Müslümanların Kudüs ile imtihanları / Çetin Tufan

Kudüs davası bütün imkansızlıklara, zorba ve zalim yönetimlere, kardeşlerin ve dostların minnetlerine, kaypaklıklarına rağmen ayakta kalıp ''Allah'ın yardımını'' beklemek adına direnişe devam etmenin uğraşı ve sadakatidir.

Müslümanların Kudüs ile imtihanları / Çetin Tufan

Mülkün sahibi Allah (cc)'ye sonsuz hamd ve sena eder. Elçisi Muhammed Mustafa'ya salat ve selam ile...

Bu dünya hayatı, hiç şüphesiz emeller ve didişme üzerine kuruludur. Burada Allah (cc)'nın indinde muteber olan, bunu ahlaki, adil ve iman üzere yaparak, rızasını kazanmaktır. Aksi taktirde yaratılışın fıtratı gereği, cezaya müstahaklığı kazanmış oluruz.

Ben muhakkak ahiret yurdunda olduğu gibi, bu dünya hayatında da bir şekilde ilahi adaletin tecelli ettiğini, defalarca müşahede ettim ve ediyorum. Çünkü Allah (cc) sünetullahı gereği hiçbir iş ve eylemi, niyet bazında olsa dahi boşa saymaz ve mutlaka, bunun bir yansımasını tecelli ettirir.

İslam alemi olarak nitelendirdiğimiz, bu gün birçok mezhep görüş ve fırkaya ayrılmış bulunan Müslümanların, İman-i ve ibad-i birlikteliklerini sağlayan, Allah (cc)'nın lütfü, temel birkaç husus olmakla beraber (Ahad olan Allah, Hz. Muhammed(sav), namaz, Hac, oruç gibi), siyasal ve aktif meselelerden biride Kudüs meselesidir.

Bu mesele 1900'lü yıllarda dünyanın süper gücü olan Osmanlı'nın erime ve yıkılma süreciyle birlikte başlamış günümüze kadar devam ede gelmiştir. Yaklaşık yüz yirmi yıldır çözüme kavuşturulması bir tarafa gittikçe derinleşen, kaybedilen, unutulan, önemsizleştirilen bir hal almıştır.

Bunda hırsızın hiç şüphesiz vebali büyüktür. Fakat adı üstünde hırsız kendisi üstüne düşen görevi ifa etmekte bundaki mahareti ve samimiyeti oranında da başarı sağlamaktadır.

Onlar tarihten ve inanç olarak kabul ettikleri vadedilmiş topraklara ulaşmak heves ve hayallerini gerçeğe dönüştürmek için siyasi askeri ve mali olarak bütün imkan ve kabiliyetlerini ortaya koymuş ve koymaktadırlar.

Batılılar ise; ikide bir başlarına bela olan ve her seferinde kıyımdan geçirdikleri, aşağıladıkları, mallarını gasp etikleri bu milletten kurtulmak onlara kendilerinin dışında bir uğraşı ve ideal vererek, belkide imhalarına zemin hazırlamak için zihin altlarındaki ideallerinden de istifade ederek onları Filistin'in sıcak topraklarına gönderdiler.

Bu hareketleriyle bir taşta birçok kuş vurmuş oldular. İlki yukarıda da belirtiğim gibi ülkelerindeki sermayeye dadanan ve sıkı bir ağ ile birlikteliklerini sağlayarak ülkelerine borç verebilecek kadar cüretkarlaşan topuluktan kurtulup bu emellerine destek babından onlardan maddi istifade ederek kontrol altına almak.  Osmanlı'nın Filistin topraklarına mukabil bütün borçlarını karşılamak adına, Sultan Abdülhamid'e teklif götürmeleri ulaştıkları mali ve siyasi seviyeyi ortaya koyması açısından enteresandır.

Diğer bir planları ise, nasıl ki Kürt milletinin topraklarını, kardeşleri olan Fars, Türk ve Arapların arasında paylaştırarak, bitmez tükenmez bir veraset kavgasına yol açıp, bu şekilde kedinin fareyle oynadığı gibi bu halklarla oynadılarsa. Ekseriyatı Arap olan bu güçlü devletleri de tımar edip onları oyalayacak bir düşmanın karakolunu Siyonist İsrail devletini kurdurdular.

