Hizbullah Rehberi Muhterem Edip Gümüş’ten 17 Ocak mesajı
Hizbullah Cemaati Rehberi Edip Gümüş, Cemaatin Kurucu Rehberi Hüseyin Velioğlu’nun şehadetinin yıldönümü münasebetiyle bir mesaj yayımladı.
Hizbullah Cemaati Rehberi Edip Gümüş, Cemaatin Kurucu Rehberi Hüseyin Velioğlu’nun şehadetinin yıldönümü münasebetiyle bir mesaj yayımladı.
Hizbullah Cemaati Rehberi Muhterem Edip Gümüş’ün, Şehid Rehber Hüseyin Velioğlu’nun 25. Şehadet yıldönümü münasebetiyle yayınladığı mesaj:
Bismillahirrahmanirrahim
“İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûl'ün de size şahit olması için sizi mutedil bir ümmet kıldık...” (Bakara Suresi: 143)
Bir 17 Ocak günü, ömrünü adadığı Rabbine kavuşan, Cemaatimizin kurucu rehberi Hüseyin Velioğlu’nu şehadet yıl dönümü vesilesiyle özlem ve hasretle yâd ediyoruz. Kendisinin izinden giden dava arkadaşlarından birçok kardeşi de ondan önce ve ondan sonra şehadet şerbeti içtiler. Rabbimden hepsinin şehadetini kabul etmesini, onları cennetinde peygamber efendimize komşu kılmasını diler, geride kalan anne, baba, eş, evlat, bacı, kardeş ve arkadaşlarının ayaklarının ve kalplerinin dini ve davası üzerine sabit kılmasını niyaz ederim.
Cemaatimiz, kurulduğu günden bugüne kadar karşılaştığı türlü badireler ve önüne çıkartılan ağır şartlara rağmen sabır ve istikrarla istikamet ve duruşunu muhafaza etmiş, kuruluşunda belirlenen hedefine doğru mutedil adımlarla yol almaya devam etmektedir. Allah’ın izni ve keremi ile en son ferdi son nefesini verene kadar da bu yürüyüş devam edecektir. Cemaatimiz yola çıktığı ilk günden itibaren çok büyük fedakârlıklar gösterdi. Henüz çok yeni ve maddi anlamda hazırlıksız iken laik, din düşmanı ve Marksist güçlerin vahşice saldırılarına maruz kaldı. Can verdi, kan verdi ama taviz vermedi. Köy meydanlarında, cami duvarlarında kurşuna dizildik. Evlerimiz, biz içlerindeyken yakıldı. Temel gıda maddelerine ulaşamayalım diye ambargolar uygulandı. Mensuplarımız Kur’an öğrettiler, halka dinlerini anlattılar, namus ve hayâyı korumaya çalıştılar. Çarşaflarını çıkarmadılar diye kadınlarımız kurşunlara hedef oldu. Nice şehitler verdik. Zindan hayatı, hicretler yaşadık. Anne-babalarını göremeden büyüyen çocuklar, çocuklarının büyüdüğünü göremeyen anne–babalar oldu. Cilt cilt kitaplar yazılsa bitmeyecek acılar ve kıymetli hatıralar vardır Cemaatimizin tarihinde. Cemaat, bütün baskılara, ağır işkencelere ve büyük kayıplara rağmen istikrar ve istikametini korudu. Duruşunu bozmadı ve sağa sola savrulmadı. Azimli, kararlı ve tavizsiz davrandı. Bunlar; kadınından erkeğine, çocuğundan yaşlısına bütün kardeşlerimizin kâmil ihlası, kavli ve amelî duaları sayesinde, davamızın sahibi olan Allah’ın inayetini bahşetmesi ile gerçekleşti. Yeni neslin bunları öğrenerek, geldiğimiz noktanın kıymetini bilmesini isteriz.
Müslümanlar olarak şehitleri, liderleri anmamızın en önemli sebebi onların bıraktıkları mirası hatırlamak, yeni nesillere hatırlatmak ve onların izini sürdürmektir. Tüm bu örnekleri gözlemlediğimizde görüyoruz ki temel konu Rabbimizin istediği şekilde yaşamaktır. İslam fıkhına ve Müslüman olmanın ruhuna uygun giyinmek kadın ve erkek her Müslüman için bir gerekliliktir. Davetçi olarak kardeşlerimiz; İslami görünüşleriyle beraber, halkın içinde olmak, muhtaç olanın ihtiyacını karşılamak, derdi olanın yarasına merhem olmak, kimsenin kimseye güveninin kalmadığı bir zamanda ‘emin’ insanlar olarak tanınmak, ticarette dürüstlüğün sembolü olmak zorundadırlar.
Söz ve davranışlarınızla imanın gücünü ve İslam’ın güzelliğini akrabalarınıza, komşularınıza, arkadaşlarınıza hatta yolda, okulda, işyerinde veya asansörde karşılaştığınız insanlara tanıtmakla mesulsünüz. İyi günlerinde de kötü günlerinde de yanlarında olun. Amellerinizde ve sözlerinizde ‘hikmet’ olsun. Sizi her gören ve dinleyen için güzel bir örnek olun. Meşhur ifade ile sizi öldürmeye gelen sizde dirilsin.
