Zikirhane-i Sübhânî, Cephane-i Rabbânî / Mücahit Haksever

Ahbap içinde O elin avucu küçük bir Zikirhane-i Sübhânî, A'dâya karşı küçücük bir Cephane-i Rabbânîdir.

Zikirhane-i Sübhânî, Cephane-i Rabbânî / Mücahit Haksever

Bin dört yüz yıldır, nice edipler, şairler, alimler Peygamber efendimiz (sav)’i anlattı. Her anlatan diğerinin yazmadığı, eksik bulduğu bir yönünü yazdı. Allah hepsinden razı olsun.

Ama biri var ki, O peygamber (sav)’i farklı yazdı. Öyle bir üslupla yazdı ki, kendi tabiriyle, bir parça altın ve elmasla yazılsa liyakati vardır. O zat büyük İslam alimi, üstadımız Bediüzzaman Said Nursi hazretleridir. Üstadımız “Mucizatı Ahmediye” adlı kıymetli risalesinde Peygamber efendimiz (as)’ı her bir cümlesi bir sohbet konusu olabilecek şu veciz sözlerle anlatmıştır:

“Avucunda küçük taşların zikir ve tesbih etmesi, وَمَا رَمَيْتَ اِذْ رَمَيْتَ  sırrıyla, aynı avucunda, küçücük taş ve toprak, düşmana top ve gülle hükmünde, onları inhizâma sevk etmesi, وَانْشَقَّ الْقَمَرُ  nassı ile aynı avucunun parmağıyla kameri iki parça etmesi ve aynı el, çeşme gibi on parmağından suyun akması ve bir orduya içirmesi, ve aynı el, hastalara ve yaralılara şifa olması, elbette o mübarek el, ne kadar harika bir mu'cize-i kudret-i İlâhiye olduğunu gösterir. Güya, ahbap içinde o elin avucu küçük bir zikirhane-i Sübhânîdir ki, küçücük taşlar dahi içine girse zikir ve tesbih ederler. Ve a'dâya karşı küçücük bir cephane-i Rabbânîdir ki, içine taş ve toprak girse, gülle ve bomba olur. Ve yaralılar ve hastalara karşı küçücük bir eczahane-i Rahmânîdir ki, hangi derde temas etse, derman olur. Ve celâl ile kalktığı vakit, kameri parçalayıp, Kàb-ı Kavseyn şeklini verir. Ve cemâl ile döndüğü vakit, âb-ı kevser akıtan on musluklu bir çeşme-i rahmet hükmüne girer. Acaba böyle bir zâtın bir tek eli böyle acip mu'cizâta mazhar ve medar olsa, o zâtın, Hâlık-ı Kâinat yanında ne kadar makbul olduğu ve dâvâsında ne kadar sadık bulunduğu ve o el ile biat edenler ne kadar bahtiyar olacakları, bedâhet derecesinde anlaşılmaz mı?”

Bir el düşünün, o elin sahibi elinde camid, ruhsuz taşlar zikrediyor. Bir insan gibi sübhanellah diyor ve o cemaatte bulunan herkes bunu duyuyor. Bir el ki, ondan çıkan taşlar, düşman ordularını zir u zeber ediyor. O ordudaki herkes bunu görüyor. Bir el ki, o elin parmağının bir işaretiyle, gökteki ay ikiye bölünüyor. Bunu inanan, inanmayan herkes temaşa ediyor. Bir el ki o elin parmaklarından bir ordunun su ihtiyacını giderecek miktarda su çıkarıyor ve ordunun tüm askerleri buna şahitlik ediyor. Bir el ki, hangi hastaya değse şifa buluyor ve şifa bulan hastaların hepsi bunu ikrar ediyor. Acaba bu elin sahibinin normal bir insan olduğu söylenebilir mi? Bu kâinatın sahibinin,o elin sahibi olan bu Zat (as) için, kaniatın düzenini değiştirmesi, bu elin sahibine verdiği değeri gösteriyor mu?

Bir hükümdarın çok kıymetli bir elçisinin gittiği şehirde, şehrin ileri gelenleri tarafından karşılanması gibi, bu hükümdarın kıymetli elçisi olan Zat (sav) da, yerdeki, ağaçlardan taşlardan, hayvanlara; gökteki yıldızlardan aya kadar, her şey onu karşılamaya çıkıyor, ona hoş geldin diyor. İşte bu zat, Hz. Muhammed (sav)’dir.

Bu zatın kutlu doğum etkinliklerinin yapıldığı bu Nisan Ayı’nda, tıpkı 1400 sene evvel onu karşılamaya giden bu cemadat gibi, biz de bugün yollara meydanlara koşuyor, daha önce onu karşılamaya çıkan kurlu ashabının dillerindeki“ طلع البدر” ‘larla onu manen karşılıyoruz. Kaç asırdır bitmeyen, gönülden gönüle akan, temiz ve berrak bir sevdayla, ateş almış bir harman gibi, hicran ve hasret hararetiyle, kalpleri yakan bir sevdayla, O’na hoş geldin diyoruz.

Ahbap içinde zikirhane-i Sübhânîyeye ve düşmana karşı küçücük bir cephane-i Rabbânîyeye dönen o mübarek zatın, gönüller sultanın, o mübarek eliyle manen beyat ediyoruz. Biz de O’nun kutlu ashabı gibi; “Anamız, babamız sana feda olsun ya Resulellah” diyoruz.

Yağmur damlaları, deniz dalgaları ve ağaç yaprakları adedince salât ve selam olsun sana. Güller açtıkça, bülbüller şakıdıkça, kelebekler uçuştukça… Salât ve selam olsun sana Ya Resulallah…

Bir dahaki yazımızda buluşmak ümidiyle, Allah’a emanet olun, dualarınızı bekliyorum inşallah. (Mücahit Haksever / Habernas.com)