Manevi hekimler ve dil afeti-1 / Mücahid Haksever

Hikmet ehli insanlar, kâinata hikmet nazarıyla baktıklarından, başkalarının görmediklerini görürler. Bundandır ki hikmet ehli insanların sözlerinde de hikmet vardır.

Manevi hekimler ve dil afeti-1 / Mücahid Haksever

Hikmet, ilim, lâfzı az, manâsı engin, işleri en doğru ve en uygun biçimde yapmak, eşyanın hakikatinden bahseden ilim, eşyada gizli ilâhî sırlar ve gayeler gibi çok çeşitli manalarda kullanılan geniş anlamlı bir kelimedir. Bunlar içerisinde en yaygını “sır, gaye, fayda” mânasıdır. “Bu işin hikmeti nedir?” denildiği zaman, ”Bundan maksat nedir? Bilemediğimiz ne gibi gizli sırlar taşıyor?” mânası akla gelir. O hâlde, bir iş yapılacak ve ondan bir fayda hâsıl olacaktır ki hikmet tahakkuk etsin. Eşyanın hakikatinden ve gayesinden söz ettiği için felsefeye “ilm-i hikmet” deniliyor. Ama bir felsefeci bu çalışmaları sonunda ortaya, insanların tatbik edecekleri bir hayat anlayışı, bir ahlâk düzeni koymuyorsa, bu hakiki manasıyla hikmet değildir.

Tüm bu tanımlardan da anlaşıldığı gibi, hikmet eşyanın ve olayların hakikatini, esrarını idrak edebilmektir. Çünkü bazen gözlerin görüp aklın kavrayamadığı nice olaylar, hikmetle çözülür. Hikmet ehli insanlar, kâinata hikmet nazarıyla baktıklarından, başkalarının görmediklerini görürler. Bundandır ki hikmet ehli insanların sözlerinde de hikmet vardır. Onların kitaplarını okuduğu ya da sözlerini dinlediğinde kalpte bir inşirah hisseder insan. Onlar kâinata nasıl hikmet nazarıyla bakıyor, başkalarının görmediklerini görüyorsa, onların konuşmalarını da başkaları konuşamaz. Onlarla aynı dili konuşan insanlar onların sözlerini konuşmaktan acizdir. Bu hikmet ehli insanların bir cümlesi bazen bizler gibi hikmet ehli olmayan insanların saatlerce sohbet ve konuşmasına bedeldir.

Eğer hikmet olmasaydı, sırlar kapalı kalırdı. Kâinatın sır kapıları hikmetle aralanmaktadır. İnsan bedeninde görünmeyen ağrı ve sızıları sahip oldukları ilimle görebilen hekimler gibi, hikmet ehli insanlar da, insanların ve kâinatın insanlar tarafından keşfedilmemiş görünmeyen sırlarını Allah’ın izin ve iradesiyle keşfederler. Kâinatta her şeyin bir ilmi vardır. Tıp ilmi, hendese ilmi, feza ilmi, botanik ilmi vs. gibi hikmet de bir ilimdir. Bu ilmin alanı ise bütün bu ilimlerin yaratıcısını tanımaktır.

Kalpten fışkıran hikmet pınarlarının dile akmasını sağlayan ise tezkiyeyi nefistir. İç âlemini masivadan arındıran insanlar hikmet ehli insanlardır. Cenabı Allah bunu kullarından dilediğine ihsan edeceğini beyan etmektedir.:
يُؤتِي الْحِكْمَةَ مَن يَشَاءُ وَمَن يُؤْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْأُوتِيَ خَيْراً كَثِيراً وَمَا يَذَّكَّرُ إِلاَّ أُوْلُواْ الأَلْبَابِ
“(Allah) hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, ona pek çok hayır verilmiş demektir. Ancak akıl sahipleri düşünüp ibret alırlar.”
(el-Bakara, 269)

Hikmet ehli insanlar topluma yön veren, söz ve davranışları insanlar üzerinde derin izler bırakan insanlardır. Yüzyıllardır hikmet ehli insanların söz ve davranışları insanlar arasında anlatıla gelmektedir. İnsanlar onları anlatmaktan ve dinlemekten usanmamaktadır. Söz onlarındır. Yazı onlarındır. Ama o sözü onlara bir söyleten vardır. O yazıyı onlara bir yazdıran vardır. Nitekim peygamber (as) dahi müşriklerin sorduğu soruya inşallah demediği için uyarılmıştır.
 
وَلَا تَقُولَنَّ لِشَا۬يْءٍ اِنّ۪ي فَاعِلٌ ذٰلِكَ غَداًۙ ﴿٢٣﴾ اِلَّٓا اَنْ يَشَٓاءَ اللّٰهُۘ

“Hiçbir şey hakkında sakın "yarın şunu yapacağım" deme. Ancak, "Allah dilerse yapacağım" de”(kehf 23-24) Eğer peygamber dahi kendisi, kendi başına bir şey söyleme güç ve kuvvetine sahip değilse, güneşe karşı mum mesabesinde olan insanların bir söz söylemeye güç ve kuvvetleri yetebilir mi?

İnşallah bir dahaki yazımızda bu konumuza devam edeceğiz. Bir dahaki yazımızda buluşuncaya dek Allah’a emanet olun. Dualarınızda bizleri de unutmamanızı istirham ediyorum.

Mücahid Haksever / Habernas