Şehadetine değil, mazlumiyetine ağlıyoruz

Ben şehid Mursi’nin şehadetine üzülmüyorum. Ciğerim yanıyor, kalbim sızlıyor, ama yine de üzülmüyorum. Bilakis şehadetini tebrik ediyorum. Beni ve bizleri üzen, kahreden şehadeti değil, mazlumiyetidir.

Şehadetine değil, mazlumiyetine ağlıyoruz

İhvan liderlerinden merhum Şehid Seyyid Kutup, idam edilmezden önce, onu asacak olan cellat, merhuma Resulullah (sav) ’in, kimin ölmeden önceki en son sözü “Lailahe İllallah” olursa cennete girer hadisine isnaden, “Lailahe İllallah” demesini söyler. Merhum cellada şu tarihi cevabı verir. Zaten ben “Lailahe İllallah” dediğim için burdayım. “Lailahe İllallah” dediğim için idam ediliyorum.

“Lailahe İllallah” kelimesini hakkıyla söylemiş, bu kelimeye hakkıyla iman etmiş her mümin bir gün bu kelime uğruna şehid olabileceğini ihtimal dışı görmez. Çünkü Cenabı Allah Kuran’da:  وَلَا يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتّٰى يَرُدُّوكُمْ عَنْ د۪ينِكُمْ اِنِ اسْتَطَاعُواۜ  “Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler.” (1) buyurmak suretiyle, kafirlerin müminlerin imanlarını, onlardan kabul etmeyeceğini haber veriyor. Ebetteki Şehid Muhammed Mursi, bu ayeti en iyi bilenlerdendi. Çünkü kendisi hem Kur'an hafızı, hem de O’nu hayatında en güzel şekilde tatbik eden insanlardandı. Ve nitekim öylede oldu. Kendisi imanından dolayı şehadet mertebesine ulaştı.

Ben şehid Mursi’nin şehadetine üzülmüyorum. Ciğerim yanıyor, kalbim sızlıyor, ama yine de üzülmüyorum. Bilakis şehadetini tebrik ediyorum. Beni ve bizleri üzen, kahreden şehadeti değil, mazlumiyetidir. Yıllardır o celletların elinde, hasta halde, o mahzenlerde en basit bir insani ihtiyacının dahi karşılanmasına izin verilmemesidir. Yıllardır soğuk betonlarda bir yatağın dahi ondan esirgenmesidir. Şehid olduğu güne kadar sistematik bir işkenceyle ona işkence edilmesidir. Cemal kaşıkçı cinayetinden dersini iyi çalışan Siyonist uşağı, aşağılık katiller, zamanlamasını da iyi ayarlamışlar. Şehadetinin mahkeme salonunda olacak şekilde ayarlamışlar. Mahkeme salonunda 20 dakika boyunca can çekiştiği halde kimsenin müdahele etmesine müsaade edilmemesidir bizi üzen. Yani şehadeti değil, mazlumiyeti bizi üzdü, bizi yaraladı.

Kanaatimce Peygamber Efendimiz (sav)’in birçok savaşta, çok sayıda değerli sahabenin şehid olmasına değil de, Biri Maune katliamını gerçekleştirenlere, bir ay buyunca sabah namazından beddua etmesi de bundandır. Çünkü onlar da mazlum bir şekilde, haince şehid edildiler. Diğer savaşlarda, sayı düşmanlardan az ya da çok, sahabenin ellerinde kılıçları kendilerini savunabiliyorlardı. Cafer gibi, iki kolu kopana kadar savaşabiliyorlardı. Küfür ordusundan cehennem gidenler olduğu gibi, islam ordusundan da cennete gidenler olabiliyordu. Ama Biri Maune’de 70 kadar sahabi, bu zalimler tarafından, haince, hiç beklemedikleri bir anda, ansızın, mazlum bir şekilde şehid edilmişlerdi. Bu mazlumiyet Resullah’ı çok üzmüştü. Resulullah’ı üzen bir diğer konu da, bu sahabenin hepsinin hafız Kur'an olmasıydı.

İşte, Muhammed Mursi de mazlum bir şekilde, elinde herhangi bir silahı olmadığı halde, beklemediği bir anda, ansızın şehid edildi. O da Biri Maune ashabı gibi hafızul Kur'an'dı. Mursi’nin bu mazlumiyetine ağlıyoruz. Ağıtlar yakıyoruz sinelerimizi dağlıyoruz. Bunun için gözyaşlarımız sel olup akıyor. Şehadetine değil, mazlumiyetine ağlıyoruz.

