İslam’ın Hizmetçisi olmak, Sarayların Sultanı Olmaktan Daha Evladır / Muhammed Hadi

Her bir imanlı müslüman, bulunduğu durum ve şartları gözeterek, Peygamber ve ashabını örnek alma mecburiyetindedir. Zira; İslam’ın hizmetçisi olmak, sarayların sultanı olmaktan daha evladır.

İslam’ın Hizmetçisi olmak, Sarayların Sultanı Olmaktan Daha Evladır / Muhammed Hadi

Rivayete göre Ala adında adamın biri, İmam Ali’nin huzuruna çıkar ve şöyle der: “Ey Emirülmüminin, ben kardeşim Asım bin Ziyad’dan şikayetçiyim.”

İmam  sorar: “Kardeşin sana ne yaptı ki?”

Ala anlatır: “ Kardeşim ibadet etmek, dünyaya yüz çevirmek ve bir köşeye çekilmek üzere bir aba giymiş”der.

İmam, Asım’ı getirmelerini emretti. İmam, Asım’ı görünce şöyle buyurdu: “Ey kendi canına kasteden, yoksa senin içine şeytan mı girdi ve sen onun oklarının hedefi mi oldun? Acaba ailene ve evlatlarına acımaz mısın? Ne zannediyordun? Allah tüm dünyevi güzellikleri ve nimetleri sana helal kıldığı halde onlardan yararlanmaman gerektiğini mi zannediyorsun?”

Asım şöyle arz etti: “Ey Emirülmüminin, o zaman neden sen şu sert, yamalı elbise ve şu hoş olmayan yiyecekle yetiniyorsun? Oysa sen bizim imamımız ve önderimizsin ve bizim sana uymamız gerekir?”

İmam şöyle cevap verdi: “Eyvahlar olsun sana. Ben senin gibi değilim. Benim görevim ağırdır. Allah; adalet önderleri ile toplumun idarecilerine kendilerini sıkmalarını ve toplumun zayıf kesimleri gibi yaşamayı vacip kılmıştır. Böylece fakirin fukaralığının onu galeyana getirmemesini ve Allah’ın emirlerine karşı çıkmamasını mukadder buyurmuştur.”

Tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik kriz, fakir ve fukarayı daha çok fakirleştirmiş; açlık ve sefalet, tahammülleri aşan seviyelere ulaşmış bulunmaktadır. Böylesi zamanlarda halk,  kendi durumunu, kendisine yakın fakir halkla mukayese etmekten ziyade, ülkenin idare ve yöneticilerinin hayat sıtandartlarıyla mukayese etme eğilimini gösterir. Birbirlerine yakın bir hayat standartı var ise, bu halk için teselli kaynağıdır. Adaletli bir idarenin ve paylaşımın olduğunun da işaretidir. Bunun aksi bir durum var ise; eşit dağılımın olmadığı, adaletli bir yönetimden uzaklaşıldığı; kendi halkının derdini kendine dert etmeyen bir idarenin, kardeş olmaya layık olmadığı gibi, idareci olma makamına da layık olmadığı sonucunu ortaya koymuş olur.

Böylesi bir mukayesenin, çoğu idareci ve zengin kişiler tarafından kabul görülmeyeceğinin farkındayım. Bir şeyin doğru olup olmaması, onun kabul görüp görmemesiyle alakalı değildir. Bu kabuller kişilere ve zamana göre değişmektedir.

1400 küsür yıl önce, Peygamber (s.a.v.), insanlara İslamı tebliğ ettiğinde, bu davete icabet etmeyip karşı duranlar; “zenginler ile ‘sıradan’ halk nasıl eşit olabilir” itirazıyla, davetten yüz çevirmişlerdi. Müşriklerin bu düşüncesini onaylar tarzdaki düşüncede olanlara hatırlatmak isterim ki; o dönemin Bizans iparatoru Herakliyus’un İlya’da sarayı, İran’ın Kisra sarayları, İskenderiye sarayları ve burada yazamayacağım  kadar çok saraylar ve görkemli yaşam koşullarına  rağmen, İslam’ın Peygamber’i ve sonrasında seçkin Halifesinin mütevazi ve hatta kendi halkından daha sade bir yaşam içerisinde olmasını nereye koymalıyız? 

İslam Peygamberi ve Halifelerinin böylesi bir yaşamı tercih etmeleri, saraylarda yaşama imkanlarının olmamasından kaynaklanmıyordu.

İslam orduları Hz. Ömer'in zamanında Sasani İmparatorluğu'na tabi Irak, İran ve Azerbaycan ile Bizans İmparatorluğu'na bağlı Suriye, el-Cezire, Filistin ve Mısır'ı İslam ülkesine kattı. Fetihler sonucu ele geçirilen ganimetlerde büyük bir artış olmasına rağmen, Hz.Ömer’in akıl almaz sade yaşamını, tevazusunu ve yamalı elbisesini neyle izah edebiliriz?

Bu ve bunun gibi örnekleri bir hayli çoğaltabiliriz.

Derdi insan, dini İslam olanın, bu örnekleri görmezden gelmesinin imkanı yoktur.
Bu örnek alma gerekliliği, makam ve mevki sahipleriyle sınırlı değildir. Her bir imanlı müslüman, bulunduğu durum ve şartları gözeterek, Peygamber ve ashabını örnek alma mecburiyetindedir.

Zira; İslam’ın hizmetçisi olmak, sarayların sultanı olmaktan daha evladır. Wesselam.

Muhammed Hadi / Habernas