İnsanlığın kadim sorusu insan nedir?-2 / Burhan Çağlayan

‘’Kahrolası insan, ne kadar da nankördür!’’ (Abese 17) İnsanın Ailesine, aidiyetinin olduğu islam toplumuna (özelde islami yapıya) karşı nankörlüğü ile beraber nankörlüğün en zehirli tezahürü, Allah’a karşı sergilenen nankörlüktür.

İnsanlığın kadim sorusu insan nedir?-2 / Burhan Çağlayan

Geçen yazımızda insana Kur’an-ı Kerimde üç tanımlama ile seslenildiğini belirtmiştik. Bunlar BEŞER-İNSAN-BENİ ADEM’ kavramlarıdır. Bu kavramlar ile  seslenilen insan, Kuran-ı Kerim'de iki boyutlu ‘’maddesel ve ruhsal’’ özelliği olan bir varlık olarak tanıtılır.

İnsan, madde yönü ile hammaddesi toprak ve su olan bir varlıktır. Kur’an-ı Kerim, ilk insan Hz.Adem ile genel insan ırkının muhtelif yaratılış evrelerinden bahseder. Bu konu ile ilgili ayetlere bakılabilir.

Ruh yönü ile insan ‘’Allah’ın ruhundan bir nefha’’ olan varlıktır. Allah insanı en güzel şekilde yaratmıştır.      

Zıtların birlikteliğine sahne olmuş insan fıtratına, potansiyel olarak hem meleklere, hem de hayvanlara has özellikler birlikte yerleştirilmiştir. Bir yandan durağan, donuk, atıl, pasif balçığın, diğer yandan  mükemmelliğin, aksiyonun ve canlılığın sembolü ruhun birlikte mayalandığı bir varlıktır. Bünyesinde zaaf ve üstünlüğü beraber taşımaktadır.

Allah insanı mükerrem kılarak yarattıklarının birçoğundan üstün kılmıştır. Görünen görünmeyen yeteneklerle donatıp insana akıl, irade bahşetmiştir. Bu şekilde düşünme, anlama ve öğrenme yeteneği elde etmiştir.

Allah o’nu  halife tayin etmiştir. İnsan, Allah'ın mesajını yeryüzüne taşıma ve o mesajın temsilcisi olma üstünlüğüne sahiptir. İnsan dünyada yaptıklarına karşılık Allah katında derecelere sahip olacaktır.

Kur’an’ın beyanına göre, ‘’itaat/takva’’ ve ‘’isyan/fücur’’a meyilli yaratılmış insan bu iki zıt kutup arasındaki mücadelede fıtratın gereğine uygun bir gelişim gösterdiğinde melekleri aşacak bir yüceliğe; zıttı istikamette bir pratiklik göstediğinde, kendindeki dengeyi tek taraflı bozduğunda alçalmaya, dağılmaya ve parçalanmaya doğru yol almaktadır. Ve insanların coğu için bu mücadele hüsranla bitmektedir.  

İnsanın iki yönlü boyutunun her bir boyutunda da  karmaşık bir yapıya sahip olan insanınn zaaflarının olduğuna Kur’an-ı Kerimde işaret edilmektedir. Bu zaaflar;

ZAİF: Dayanaksız, zayıf yaratılışlı

‘’Allah yüklerinizi hafifletmek ister, zira insan zayıf yaratılmış.(Nisa 28) Bu zayıflık cismi zayıflık ile psikolojik zayıflığı kapsar. İnsan, kolayı ve rahatı tercih gibi bir zaafın mahkumudur. Bedenine, rahatına uyanı tercih hatasını sürekli işler. Bu zaiflik durumuna hayatınımızın her aşamasında şahit olmaktayız. Hattta bu durum uzun zamanlardan beri islami çalışmalarda gözle görünebilir bir duruma gelmiştir. İlk nesil müslüman topluluğunda da zaman zaman oluşan bu zaiflik durumu ilahi nefha ile doğru tercihe yöneliyordu. Zaifliğin ilacı ilahi vahyi dinamik bir etki oluşturacak ruhla hissetmektir. Anahtar anşlayış ilk nesil müslümanlarının vahyi birinci derece muhatap olarak kabul etmesi idi. Asrın müslümanlarının birinci derece olma sorunsalının değerlendirilmesi gerekir. Bununla birlikte  akıl (sınırları belli olmak kaydı ile) ile muhkem bir dayanak da sağlanmalıdır. Genel anlamda bir İnsanın zayıf yaratılışı dikkate alınmadan onun eğitilebilmesi söz konusu değildir. Eğitim metodu bu anlayışa göre düzenlenmelidir. Rabbim zaiflik göstermekten muhafaza etsin.

KEFUR/KENUD: Nankör

Küfür kökünden gelen ‘kafir’ sözcüğü insanın hem inkarını hem de nankörlüğünü ifade eden bir kelimedir. Kefur, keffar, ekfer, sözcükleri genellikle nankörlüğü ifade eder.

‘Kefur’ (11 yerde) ‘keffar’ (5 yerde) bir ayette ise ekfer (Abese) sözcüğü kullanılmıştır. ‘’Kahrolası insan, ne kadar da nankördür!’’ (Abese 17)
İnsanın Ailesine, aidiyetinin olduğu islam toplumuna (özelde islami yapıya) karşı nankörlüğü ile beraber nankörlüğün en zehirli tezahürü, Allah’a karşı sergilenen nankörlüktür. İnsan, bu nankörlüğü akıl almaz bir rahatlıkla ve pervasızlıkla sürekli sergilemektedir. Yaratıcısına karşı sürekli şükür içinde olması gerekirken, beklentilerinin karşılanmaması durumunda sayısız nimetleri verene karşı hadsizliğe varan tavırlara girmektedir. Bu durum islami çalışmalarda da kendini göstermiş ve gösterecektir. İnsan bünyesindeki  manevi bağışıklık sistemi zayıfladığında (örnekleri çoktur)  hastalık ilerlemeye başlar. Bünye tedaviye yanıt vermediği zaman nankörlüğün kabul sınırlarını zorlayacak söz ve  tavırlar zehirli bir ok gibi islam toplumuna zarar vermeye başlar. İzzet ve şerefin  kendinden menkul olduğunu göstermek çabası ile islami yapıya nankörlüğü izhar eder. Rabbim tüm kardeşleri muhafaza  etsin.

Allah kendini öz eleştiriye tabi tutan NEFS’e yemin etmiştir.
Kendini öz eleştiriye tabi tutan bir benlik, keskin bir bakışa sahip olan bir nefistir. Kendini kendinden LA YUSEL olarak görmemek hedefiyle....

Bir sonraki yazımızda insanın zaaflarını işlemeye devam edeceğiz.

Burhan Çağlayan / Habernas