Hatırlayın Şehid Yasin Börü ve arkadaşlarını… Bizi üzen, kahreden onların şehadeti miydi, yoksa mazlumiyeti mi? Bizi kahreden onların mazlumiyetinden başka bir şey değildi. Şehid Ata’ya üzüldüğümüz gibi üzülmedik. Şehid Adil’e üzüldüğümüz gibi üzülmedik. Diyarbakırlı, Şehid Hüseyin’e üzüldüğümüz gibi üzülmedik. Neydi bizi üzen? Elbette ki Onların mazlumiyetiydi. İşte bugün biz, Mursiye de böyle üzülüyoruz, böyle kahroluyoruz.

Ben şu an, ecnebi bir memlekette yaşıyorum. Ecnebi memlekette yaşayan bir insan için en güzel şey, İslami bir sembol bir alamet görmesidir. Geçenlerde konsoloslukların olduğu caddeden geçiyordum. Adı İslam ama yöneticileri münafık olan ülkelerin konsoloslukları tek tek sıralanmıştı. Bunlardan biri de Suudi Amerika konsolosluğuydu. Üzerinde Lailahe illallah bayrağı yazan bayrağı gördüm. Lailahe illallah, İslam’ın şiarı ve sembolü. Bu bayrağı yükseltmek, yüceltmek, her müminin hayali ve hedefidir. Haşa, üzerinde yazan “Lailaheillallah” kelimesine, ama Allah’a yemin olsun ki, o bayrağı görmek, kominist  Çin, Budist Myanmar ve Siyonist İsrail bayrağını görmekten bana daha ağır geldi. O bayrağa kin ve nefretle baktım. Arabayla, önünden, başta Suuda ve diğerlerine lanet okuya, okuya geçtim. Yaşlı gözlerimle, İslam beldelerinde hüküm süren, Müslüman kılıklı, Nemrut, Firavun ve Ebrehe torunlarına lanet okuyarak, bağıra bağıra geçtim.

Mursinin Şehadeti tüm bu zalimlerin ortaklaşa yaptığı bir katliamdır. Ve bu şehadet, o topraklarda yüzyıllardır, bin yıllardır, firavunların, nemrutların Ebrehe’lerin torunlarının, isim değiştirerek, bu günlere kadar geldiğini gösterdi. İsimlerinin, Muhammed, Selman, Abdulfettah, olmalarına bakmayın. Üzerlerindeki İslami libaslara da bakmayın. Kabe'nin içine girmelerine de aldanmayın. Bunlar, İbrahim’i ateşte yakan Nemrud'un, Allah’ın evini yıkmaya gelen Ebrehe’nin torunlarıdır. Ne zannettiniz? Hz. Muhammed’in soyu devam edecek de bunların ki etmeyecek mi? Bugün bunlar atalarının intikamını alıyor.

Ama şunu unutuyorlar. Atalarının geberdiği günler, bugün gibi Müslümanların dinlerini, Peygamberlerini, kıblelerini koruyacak güç ve takette olmadığı günlerdi. Ama Cenabı Allah’ın orduları sadece insanlardan müteşekkil değil ki. Bu din ve bu dinin kutsalları hiçbir zaman sahipsiz kalmadı ki. O, bu dini geçmişte ebabil kuşları, çekirge sürüleriyle koruduğu gibi bugün de bilmediğimiz ordularla korumaya kadirdir. وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ اِلَّا هُوَۜ “Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir” (2)

Sözlerime şu dua ile son veriyorum. Yar Rab Ebrehe’yi helak etmek için gönderdiğin Ebabil kuşlarını, bu münafık, kâfir, cani ve katilleri için de gönder. Onların fil sürülerini كعصف مأكول gibi yap. Bizim bilmediğimiz ordularını, bu zalimlerin üzerine gönder ya Rab. Bedir de gönderdiğin Rahmani melek ordularını, bu zalimlerin de üzerine gönder ya Rab. Biz günahkârların değil, içimizdeki salih insanların, çocukların, yaşlıların hürmetine gönder. Bizlerin göğsündeki kini ve öfkeyi, o günleri göstermekle gider ya Rab. O zulümlerin yaşandığı topraklarda yaşayan, Halil’in İbrahim hürmetine, Kelimin Musa hürmetine, Ruhullah olan İsa hürmetine, Habibin Muhammed hürmetine dualarımızı kabule et. Acılarımızı dindir. Göğsümüze ferahlık ver. Sen her şeye kadirsin. Bizleri de dualarınızda anmanız dileğiyle, Allah’a emanet olun.

1-Bakara Suresi 217
2- Müddessir 31

Mücahid Haksever / Habernas