Avrupa’nın Korona ile imtihanı! / Zülküf Er

Belli ki, Korona salgını sonrası küresel anlamda hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Son söyleyecek sözümüzü başta söyleyecek olursak eğer şunu diyebiliriz ki; Koronavirüs olayı Avrupa’yı birlik rüyasından uyandırmış oldu.

Avrupa’nın Korona ile imtihanı! / Zülküf Er

Hani klişe haline gelmiş bir söz var ya, Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, diye. Belli ki, Korona salgını sonrası küresel anlamda hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Dünya’nın birçok ülkesinde sosyoekonomik sorunlardan hareketle keskin dönüş ve değişiklikler yaşanacak gibi görünüyor.

Bu tür sosyoekonomik sorunların en fazla hissedileceği yerlerin başında Avrupa ülkeleri gelecek. Son söyleyecek sözümüzü başta söyleyecek olursak eğer şunu diyebiliriz ki; Korona Virüs olayı Avrupa’yı birlik rüyasından uyandırmış oldu.

Virüs yayılma hızını arttırmaya başlayınca, her ülke tek başına olduğunu anladı. Özellikle İtalya’nın içinde bulunduğu sorunla baş başa bırakılması birliğin oluşum amaçlarını sorgulanır hale getirdi. İtalya’nın defalarca yardım talebine rağmen Avrupa Birliği tarafından önemsenmemiş olması birliğin içerisinde derin çatlaklar oluşturdu. Öyle ki son günlerde başta İtalya olmak üzere kimi Avrupa ülkelerinde Avrupa Birliği’ni simgeleyen bayrak ve sembollerin indirildiği görüldü.

Bu krizin en derinleştirdiği noktalardan biri ise ticaret serbesti anlamında oldu. Başta Almanya olmak üzere Avrupa Birliği’nin başka ülkelerinin aralarındaki anlaşmalara rağmen diğer ülkelere sağlık malzemelerinin satışını engellemesi Devletler kadar bu salgından etkilenen halklar nezdinde de Avrupa Birliğini sorgulanır hale getirdi.

Korona krizinin bitmesinden sonra büyük bir ihtimalle yeni bir ayrılık dalgası başlayabilir. Özellikle bu salgından en çok etkilenen ve yardımsız bırakılan İtalya ve İspanya’da ayrılık yönünde bir referanduma gidilecek olursa ayrılma kararının çıkması büyük olasılık.

Birliğin çatırdamasının yanında dikkate değer bir nokta da şu ki; Anlaşıldi ki, yıllardan beridir empoze edilenin aksine Avrupa Ülkeleri diğer ülkelerden daha ileri ya da gelişmiş bir yerde değilmiş. Başta Korona’nın merkez üsleri haline gelen İtalya, İspanya ve Fransa gibi ülkelerden yansıyan görüntüler Dünya’nın diğer ülkelerinden yansıyan görüntülerden çok da farklı değildi doğrusu.

Koridorlarda yatan hastalar, huzurevlerinde ölüme terk edilen yaşlılar ve sağlık sistemlerinin yetersizliği gibi durumlar da gösterdi ki silaha ve sömürüye ayırdıkları kadar parayı sağlık ve insani konulara ayırmamışlar.

Avrupa’da yaşayıp haberci kimliğiyle gündemi takip eden biri olarak en çok Virüsün başlangıcında Avrupa’nın takındığı tavır dikkatimi çekti. Virüs Çin’den yayılmaya başladığı günlerde Avrupa ülkelerinin bir çoğu olayı doğal seleksiyon dedikleri yöntemle alt etmeyi kararlaştırdılar.

Bu, tabiri caizse, Ölen ölsün kalan sağlar bizimdir, gibi bir anlayışın ürünüydü. Bu hesaba göre virüsten etkilenenler ekonomiye katkı sunmayan, emekli olup kamu kaynaklarından beslenen insanlar olacaktı. Açıkçası gittikçe yaşlanan bir Avrupa için bu insanlar birer yük konumundaydılar.

Bu, Almanya dışında Avrupa’nın bir çok ülkesinde ilk etapta kabul gören bir anlayıştı. Ama Virüs’ün gücünü fark edince tedbirler almaya başladılar. Fakat şu andaki durumun da şahitlik ettiği gibi çok gecikmiş oldular.

Gelinen aşama olayın salgın haline gelmiş olması ve ölümlerin 10 binlerle ifade edilmesi durumunu doğurdu ki; bu da onların tabiriyle Avrupa’nın 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük krizi olarak tarihe geçti.

Elbette bu kriz, çok büyük kayıplara sebebiyet verse de bir şekilde sona erecektir. Ama siyasi ve ekonomik açıdan ağır sonuçları da olacaktır elbette.

Zülküf Er / Habernas