Türkiye’de infaz yasası / Çetin Tufan

İnfaz yasası sistemin kendisini sorgulamasından dolayı, halkına şefkat elini uzatıp, özür dilemesi için çıkarılmadı. Dolan hapishaneleri boşaltmak, korona salgını neticesinde oluşabilecek toplu ölümlerin toplumda oluşturacağı infiallerine önüne geçmek için alel acele çıkarılmış bir yasa.

Türkiye’de infaz yasası / Çetin Tufan

Mülkü'nün temelini adalet kılan Rabbi'min adıyla....

Bu dünya mülkünde insanlar hayatiyetlerini sağlamak için topluluklar şeklinde yaşamak zorundadırlar. Bu onların hulkiyetindeki en güçlü sünnetlerden biridir. Bu topluluk aileden, kabileye, boya, devlete ve hatta imparatorluklara kadar uzanabilecek serüvenler geçirebilmektedir.

Bu serüvenin gelişimi ve sağlıklı bir şekilde hayatiyetini sürdürmesi için birçok etmen bulunmaktadır. Bu etmenler toprak, kültür, dil, din, liderlik, güç vs. Olmakla beraber en önemli ve kalıcılığı sağlayanın adalet olduğu konusunda herkes hemfikir olsa gerek.

Çünkü adalet mülkün, insanın insana olan güveninin, kurulan sistemin teminatıdır. Devletler veya insanlar arası sistemler adaleti ayakta tutukları sürece gelişmiş, büyümüş ve uzun zamanlar yaşamışlardır. Adaleti kaybeden devlet ve sistemler zulüm ve tuğyanlığa gark olup, neticede kendilerinin cellatları olmuşlardır.

Bu cümleden Türkiye, Türkiye devleti olalı ne yazıktır ki, geçmişinden gelen kadim mirasını red ettiğinden. Halkının ihtiyacının tecellisi bir yapı olmaktansa, halkını ithal ideolojilere kurban etmek, halka rağmen halkı yönetme sevdasına tutulmuştur.

İthal beyinli yöneticilerin adaleti hiçe sayan, zorba yönetimlerinden dolayı, ülke refaha ''çağdaş batı ülkelerinin standardına'' yükselmek bir tarafa dursun. En zeki insan potansiyelini batıya kaçırtıp, ele hizmetçi yaptı. Kaçmayıp direnen halk ve Hak aşıklarını ise siyasal entrikalara kurban vererek, bir sağa, bir sola savurarak, bir kısmını toprağa, bir kısmını zindanlara mahkum etti.

Enteresan olan odur ki sıkışan ve patlama noktasına gelen halkı her on yılda bir ''Arap baharı'' timsali devrim, inkılap veya muhtıralarla rahatlatmak adına tiyatrocuları değiştirdiler. Ama oynanan tiyatro hep aynı idi.

Çünkü hiçbir zaman sistem kendini sorgulamadı. Hep kendini haklı, yönettiği halkı 'haşa' cahil, yobaz, sürü olarak itham edip, gördüler. Sistemin adaletsizliğinden cehaletinden ve ithali yetinden dolayı oluşan verimli insan potansiyelinin, suç ve siyasal kutuplaşmalardan heder olmasının sorumluluğunu almadan, Ekabirane çıkardıkları af yasaları adı altında artık taşıyamayacakları yükü yine halka yüklediler. Bu döngü yıllardır süre geldi. Neticede bu zalimlerden çekmişlerin oluşturduğu bir yapı has bel kader iktidara geldi. Halkın içinden halkı anlayanlar olduklarını iddia ederek.

Bizlerde umutlandık, heveslendik Üstad Kerim Sıdıki'nin dediği gibi ''İslam devletini kuramıyorsak, bari insan devletini kuralım'' şiarıyla elimizden gelen desteği 'yetmiyor ama evet diyerek' verdik. Amacımız iktidar olamadıkları için, her doğruya yanlış diyenlerin aksine, doğruya doğru eğriye eğri diyerek yıkıp bozmadan ıslah hareketine katkıda bulunmak oldu.

Fakat süreç öyle evrildiki siyasal iktidar sanki işi ''beka ''sloganı altında, toplumun bütün kesimlerini yok sayıp, yalınız kendisi ve müttefiklerinin çıkarlarını gözetir duruma geldi.

Mesela çıkartılan infaz yasası ; Toplumdaki siyasal çalkalanma ve çatışmanın getirdiği sürecin neticesinde, ihanet tabakalarının kaçırıldığı, ticaret tabakasının kaydırıldığı, ibadet tabakasının ise içeri alınıp, düşmanlaştırıldığı bir sürece evrildi. Kürt meselesinin, inkar edildiği, beraber oynanan, çözüm süreci tiyatrosunun neticesinde ortaya çıkan ihanet masasının bedelinin, yine bölge halkına kesildi. Sırf müttefiklerini razı etmek adına örgütlü suç şebekelerinin kaydırıldığı, kişiye özel yasa çıkarma durumuna gelindi...

Yukarıda izahına çalıştığım durumlar çerçevesinde çıkarılan infaz yasası; hiçte toplumu birleştiren, sistemin kendisini sorgulamasından dolayı, halkına şefkat elini uzatıp, özür dilemesi veya barışması için çıkarılmadı. Ya da Kemalist sistemin batıcı yöneticilerinin ve ağa babalarının, toplumumuzda yeşerttikleri habis urların, mağduru olan gerçek siyasal kader mahkumlarının, devlete karşı suç işledikleri iddia edilen, aslında devlet mağdurlarının, dertlerine derman olma niyetini de taşımamaktadır.

Eğri oturup, doğru konuşalım. Bu yasa artık taşınması mümkün olmayan hapishanelerin boşaltılması, korona salgını neticesinde oluşabilecek toplu ölümlerin toplumda oluşturacağı infialleri ortadan kaldırmak için alel acele torba şeklinde çıkarılmış, birazda kişiye özel, Cumhurun dahi içine sinmiyen bir yasa. Bunun böyle olduğunu bütün hukukçular, sesiz çoğunluklar, yasanın anayasadan dönüp genişletilmesi için yasaya birçok açıklar yerleştiren AKP de zımnen kabul etmektedir.

Umut beslediğimiz bir iktidarın bu kadar iktidar kokusuna alışması bence hiç yakışık almadı. İnsanların gözünün içine baka baka, kendilerininde, inanmadığını söyleyip yapmaları hiçte yakışık almadı.......

Selam ve dua ile....

Çetin Tufan / Habernas