Kürdistan'ın Alim ve Mücahidi Şeyh Said Efendi-2 / Çetin Tufan

Şeyh Said'in kıyamı süreci ve günümüzde ulusalcıların durumuna bakacak olursak, enaniyet ve kibirlerinden süre gelen, batıcı ekol ve ahlakları kabiliyet ve zekalarını heba etmekte. Kendi milletini ideolojileri adına katletmeye, topraklarını harap etmeye kadar götürmektedir. Sonuçta mukavemet ettikleri, savaştıkları ideolojinin hamisi olan, emperyalist devletlerin kucağına düşecek kadar pervasızlaşabilmektedirler.

Kürdistan'ın Alim ve Mücahidi Şeyh Said Efendi-2 / Çetin Tufan

Bizleri ayeti olarak, millet ve sınıflara ayırıp, ardından adaletle, kardeşçe yaşamamızı salık veren, Alemlerin Rabbine hamy ve sena ile.... İyilik ve adaletin timsali Muhammed Mustafa'ya salat ve selam ile...

Osmanlı imparatorluğu içinde 1889 yılında kurulan, Tıbbiyelilerin temelini attığı, ülkenin eğitim kurumlarını ele geçirip, yöneticilerini kendi dünya görüşleriyle yetiştiren İttihat ve Terakkiciler, ülkenin bütün eğitimli zevatını batı ya teslim zihniyetleriyle etkileri altına almış durumda idiler.

Bu zehirli düşüncelerin temelinde, süslü sloganlar olan hürriyet, hak, adalet ve terakki bulunmakla birlikte aslında batının sistem ve modernizimini birebir taklit edip, imparatorluğun yeniden oluşturulacak ütopik Beyaz Millet için, bagajlarından kurtulmak adına küçülmesini savunmakta idiler.

Onlar bunu bilmiyorlardı ki, o fikri kendilerine empoze edenler, yeni keşfedilen enerji kaynaklarının üzerine çöreklenmek adına istila ve sömürgeciliklerini son hızla sürdürmektedirler.

Onlar emellerine engel olarak gördükleri, devlet ve milletleri fikren esaret altına alıp, çıkarlarının kendi çıkarları olduğuna inandırmak suretiyle savaşsız bir şekilde savaşları kazanma peşindeler.

Yukarıdaki durumlar çerçevesinde 1920'l'lere gelindiğinde ülkenin ekseri yönetici kadroları, fiilen olmasa da, fikren devletlerine ihanet içerisinde, ahvali kurtarmak adına düşmanlarının gemisine binmiş durumda idiler.

M. Kemal’in tek nizami kuvvet olan doğu cephesini, tertipleyip elden çıkan payitahtı kurtarmak için payitahtça altın, genel ordu müfettişliği unvanıyla ve Osmanlı Padişahının özel nişanıyla doğuya gönderildiğini geçen yazımızda belirtmiştik.

M. Kemal ilk iş olarak Erzurum'da ağırlığını Kürtler ve Lazlar dan oluşan kongresini yaptı.  Artık kongre meclisini kurup, kongre hareketi unvanı ile yad edilmeye başlandı.

Türk ve Kürtlerin dışındaki Osmanlı bakiyesi bütün millet ve topluluklar, Osmanlı'nın kendilerini terk etmesi veya emperyalistlerin petrol ve parçalama politikalarına kapılıp başlarının çaresine bakmaya başlamışlardır.

Bin yıldır beraber İslam sancağı etrafında birleşen Kürtler ve Türkler, İngiliz, Ermeni ve sair gayri Müslimelerin, teklif ve tacizlerinin karşısında Cumhuriyet fikrini temsil eden, İslam'a ve Hilafete bağlılığını iddia eden Kongre meclisinden yana tavrını koymuştur. Bu durumu bütün Kürt aydınları benimsemiştir.

Fakat zihni zehirlenen vatan evlatlarının yaptıkları her kendince müsbet işin, düşmana yarayacağı muhakkaktır.

