Açlık, kuraklık ve savaştan kaçıyorlar: 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü

Dünyada 82 milyondan fazla insan çeşitli sebeplerle doğduğu toprakları terk etmek zorunda kaldı. Umutları daha iyi bir hayat kurmak olan mülteciler özellikle batılı ülkelerde yabancı düşmanlığı ve insanlık dışı koşullarla karşılaşıyorlar.

Açlık, kuraklık ve savaştan kaçıyorlar: 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü

Bugün 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü.

Birçok mülteci açlığın yaşanmadığı, savaşların olmadığı, evlerinin bombalanmadığı daha iyi bir yaşam için göç ediyor.

Sudan'da büyüyen kamplar...

Amerika Birleşik Devletleri'nin sınırına yürüyen binlerce insan...

Fas'tan yüzerek Avrupa'ya ulaşmaya çalışanlar...

Meksika'daki kimsesi olmayan göçmen çocuklar...

Göçmen sayısı 3 kat arttı

Dünya genelinde doğdukları ülkeden başka bir ülkeye göç edenlerin sayısı 50 yılda 3 kattan fazla arttı. Bugün sayıları 82 milyonu aştı.

Her dakika 25 kişi ekonomik, doğal afet ve çatışmalar gibi çeşitli sebeplerden yaşadıkları yeri terk ediyor.

Birlemiş Milletler'in hazırladığı rapora göre en çok göç veren ülkeler arasında; iç savaşın hala sürdüğü Suriye, yoksulluğun giderek artığı Venezuela ve istikrarın hala sağlanamadığı Afganistan yer alıyor.

En çok göçmen Türkiye’de

Yerinden edilmiş her 10 kişiden 8'i ise gelişmiş ülkelere gitmeye çalışıyor. Dünyada en çok göçmen ise son 7 yıldır Türkiye'de barınıyor.

Zeyd ve Umame Suriye'den Türkiye'ye göç eden iki kardeş.

Küçük yaşlarda iç savaşının acımasız yüzüyle tanışınca Türkiye'ye geldiler.

“Çocuklar, anneler kan içindeydi”

Umame Atiye savaşın korkunç yüzünü şöyle anlatıyor:

“Suriye’den geldik, orada doğduk. Buraya gelmeden önce Halep’teydik, Halep’te psikolojimiz bozuldu. Çocuktuk, çok kan gördük. Bir bomba geldi evimizin yanına düştü. Orada çocuklar, anneler kan içindeydi.”

Zeyd Atiye’nin yaşadıkları da kardeşinden farksız...

“Ben ve kardeşim artık yaşamak istemediğimizi düşündük. Çünkü benim canım arkadaşım dediğim iki kişi öldü. Bundan sonra daha da fazla korktuk. İlk önce Almanya’ya gitmek istedik ama sonra Türkiye’de kaldık.”

“Filistin’e döneceğiz, Filistin bizim toprağımız”

Suad ise Suriye'de doğan ama Filistin asıllı bir genç kız. Onun ailesi için göç 73 yıl önce,İşgalci İsrail kurulduğunda başladı.

“Suriye’deyken bile biz bir hafta ‘iki hafta sonra döneceğiz’ derdik böyle böyle yıllar geçmeye başladı. Biz Filistin’e döneceğiz. Filistin bizim toprağımız.”

Filistin'e dönemeden Suriye iç savaşı ile Türkiye'ye göç ettiler.

İnsanların, ülkelerini terk etmeye yönelten etkenler kalkmadığı sürece göç devam edecek. Yeni bir hayat umuduyla yola çıkanlar, gelişmiş ülkelere gitmeyi amaçlasalar da çoğu zaman umduklarını bulamıyor.

Göçmenlere insanlık dışı muamele

Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Profesör Doktor Nuray Ekşi, göç alanında çalışmalar yapıyor.

Ekşi, milyonları göçe zorlayan sorunlara dikkat çekiyor.

“Ekonomik sebeple bir göç var, iklim sebebiyle bir göç var ama bir de savaş sebebiyle göç var. Silahlarını satıp, ülkeleri karıştırıp, enerji kaynaklarını elde etmek isteyen devletlerin yarattığı sonra bir tarafa çekildiği bir savaştan doğan göç… Faturayı da Türkiye gibi ülkelerin üstüne yıkıyorlar. Hatırlarsanız, Macaristan sınırında çocuğu kucağında olan bir anneye Macar gazeteci çelme takıp düşürmüştü. Niye bunları gösteriyorlar? Tamamen sistematik. Avrupa bunları kasıtlı gösteriyor, ‘gelirseniz başınıza bunlar gelecek’ mesajı bu.”

Örneğin Yunanistan, göçe engel olmak için insanlık dışı yöntemlere başvuruyor. Dünya buna ses çıkarmıyor.

Göçmenlerin ‘umut yolculuğu’ devam ediyor

Dünyada 82 milyon mülteci var ve her dakika 25 kişi yeni bir hayat için ülkesini terk ediyor.

Ülkelerinde kuraklık, açlık, savaşlarla boğuşan milyonlar ise her yıl yeni bir umutla yola çıkmaya devam ediyor.

TRT