İdareci ve sorumluluk sahibi olmak, bir makama yükselmek değil, büyük bir yükü sırtlamaktır. Az uyuyacak, az dinlenecek, düzenli olarak okuyacaksınız. Önce siz işinizi hakkıyla ifa edeceksiniz. Sonra da verdiğiniz görevlerin takibini eksiksiz yapacaksınız. Takibi yapılmayan iş, hiç verilmemiş ve yapılmamış gibidir.
İslam davası, manevi hazzıyla üzerinizdeki ağır yükü hafifletir. Ama sorumluluğun büyüklüğü itibariyle de omuzlarınıza ağır bir yük yükler. Öyle ki sınırlı bir koşuşturmadan sonra işleri akışına bırakarak bu sorumluluğun hakkını vermeniz imkânsızdır. Davanız, hayatınızın ser tacı olmalıdır. Yapacağınız küçük bir işi bile, üzerinde düşünüp taşınıp tasarlayarak yapmalısınız. Birinci derecede sorumluluk alanınız olmakla birlikte her meselede size görev ve talimat verilmesini beklemeyin. Bulunduğunuz yer ve istidatlarınızı değerlendirerek, sizden istenenin çok daha fevkinde neler yapabileceğinizi düşünün. Üretken olun. Önümüzdeki engellerin kalkması noktasında çözümler üretin. Ancak fikir ve düşüncelerinizi fevri bir şekilde uygulamaya sokmak da sizi hataya sürükler. Öncelikle bu düşüncelerinizi kardeşleriniz ve büyüklerinizle istişare edin. Birlikte ölçüp tartın. Uygun zaman, mekân ve usulü belirledikten sonra en iyisini yapmak için elinizden geleni yapmaya gayret edin. Sabır ve sebat ile Allah’tan yardım isteyin. Bu şevk ile işinize sarıldığınızda, iki adım ilerleyeceğinizi beklediğiniz yerde belki beş belki de on adım ileri gittiğinizi göreceksiniz inşaallah.
Davet çalışmaları, cemaat halinde organizeli olarak yapıldığında daha çok verim alınır. İstişare ile çalıştığınızda tek başınıza tanıyamayacağınız ya da ulaşamayacağınız insanlardan haberdar olursunuz. Bilmediğiniz işleri öğrenir, erişemeyeceğinizi sandığınız yerlere erişirsiniz. Bunu bir nimet bilmek ve şükrünü eda etmek gerekir. Yapmanız gereken bir vazifeyi, diğer kardeşleriniz size hatırlatıyorsa yeri geldiğinde de siz onları yönlendiriyorsanız bu bir nimettir. Tanımadığınız kişileri aramak, bulmak, onları tanımak, yardımcı olmak, kötülüklerden korumak için sözlü ve ameli tasarruflarda bulunmak büyük bir hayır ve kıymetli bir erdemdir. Müslüman böyle bir işten yorulmaz. Hayra teşvik mahiyetinde yapılan tavsiyenin nereden geldiğine bakmaz. Bu daire içinde her dernek, vakıf ve birliğin aynı amaca yönelik farklı adımlar attığını bilir. Birini yeğ tutup öbürünü hor görerek, hayırlı bir iş çıkardığında dahi onu değersizleştirerek gözden düşürmeye çalışmanın fitne olacağını, vasat ve adil Müslüman kimliğine yakışmayacağını bilir. Allah’tan korkar ve onun dini hakkında fitneye sebep olmaktan yine O’na sığınır. Önüne fırsat çıktığında ihmalkârlık ve tembellik yapmaz. Geri durmak için mazeretlere sığınmaz.
İslam düşmanları, yeryüzünde Müslümanların etkinliğini kırmak, onları boyunduruk altına almak için katliamlarını sürdürmektedir. Ancak fiili müdahaleden daha etkili ve köklü darbeyi kültürel asimilasyon ve ahlaki çöküntü ile elde edeceğinin farkındadırlar. Uyuşturucu, içki, kumar ve fuhşun İslam toplumlarında yaygınlaştırılıp normalleştirilmesi bununla birinci derecede ilgilidir. Maalesef, en korunaklı diye düşündüğümüz bölgelerde dahi ahlaksızlık almış başını gidiyor. Müslümanlar olarak bu kötü gidişata seyirci kalmamız düşünülemez.
