Kalbe ferahlık, bileklere kuvvet, dizlere derman-2/Mücahid Haksever

İşte mümin insan yüklendiği vahiy yükünün ağırlığı karşısında geceleyin namaza kalkacak. Ama, bu namaza da Kur'an'ı tertil üzere okumak için kalkacak.

Kalbe ferahlık, bileklere kuvvet, dizlere derman-2/Mücahid Haksever

Daha önceki yazımızda Kur’an’da Müzzemmil Süresi’nde ağır yük yüklenen Peygamber’in bu yükü taşımak için ihtiyaç duyduğu güç kaynaklarından ilkinin gece namazı olduğunu söylemiştik. Bugünkü yazımızda ise ayette geçen ikinci güç kaynağından söz edeceğiz. 

 Ayette sözü edilen ikinci güç kaynağı Tertil ile Kur’an okumaktır:
 اَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْاٰنَ تَرْتٖيلاًؕ   “Kur’an’ı tane tane, hakkını vererek oku” Ayette geçen “Tertil” kelimesi Kur'an’da iki yerde geçmektedir.Tertil kelimesi Türkçeye okumak olarak çevrilmiştir. Oysa ki, bu çeviri bu kelimeyi karşılayamamaktadır. Çünkü Kur'an’da okumak anlamında iki kelime daha kullanılmaktadır. Bunlar “Kıraat” ve “Tilavet” kelimeleridir. Bu iki kelime değişik versiyonlarda olsa da Türkçe’ye okumanın karşılığı olarak çevrilebilir. Ama tertil için bu kelime sadece okumak olarak çevrilirse bu eksik kalır. Bir kitapta çok güzel bir cümle okumuştum. Tilavet, kıraat ve tertil ile ilgili. Tilavet dilin, kıraat aklın, tertil ise kalbin okumasıdır diye... Bu üç anlama bakıldığında tertilin farkı görülecektir. Tertil, ayetin manası üzerinde düşünerek, onu özümseyerek okumaktır. Öyle ki, okuduğu ayet üzerinde düşünmeli o ayeti geçememelidir. Nitekim kendisine Kuran indirilen Efendimiz (as) Kur’an’ı öyle okuyordu. Nitekim bir namazda Efendimiz (as) Maide süresinin şu ayetini namazda defalarca tekrar etmiştir: “Şayet onlara azap edersen, şüphesiz onlar senin kullarındır. Eğer onları affedersen, hiç kuşku yok sen hem izzet hem hikmet sahibisin.” 

Kur'an tilaveti hiç şüphesiz ibadettir. Onu okumak insana sevap kazandırdığı gibi kalbe huzur, gönle sürur verir. Ama bu yeterli değildir. Hafızların güzel Kur'an tilavetlerine doyum olmaz. Ama ayeti kerimede de görüldüğü gibi emredilen tecvid değil tertildir. Yani Kur'an’ı güzel okuma değil Kur'an’ı anlamadır. Bundan Kur'an güzel okunmasın sonucu çıkarılmamalıdır. Güzel okunsun ama sadece okunmakla yetinilmesin. Burada bir eleştirimi de dile getirmek istiyorum. Bazı Kur'an kurslarında yıllarca tilavet, tecvid ve mahreç üzerinde durulmasına rağmen anlamına hiç değinilmemesini, bu anlamda bir çalışma yürütülmemesini çok yanlış buluyorum. Kur'an'ın sadece şekli, kıraati üzerinde durup Kur'an’ın anlaşılması için aynı çabayı göstermemek, bu büyük kitabın ruhuna aykırıdır. İşte, tertil dediğimiz olay da, tamda budur. Yani Kur'an’ı güzel oku ama anlamı üzerinde düşün. Nitekim bu ayetin indiği zamana bakıldığında çok az sayıda ayet inmiş olmasına rağmen, Efendimiz (as) saatlerce namazda Kur'an kıraat ediyordu. Ama sorun şu; onun bu kadar saat okuyacak ayet sayısı yoktu. Peki ne yapıyordu? Yaptığı şey şuydu; O az sayıdaki ayetlerin üzerinde tefekkür ediyordu. Bir defasında sadece besmeleyi 20 defa tekrarlamıştır. Yine bu sürenin, yani Müzzemmil Süresinin 12. Ayetindeki “Katımızda prangalar ve gözleri fal taşı gibi açan bir ateş var” bölümü okuyunca gayri ihtiyari “Allah!” diye haykırmıştı. 

İşte mümin insan yüklendiği vahiy yükünün ağırlığı karşısında geceleyin namaza kalkacak. Ama, bu namaza da Kur'an'ı tertil üzere okumak için kalkacak. 

Bir dahaki yazımızda buluşuncaya dek Allaha emanet olun dualarınızı bekliyorum 

Mücahid Haksever/Habernas