'Varoluşa, Varoluşsal Saldırı' / Selahaddin Nasranlı

Gelinen aşamda zihin, beden ve alet olarak aşırı güçlenmiş bir insanlık ama ruh, kalp ve his olarak aşırı körelmiş zayıf bir insanlık. Birinci tezadın ikincisini yutacağını görmemek için kör olmak gerek.

'Varoluşa, Varoluşsal Saldırı' / Selahaddin Nasranlı

İnsan ne kadar şeye sahip olmuşsa o kadar da kendisine efendi bulmuş.

Özgürlükten en çok bahsedenler her nedense köle sahipleri, efendiler. En çok hayvan sevenler onları eve yada kafase tıkanlar. En iyi sözde doktor liderler, halkı kurtarıp iğfal edenler.

Gelinen aşamda zihin, beden ve alet olarak aşırı güçlenmiş bir insanlık ama ruh, kalp ve his olarak aşırı körelmiş zayıf bir insanlık. Birinci tezadın ikincisini yutacağını görmemek için kör olmak gerek.

Doğru ama, aletin ve tekniğinde kendi kendini yutabileceğini bilmiyorduk. Bu Corona işinde bir silah olarak üretildiği sanılan virüs, bir alet olarak kendini üretenler dahil, herkesi vurdu.

Eskiden bilim hakikatin hizmetinde doğruyu, iyiyi ve güzeli bulma faaliyetiydi. Batı kalkınması ile beraber bilim güç talebi oldu.(1) Şimdi de Çin, bu güç işinde onların ahlakını almış durumda.

Öte yanda bu son olay dünyanın ahlakını değiştireceğe benzer, hatta değiştirdi bile. Zaten o eski hileci aklın ve makyajın çıkması gerekiyordu. Eski maske, gitmeliydi.

Medeniyet (özellikle Batı medeniyeti) açık görünse de maddi-manevi duvarları da vardır. Trajik yanı, zırhı ne kadar uzun süre giyerse, onu çıkarması o kadar güçleşir. Zırh, bedenine yapışır. Maske, yüzüne zamklanır. Maskeyi çıkarma çabaları giderek daha acı verici olur, çünkü deri de onunla birlikte sıyrılmaya meyleder. Maske, bireyin yüzü olup çıkar. (2)

Bu maske “Pozitivist’ bir akıldır; yani sakat, özsel boyutundan sapmış bir akıl... Bu akıl, gayeler meselesini artık sormuyor, fakat sadece vasıtalar meselesiyle uğraşıyor…” (3)

Corona’dan önce Batının maskesini tam çıkmış halde göremiyorduk. En azından kendileri dahil herkesin görmesi gerekiyordu. Fakat o yüzüne yapışan maske çıktı:

-Ölüme ve açlığa bırakılan binlerce yaşlıyla,

-Güvendikleri gayri insani sağlık sistemiyle,

-“uzun ömür” diye dünya tapkınlığının meşrulaştırılmasıyla,

-Birbirlerinin tıbbi cihazlarını çalmalarıyla,

-Taptıkları ekonominin düşmesiyle, ...

Öte yandan bilimsel gelişmeler, dünyanın hiçbir zaman yaşamadığı oranda yok olma kapasitesine yol açmıştır. Modern silahlar, birkaç defa tüm dünyayı yok etmeye yetmektedir. Heidegger Batı medeniyetinin teknolojisi için: “vahşi bir canavar” nitelemesi yapmıştır. 1949’da Einstein bir keresinde gazetecinin birine şöyle demişti: “Üçüncü Dünya Savaşı‘nın nasıl yapılacağını bilmiyorum, ama size Dördüncüsünde ne kullanacaklarını söyleyebilirim: Taş.”

Gelinen aşamada Heidegger, batı medeniyetinin sorununu “varoluşa, varoluşsal saldırı” olarak yorumlar.

Olay sanılandan çok büyük.

1-Bknz. Ali Şeriati, Kavramlar Sözlüğü,
2-Perlman, Fredy, Er-Tarih'e Karşı, Leviathan’a Karşı, S.58
3-Garaudy, Yaşayan İslam, çev. Mehmet Bayraktar, Pınar Yayınları, İstanbul, 1995, s. 131.

Selahaddin Nasranlı / Habernas