Toplumun ıslahına yönelik çalışmalara koyulurken buna ailemizden başlamalıyız. Aile fertlerinizle bire bir, tek tek ve özenle ilgilenmelisiniz. Oğullarınıza ve kızlarınıza Allah’ın koyduğu sınırları öğretin. Oğullarınızı şehvetin esiri olmamak, kızlarınızı da ahlaksızlık çarkına yem olmamak üzere yetiştirin. Ailenin değerini bilin ve bunu çocuklarınıza da öğretin. Evlilikleri kolaylaştırın. Boşanmanın ancak uzun süreli uğraşlardan sonra başvurulacak son çare olabileceğini kavratın. Onları da ‘iyi anne-babalar’ olabilmeleri için imanlı, ahlaklı ve sabırlı fertler olarak yetiştirin. Çocuklarınızla beraber kardeşleriniz, yeğenleriniz, akraba ve komşularınız, öğrencileriniz, iş arkadaşlarınız ve ulaşabileceğiniz herkese ulaşın. Zihni temiz ve ayık, nikâh bağıyla aile kuran ve bunu sürdüren, bu bağ ile çocuk sahibi olup nesillerin devamına vesile olacak imanlı gençler yetiştirin ve tertemiz vasıflara haiz bir toplumun mimarları olun.
İman ve İslam nuru ile çevresini aydınlatan gençlerimizin varlığı bize umut veriyor. Kur’an’ı ve sünneti okumak ve onlarla amel etmek siz genç kardeşlerimizi nurlandırıyor. Her biriniz kendi kabiliyeti ölçüsünce vazife alıyor ve koşuşturuyorsunuz. El attığınız her alanda da başarılı oluyorsunuz. Sizinle iftihar ediyoruz. Bunu ifade etmekle beraber, başardıklarınızın çok çok fevkinde yeni işler yapacak enerji ve kabiliyetlere sahip olduğunuzu da bilmenizi istiyoruz. Zamanın şartları ve zorlukları içerisinde, vazifeniz de çok önem kazanmaktadır. Yeni nesli bekleyen maddi ve manevi tehlikeler karşısında, şimdiye kadar olandan daha planlı ve programlı çalışarak daha verimli ve daha donanımlı olmalısınız. İlmi seviyenizi yükseltirken ameli olarak da sürekli kendinizi ölçüp tartmalı, gevşekliğe girmeden hep daha ileriye doğru adımlar atmalısınız. Çünkü en büyük hedef sizlersiniz. Gençlere yönelik oynanan oyunlar ve kurulan tuzaklar çok fazladır. Bununla beraber gelecek de sizlere emanettir. Hiçbir gölgenin bulunmadığı mahşer gününde arşın gölgesi altında gölgelenecek olan yedi gruptan birinin Rabbine kulluk ile yaşamış ve bu şekilde yetişmiş gençler olduğunu unutmayın. Her biriniz İslam’ı okuyarak, anlayarak, yaşayarak ve yaşanmasını sağlayarak giyim, kuşam, söz, tavır ve davranışlarınızla örnek olun.
Bu zor ve çok çalışmayı gerektiren zamanda, omuzlarındaki yükün ağırlığını fark etmesi gereken diğer bir grup da âlimlerimiz ve imamlarımızdır. Milletimiz ilme ve imamlara her zaman değer vermiştir. Buna mukabil âlimlerimizden beklentisi de büyüktür. Âlimlerin her haliyle kendisine örnek ve sorunları için çözüm mercii olmalarını bekler. Dinimizin ve günümüz şatlarının âlimlere yüklediği sorumluluk ise bundan daha büyüktür. İlim sahibi olmak, içinde bulunduğu halkın sorunları üzerine düşünmeyi, çözüm üretmeyi ve yozlaşmanın ve çürümenin başladığı yerde anında müdahale edip maneviyatı muhafaza etmeyi gerektirir. Fitnenin doruğa eriştiği bu zaman diliminde âlimlerimizin; cami, mescit, medreselerde vazifeli olan imam, vaiz ve hocalarımızın sorumluluğu çok büyüktür. Hizmetiniz mesai saatleri ile sınırlı olmasın. Geceniz gündüzünüz ilim öğretmek ve irşat etmekle geçsin. İlim halkaları kurun. Evlerinizin veya medreselerinizin kapıları daima halka açık olsun. Halkla münasebetinizi öylesine sağlam tutun ki dine aykırı davranıldığında müdahale hakkınız olsun, bir ihtiyaç hâsıl olduğunda da ilk müracaat makamı siz olasınız.
Hak ve batılın mücadele halinde olduğu yerlerde zulüm farklı şekil ve suretlerle tezahür eder. Sırf ‘Rabbim Allah’tır’ dediği için zulme maruz kalan ve bu sebeple yıllarını zindanlarda geçiren, Allah için yollara düşüp dört bir yana hicret etmeye mecbur kalan mazlum kardeşlerimizi de unutmamız mümkün değildir. Onların çileleri bitsin, imtihanları hayırla neticelensin diye fiili ve kavli dua ediyoruz. O vakit gelinceye kadar geçen her gün ve anlarını zikir ve şükürle geçirecek metaneti ve dirayeti bahşetmesini Rabbimizden diliyor, sabırlarının meyvesini en yakın zamanda ikram etmesini niyaz ediyorum.
Bu vesile ile idrak etmekle şereflendiğimiz üç aylarınızı tebrik eder, Ramazan’a ulaşmayı ve Ramazan ayından da günahlardan arınmış bir şekilde çıkmayı Rabbimizden niyaz ederim.
Allah’a emanet olun.
Kardeşiniz Edip Gümüş