Türkiye’deki Ekonomik Kriz ve Hayat Pahalığının Gerçek Sebepleri / Abdullah Yolcu

Türkiye’de son dönemlerde korkunç bir hayat pahalılığı oluştu. Fiyatlar ve faturalar ateş pahası. Çalışmayan, üretmeyen bir ülkede ekonomi güçlenmez ve hayat ucuzlamaz.

Türkiye’deki Ekonomik Kriz ve Hayat Pahalığının Gerçek Sebepleri / Abdullah Yolcu

Türkiye’de son dönemlerde korkunç bir hayat pahalılığı oluştu. Fiyatlar ve faturalar ateş pahası. Allah olmayanlara yardım etsin. Fakirlere, yoksullara merhamet etmeyi ve yardım eli uzatmayı zenginlerin kalbine koysun. Kimseyi aç ve açıkta bırakmasın. 

Bu bel kıran hayat pahalılığı nasıl oluştu?

Son dönemlerdeki ekonomik kriz ile birlikte bu hayat pahalığı oluştu ve devam ediyor. 

Ekonomik kriz Türkiye’ye has bir durum da değil. Bütün dünya bu ekonomik krizi ve krize bağlı hayat pahalılığını, enflasyon artışını yaşıyor. Dünyanın en zengin ülkelerinde bile enflasyon arttı. İnsanlar birkaç ay öncesine kadar aldıkları şeyleri şu anda aynı fiyata alamıyorlar. Sürekli zamlar geliyor ve insanların alım gücü düşüyor.

Tabi bu ülkelerin ekonomileri güçlü olduğu için, krizden daha az etkileniyorlar ve vatandaşlarına krizi daha az yansıtıyorlar. 

Türkiye gibi ekonomisi daha zayıf ve kırılgan olan ülkeler, bu küresel krizi en üst seviyeden yaşıyor. Öyle görünüyor ki, pandemiye bağlı olarak küresel kriz bu şekilde devam ederse, ekonomisi güçlü devletler dışındaki ülkeler, kendi ayakları üzerinde kalamayacak. 

Buraya kadar görünen ve bilinen şeyler. 

Ben biraz Türkiye özelinde, durumumuzu açmak istiyorum. Hükümet yirmi yıl içinde Türkiye’de inkar edilmeyecek atılım gerçekleştirdi. Türkiye toplumu son yirmi yılda hiç olmadığı zenginleşmiş ve rahatlamıştı. Fakat aynı hükümet, kalkınma başarısından elde ettiği ülkesel zenginliği doğru kullanmadı. Zenginliği ölü yatırımlara yatırdı. Yani parayı doğru yerde kullanmadı.

Tabi yolsuzluklar, rüşvet ve bürokrasideki israflar ayrı bir konu. Bana göre hükümetin madden vurgun yediği yer burası olduğu gibi, manen de cezaya müstahak olduğu konu burası!

Çünkü “Yüce Allah israfı, rüşveti, yolsuzluğu sevmez.” Allah sevmediği şeyleri eninde sonunda cezalandırır. Ben Türkiye’de hükümetin yaşadığı krizi, maddi konulardaki yanlışlarına ve eksikliklerine bağlamakla birlikte daha çok bu manevi sebeplere bağlıyorum. 

Sadece hükümetten mi kaynaklı bu ekonomik kriz ve hayat pahalılığı? Çuvaldızı biraz da halk olarak kendimize batıralım. Maalesef halk olarak çalışmayı, üretmeyi sevmiyoruz. İşsizlerin bu kadar çok olduğu ve işsizlik oranlarının bu kadar yüksek olduğu ülkede, son dönemlerde çalıştırılacak işçi bulunmuyordu. Kimse iş beğenmiyor. Yorulmadan, yan gelip yatarak veya masa başı kazanmak istiyor. Öğleye doğru kalkıp, kahvaltı yapan ev halkında ve gençlikte bereket olur mu?
Veya köydekilerin dahi ayran yerine kola içtiği, ekmeğini fırından aldığı bir ülkede bereket olur mu? 

Uzatmaya gerek yok.

Çalışmayan, üretmeyen bir ülkede ekonomi güçlenmez ve hayat ucuzlamaz. Ekonomisi güçlü dediğimiz ülkelerde, devlet de halk da çalışıyor, üretiyor. 
Bir de halktaki israf ve şükürsüzlük... Bunların hepsinin bir arada yaşandığı bir ülkede, ekonomik krizler de olur, hayat pahalılığı da...

Şimdi külahımızı önümüze koyma ve doğru tespitler yapma, doğru kararlar alma vakti. Yoksa “öfke ile hareket eden, zarar ile oturur” tepkisel hali de hal değil. Sonuç daha kötü olur, herkes zarar eder.