Fırsatı ganimet bilmek gerek / İbrahim Kızar

Hiç şüphesiz herkesin mesuliyet ve sorumluluğu, yetki ve imkânları dairesindedir. Dolayısı ile eline geçen fırsatların büyüklüğü ve ehemmiyeti de yetki ve imkânlar dairesinde büyük ve küçük olacaktır.

Fırsatı ganimet bilmek gerek / İbrahim Kızar

Biz Kürtlerin ''lehi her roj qurm a  nayene'' diye  güzel bir atasözü vardır. Temel yakıt maddesinin ağaç olduğu dönemlerde söylenmiş, 'sel sularının her gün tomruk getirmediği', manasına gelen ve fırsatların zamanında değerlendirilmesi gerektiğini anlatan bir sözdür.

İnsanın yaşı ilerleyip imkan ve olanaklar insana sırtını dönerek hızla uzaklaşmaya başladığı zaman, insan bu sözü daha iyi anlamaya başlıyor. Keşkeler peş peşe sıralanmaya başlasa da geçen geçmiş sel suları tomrukları sürükleyip götürmüştür, gelecek sel sularının da tomruk mu veya bir felaket mi getireceği ise meçhuldur.

O zaman yapılacak olan nedir?

Hiç şüphesiz herkesin mesuliyet ve sorumluluğu, yetki ve imkânları dairesindedir. Dolayısı ile eline geçen fırsatların büyüklüğü ve ehemmiyeti de yetki ve imkânlar dairesinde büyük ve küçük olacaktır.

Savaş meydanında eline geçen fırsatı değerlendirmeyen bir komutan aynı fırsatı bulamayacağı gibi belki büyük bedeller ödetecek bir mağlubiyeti de tadabilir.

Laik bir sistemde hükümet makamına seçilmiş bir siyasi partinin yapacağı, vatandaşın haklarını anayasal güvence altına almak için gerekli kanuni değişiklikleri seri bir şekilde yapmak vatandaşın haklarını yasal ve anayasal güvence altına almaktır. Yoksa geçici, şahsi karaktere bağlı çözümler ile oyalamak değildir. Her şey gibi iktidarda geçici olduğu için erteleme ve pansuman ile kesin çözüm daima ötelenirken bir de bakmışsın eldeki imkanlar geri gelmemek üzere gitmiş, ardından pişmanlıklar ve keşkeler kalmıştır. Daha önce de dediğimiz gibi ah ve vahların, keşkelerin ise faydası yoktur.

Hele iktidara gelen parti, daha önceki hükümet ve zihniyetlerin, yürürlükte olan kanun ve yasalarının defalarca mağduru olmuş ise, cari kanunlar bu partilerin ve halkın çoğunluğu üzerinde bir balyoz gibi kullanılmış ise, mağdur partinin iktidara geldiğinde gerekli yasal ve anayasal değişiklikleri yapmakta gevşek davranıp işi akışına bırakmaya kalkışması anlaşılacak bir durum değildir.

Elbet ve elbet her şey dışarıdan göründüğü gibi kolay değildir. Biz de diyoruz ki kolay olsaydı herkes yapardı. Zaten bizde kolay olmadığı için fırsatı ganimet bilelim,  elimize  geçen fırsatları bahanelerin arkasına sığınarak, heba  etmeyelim diyoruz.

Ele geçen fırsatlar heba olduktan sonra, peşi sıra gelecek olanların yaptıklarına oturup ağlamanın ya da yaptıklarından şekva etmenin herhangi bir faydası olmadığı gibi bir manası da yoktur.

Bunu da  belirtelim ki yetki ve güç, İslami endişesi olmayan parti, grup ve kişilerde olduğu zaman bunlar yetkilerini çekinmeden kullanmakta ve istediklerini yapmakta bir beis görmemekteler.

İbrahim Kızar / Habernas