Özür dilemek-1 / Çetin Tufan

Malumunuz üzere, Allah’ın (cc) Kur’an-ı Mubininde insanın ilk yaratılış hadisesini bildirmesinde şüphesiz nice hikmetler gizlidir. Belki de bu hikmetlerden biri; Âdem (as)'ın hata yapması, buna mukabil, hatasının farkına vardığı ya da neticesinin farkına varıp, ayıplandığı andan itibaren özür dilemesi, tövbe etmesidir.

Özür dilemek-1 / Çetin Tufan

İnsanı, âlemler içinde en mükemmel şekilde yaratan tercihini dalalet için kullananları ise, aşağıların aşağısına indiren Rabbime sonsuz hamd ve sena ederim.

Bedevi, katı ve kibirli bir toplumdan, erdemli, izzetli, bir o kadar da yumuşak ve alçak gönüllü bir topluluk yetiştiren Resulüne, pak Ehlibeyt'ine, al ve Ashabına salât ve selam olsun.

Rahmet ve bereket ayı olan Ramazan’ı en güzel bir şekilde değerlendirdiğimizi umarak ve nice ramazanlara ulaşmak temennisiyle tüm kardeşlerimin bayramını kutlar bütün bir insanlık ailesine hayır bereket ve saadet getirmesini Rabbimden niyaz ederim.

Malumunuz üzere, Allah’ın (cc) Kur’an-ı Mubininde insanın ilk yaratılış hadisesini bildirmesinde şüphesiz nice hikmetler gizlidir. Belki de bu hikmetlerden biri; Âdem (as)'ın hata yapması, buna mukabil, hatasının farkına vardığı ya da neticesinin farkına varıp, ayıplandığı andan itibaren özür dilemesi, tövbe etmesidir.

O'nun (as) bu erdemli dönüşü karşısında, Allah (cc) 'nın da onu af edip, derecesini yükseltmesi ve diğer yaratılmışlar içinde Rabliğini tekrar ispatlamasıdır.

Sahabeyi kiramdan bir başka tablo ise; Hz. Ebuzer-i Gıfari ile Hz. Bilal-i Habeşi arasında geçen hadisedir. Bu iki devrimci sahabe bir meseleden dolayı anlaşmazlığa düşerler. Hz. Ebuzer'in kızgınlık ve boş bulunmasına gelip Hz. Bilal'e, annelerinin zenci olmasına atıfla ''sen bu işten anlamazsın, ey siyah kadının oğlu'' demişti. Bu hitaba karşılık Hz. Bilal meseleyi Hz. Resulullah'a (sas) götürüp, Müslüman olduktan sonra da hala rengimizden dolayı suçlanacak mıyız? Diye serzenişte bulunmuştu. Hz. Resulullah (SAV)  ise bu sevdiği sahabesi Ebuzeri cahiliye kalıntılarını taşımakla kınamıştır. Hz.Ebuzer, erdem gösterip başını Hz. Bilal'in kapı eşiğine koyup, yüzüne basarak geçmesini ve bu şekilde onu bu hatasından dolayı af etmesini istemişti. Hz. Bilal ise kardeşinin bu hareketinden dolayı, onu aşağılamamış, bilakis onu yerden yükseltip, alnını öperek kucaklamıştır.

Şimdi bu iki tabloyu günümüze getirelim. Ve bizde ne kadar cahiliye kalıntısı oluştuğunu ya da bizde ne kadar Müslüman ahlakı kaldığını müşahede edelim. Bunu yaparken de nefsimizin bize yaptırdığı gibi her zaman uzaktan yakına doğru değil de yakından uzağa doğru gidelim.

Acaba bizler birilerinin önder, başkan, şeyh veya imamları gibi masum ve hatadan münezzeh miyiz? Tabii ki akl-ı selim olan herkes buna, değiliz, cevabı verecek. Ve arkasından ''beşer şaşar.'' Diyecektir. Hatta Kur’an-ı Kerimi referans gösterip, ''hata yapmayan,  kavmin helak edilip, akabinde hata yapan ve hatasından af dileyen bir kavmin getirileceğini'' belirtecektir. Muhakkak bu doğru bir tespittir. Çünkü insanlık tarihi boyunca haktan, hakikatten ve tevhitten ayrılmasının ilk basamağı, beşeri kutsamak olmuştur.

Bunu belirtirken beşerin beşere saygı ve sevgisini kast etmiyorum. Bu masum duyguların, ifsat edilip, ikinci ve üçüncü ellerce, maddi ve manevi bir kazanç sektörüne dönüştürülüp, bunun üzerine bina edilen ekol, inanç ve akımların tarihte ve günümüzde yaptığı tahrifat ve yıkımları, hepimiz müşahhas bir şekilde görüyoruz.

Amma şimdi şu soruya bir cevap verelim. Acaba bizler aile efradımızdan hiç özür diledik mi? Hanımımızdan veya beyimizden, ona karşı bilerek veya bilmeyerek yaptığımız hatalara mukabil, iç alemimizde, bir öz eleştiri yaptık mı? Nefsimize hoş gelmese de, açık ve vesileler ile ( bir hediye gibi) özür beyanında bulunduk mu? Yoksa bunu, otoritemizin ve yalancı saltanatımızın, konum ve pozisyonumuzun aleyhine, görüp diklenmedik mi? Taş fırınında ki, taş olup, layt'liği hep karşıdan beklemedik mi? Hayat arkadaşımızı, dava kardeşimizi zor ve zahmetli zamanlarda sırtımızı dayadığımız nefsimizin terbiyecisi, çocuklarımızın anası veya babası olan velinimetimize karşı dürüst olmak, alçak gönüllü olmak bu kadarda zor olmasa gerek. Hele en mahremimizin namusumuzun ortağı olana özür beyanı, bir gönül almak, birbirine karşı toleranslı davranmak gerekmez mi?

Aile geçimsizliklerinin boşanmaların sebebi, acaba özür dileme erdeminden yoksunluğumuz değil midir?

İlahi özür dilemeyi nefsime kolaylaştır. Zorlaştırma...

Selam ve Dua ile…

Çetin Tufan / Habernas