Dünyanın milletlerini kontrol altında bulundurmak için, her kıtada kardeşler arasında suni sebeplerle, ihtilaflar çıkarmak ve bunları kangrene çevirmek, bu emperyalist devlet ve güçlerin en mahir oldukları, fitne ve fesat unsurudur. Bakın Keşmir, Kore, Karabağ, Kıbrıs ve daha yüzlerce kangrenleştirilmiş mesele.

Tabii buna çanak tutan celladına aşık bu ülke idarecilerinin kibri, ihanetleri ve becerisizlikleri de bunların nifaklarına çanak tutmaktadır.

Bu meseleye Arapların bir kısmı, kendilerinin mili ve dini davası olarak bakmış. Uğruna savaşları göze alarak sahiplenmişlerdir.  Müslüman olan diğer halklarda İslam'ın ikinci kıblesi olması hasebiyle bu davayı sahiplenip daima desteklerini gizli veya açık sunmuşlardır.

Gerçekte Kudüs davası ihanetlerin, ikiyüzlülüğün, kalleşliğin, düşmana karşı izzetsiz duruşun, hayal kırıklığının, yolda kalmışlığın, acı, ızdırap ve muhaceratların tarifsiz tekrar sahneleridir.

Filistinlilerin; sol, sağ ve İslam-i bloklaşmasının sonucundaki parçalanmışlığın, ırkçılığa kadar giden şovenist yaklaşımların, maddi ve şahsi grup, topluluk veya teşkilatların çıkarlarının, halkın çıkarlarına tercih edilmesinin, dost ve müttefik olarak gördükleri veya kucaklarına oturdukları devletleri, doğru tahlil edemeyip, ihanet ve minnetlerinin sonucunda davalarını satacak duruma gelmelerinin tarihidir.

İslam ülkeleri; İster İslami halklarının hassasiyetlerinden, ister halklarının milliyetlerinin birlikteliklerinden ötürü Filistin ve Kudüs davasına sahiplenmiş, sahiplenmek zorunda kalmışlardır. Fakat bu meseleyi, kendi aralarında bir rekabet unsuru haline çevirip. Filistinlileri kendi piyonları gibi görüp, birbirine tokuşturup. Onlara boş sözler verip, maddi infaklar karşılığında ihtilaflarını derinleştirmişler, birlik ve beraberliklerini bozmuşlardır.

Hala, Kudüs ve Filistin davasını kendi mezhebi, iktidar veya ideolojik üstünlük aracı yaparak. Bunu diğer Müslüman kardeşlerine karşı giriştikleri, beyhude nifak hareketlerine alet etmektedirler. Keşke birbirlerine karşı olan cüretkarlıklarının, onda birini el ve eteklerini öptükleri, veya beraber dünyanın küresine elledikleri ağa babalarına karşıda gösterebilseler. O zaman bu ihanetleri belki anlayabilirdim. Fakat heyhat nerede, o izzet ve şerefli duruş.

Kudüs davası bütün imkansızlıklara, zorba ve zalim yönetimlere, kardeşlerin ve dostların minnetlerine, kaypaklıklarına rağmen ayakta kalıp ''Allah'ın yardımını'' beklemek adına direnişe devam etmenin uğraşı ve sadakatidir.

Kudüs davası her Müslümanın ah, ah deyip, özlem ve ümitle başı dik ziyaret etmek istediği bir beldenin kurtuluş marşıdır.

Kudüs davası gerçekte Müslüman milletlerin, birlik ve beraberliklerini sağlamalarının, aralarındaki nifak hareket ve fertlerini bertaraf etmelerinini göstergesidir.

Temenni ve duam odur ki, çok geç olmadan İslam devlet ve cemaatleri başlarındaki bu musibetin derinlik ve ehemmiyetini kavrayarak, İlahi Kelimetullah adına Kudüs davasını sahiplenip hal çaresine bakmalarıdır.

Selam ve dua ile......

Çetin Tufan / Habernas