Bu cümleden Erzurum Kongresi’nde davet edilip, vesileler ileri sürerek katılmayan Cibranlı Halit Bey ve kurduğu Azadi Teşkilatı dahi, M. Kemal’in Willson İlkeleri çerçevesinde tek devlet, iki millet fikriyatı ile Kürtlerin bütün hak ve hukuklarının verileceği sözüne kanmıştır.

Erzurum Kongresi ilanıyla Erzurum'da Halit Beyin evinde bulunan Şeyh Said efendi aynı zamanda kaynı olan Cibranlı  Halit Beye; Payitahttan emin şahsiyetlerden aldığı haberlerle M. Kemal’in, aslında kendisini halife seçtirerek, devleti ele geçirme niyetini taşıdığını, ne olursa olsun kongrede kendisinin desteklenmemesi gerektiğini söylemişti. Ama M. Kemalle aynı tedrisattan geçen ve fikri istilaları bir olan Halit Bey ve arkadaşları işin vahametini kavramadan, Şeyh Said'i tenkitle; Biz akrabayız ve sen din alimisin, siyasetten anlamazsın. Bu işi bize bırak M. Kemalle halkımızın hakkını vermek üzere ahitleştiklerini söylemiştir. Şeyh Said efendi de ; bir daha senin evine gelmeyeceğim. Bunu bil ki senin sonun benimkinden evvel olacaktır diyerek küskün bir şekilde ayrılır.

Evet bu dönemde 18 Temmuz 1919 tarihli İngiliz Binbaşı Noel'in raporunda merkezine bildirdiği gibi Kürtler arasında iki eğilim bulunmakta idi. Bunlardan biri Azadi Teşkilatının temsil ettiği ulusalcılık hareketi idi. Diğeri ise İslam Birliğini savunan Bediüzzaman Saidi Kürdi, Şeyh Said Efendi ve Kürdistan Ulemasının savunduğu hareketlerdi.

Günümüzde dahi bu hareketlerin tıpatıp olmasa da devamı mevcut bulunmaktadır. Bu hareketler kendilerini mutlak doğru olarak telaki etseler de aslında, mukadderatlarının aynı olduğunu, birinin diğerinin mukadderatıyla sınandığını unutmaktadırlar. Çünkü her iki kanatta temsil ettikleri halkın kaynaklarından, ümidinden ve azminden istifade ettiklerinden, oluşan zayiat milletlerinin zayiatı olmakta ve iki kanada da zarar vermektedir. Millet olmak ve hak hukuk mücadelesi vermek hangi fırka ve kanattan olursa olsun halkının menfaat ve çıkarları söz konusu olduğunda birleşip aynı tavrı sergilemekten geçmektedir.

Ulusalcıların enaniyet ve kibirlerinden süre gelen, batıcı ekol ve ahlakları kabiliyet ve zekalarını heba etmekte. Kendi milletini ideolojileri adına katletmeye, topraklarını harap etmeye kadar götürmektedir. Sonuçta mukavemet ettikleri, savaştıkları ideolojinin hamisi olan, emperyalist devletlerin kucağına düşecek kadar pervasızlaşabilmektedirler.

İslam birliğini savunanların ise dünyayı ve fıkhı, nakıs kaynaklardan telaki etmeleri, saf ve sofiyane bir düşünce ile kurtlar sofrasında bulunmaları onların istismar edilmelerine sebebiyet verebilmektedir.

Bu değerlendirmeler ışığında Şeyh Said Kıyamı başlamadan, 20 Aralık 1924'te Azadi Hareketi’nin başları olan Cibranlı Halit Bey, Yusuf Ziya Bey ve arkadaşları Bitlis Cezaevinde tutuklanmış. Kıyamın başarısızlığı belli olur olmaz uyduruk bir mahkemeyle Halen zabıtları sır gibi saklanarak. ''alel acele infaz edildiler. Tabi sonradan Şeyh Said ve arkadaşları göstere göstere idam edildiler.

İşte kanadı kırık kuşların başına gelenler, tarihi okumayıp ondan ibret almayanlar veya tarih bilinci olmayan milletler daima başkalarının oyuncağı olmaya mukadderdirler.  Devam edecek

Selam ve dua ile...

Çetin Tufan / Habernas