Peygamber (sav) emrediyordu. Allah (cc) Kur’an’da kendisi ve resulü bir emir verdiklerinde müminlerin takınması gereken tavrı, şu şekilde beyan ediyordu:

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اَمْراً اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْۜ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ
وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً مُب۪يناً

“Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü'min erkek ve hiçbir mü'min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah'a ve Resülüne karşı gelirse şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.” (7) Ama Sahabe, sesi hem duyuyor, hem de duymuyor. Duyuyor, çünkü bir ses var. Yani bir insanın ağzından bir ses frekansı çıkıyor. Ve bu çıkan ses, kulak zarı tarafından da algılanıyor. Sahabeyi Kiram, duymuyor çünkü alıcılar kapalı. Hani bazen bilgisayar donar, farenin imleci görünür, hareket eder, ama işlev görmez. Kulak da öyle, sesi almış ama işlev yok. Yani aklın, ses frekanslarını bilgiye dönüştürme işlevi devre dışı kalmıştı. O anda hisler onara hakim olmuştu. Akıl fonksiyonunu yitirmişti. O an hisle hareket ediyorlardı. Tüm alıcılar kapanmıştı. Gözler açık, ama gözler Mekke’den başka bir şey görmüyordu. Kulaklar açık ama Mekke dışında bir şey işitmiyordu. Her şey Mekke’ye odaklanmıştı.

Normalde sahabe bir hata ettiğinde hemen haklarında bir ayet iniyordu. Ama bu olay hakkında bir ayet inmedi. Allah onların bu yaptığını kınamadı. Peygamber de kınamadı. Onları azarlamadı. Allah, sahabeyi kiram efendilerimiz üzerinde bizlere bir ders verdi. Bu olayla hicretin zorluğunu bize gösterdi. Hicret, o kadar zor ve bir o kadar da önemliydi ki, İslam tarihine başlangıç olmuştur. Oysaki İslam tarihinde çok büyük olaylar olmasına rağmen bunların hiçbiri İslam tarihinin başlangıcı olmamıştır.

İşte bugün ben sahabeyi kiram efendilerimizden özür diliyorum. Haşa onlara karşı bir saygısızlık yapmadım. Ama zihnimden dahi olsa böyle olumsuz bir düşünceyi geçirdiğim için, özür diliyorum.

Bir dahaki yazımızda buluşuncaya dek Allah’a emanet olun, dualarınızda bizleri de unutmayın inşallah.

1-Tabakât, 2 cilt s 338
2- Maide 92
3- Ali İmran, 132
4- Ali imran, 32
5-Konyalı Mehmet Vehbi, Hülasatü’l-Beyan Fi Tefsiri’l-Kur’an, C: 2, S: 582
6-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, C: 1, S: 366
7-Ahzab suresi 36

Mücahid Haksever / Habernas