Yıl iki bin yirmi bir / İbrahim Kızar

Bakmayın zamanın uzayıp gitmesine, zaman aktıkça rakamların artmasına, her zamanın kendine has bazı özellikleri olsa da, her zamanın da ortak bazı özellikleri vardır.

Yıl iki bin yirmi bir / İbrahim Kızar

Bakmayın zamanın uzayıp gitmesine, zaman aktıkça rakamların artmasına, her zamanın kendine has bazı özellikleri olsada, her zamanın da ortak bazı özellikleri vardır. Şekil yönünden değişim arz etsede öz itibarı ile değişen bir şey yoktur aslında.

Örneğin her dönemin, zamanın  zalimleri olduğu gibi her dönemin, zamanın muhakkak mazlumları, zülme uğrayanları da vardır.

Örneğin her dönemin, zamanın kılıfına uydurarak, yada ben yaptım oldu diyerek halkın malını zimmetine geçirip israf içinde yaşayanları olduğu gibi her dönemin zamanın fakir miskin ve düşkünleri de vardır.

Örneğin her dönemin zamanın güçlü, zorba, cebbar, dünyanın jandarması ülkeleri olduğu gibi her dönemin zamanın bu sözüm ona güçlü aslında zorba olan ülkelere iktidarını borçlu gören, yalaka, şahsiyetini kaybetmiş, olabildiğince düşkün ve rezil, halkının başına mussallat olmuş lanete mustahak sözde idareciler de vardır.

Örneğin her dönemin, zamanın bu sözde güçlü, özde zorba, cebbar dünyanın jandarması  ülkelerini dost ve stratejik ortak gören, onların parmakla gösterdiklerine onlarla beraber hucum edip  burunları bir türlü çamurdan çıkmayan ülkeler de ve ülke idarecileride her zaman vardır.

Örneğin her dönemin zamanın, halkından bir kısmının doğuştan gelen haklarını gaspeden, vermek istemeyen,  yada verir gibi yapıp aslında oyalamaya çalışan, kelimenin tam anlamı ile şark kurnazlığı yapan ülkeler, ülke idarecileri de vardır.

Örneğin her zaman ve dönemin cabbar ve zorba devletleri gözlerine kestirdikleri bir başka ülkeyi fesat ve bozguna, yıllarca sürecek bir iç savaşa sürüklemeye, ülke halkını perişan bir halde yurdundan etmeye karar verdikleri zaman,  güzel vaatler ile halkının bir kısmını kandırarak,  bir kısmını kışkırtarak,  içten ve dıştan yardakçı ve işbirlikçiler peydah ederek hedef ülkeyi kaosa  sürüklerler....

Var olan düzeni yıktıkları gibi yeni bir düzen de getirmezler, halkın üzerine her taraftan ölüm yağar. Ya bombalar ile ya açlıktan ya soğuktan, yada yollar da ölüp giderler. Güzel kelimeler ve vaatlerin aslında bomba, ölüm, sürgün, terör, açlık ve soğuk olduğunu anladıklarında ne geriye dönüşe yol ne de takat kalmıştır.

Yıl iki bin yirmi bir dedik ya, Suriye Halkı'nın düştüğü-düşürüldüğü durumu görelim,  ölümün hangi cenahtan ve nasıl geleceğini artık kestiremiyor Suriye Halkı, insan bu kadar da olur mu diye kendine sormadan edemiyor, sözde çadır kentlerde boğularak ölen çocukları görünce. Ne yazık ki oluyor, olmaya devam edecek.

İbrahim Kızar / Habernas