Demok(rasi)les’in Kılıcı / Mücahid Haksever

Demokrasi kelimesi, Türkçe’ye Fransızca’dan ithal edilen bir kelimedir. “Demokrasi”, antik Yunanca‘da “halk, topluluk” anlamına gelen “Demos” ile “güç, iktidar” anlamına gelen “Kratos” kelimelerinden oluşmaktadır.

Demok(rasi)les’in Kılıcı / Mücahid Haksever

Demokrasi kelimesi, Türkçe’ye Fransızca’dan ithal edilen bir kelimedir. “Demokrasi”, antik Yunanca‘da “halk, topluluk” anlamına gelen “Demos” ile “güç, iktidar” anlamına gelen “Kratos” kelimelerinden oluşmaktadır. Tarihçilere göre bu iki kelimeyi birleştirmeyi ilk deneyen, Atinalı Kleistenes’dir. Yine kaynaklarda Antik Yunanlıların, M.Ö 508 – 507 yılları arasında Atina‘yı, Kleistenes’in önderliğinde demokrasiyle, yani halkın iktidarı’yla yönettiği geçmektedir.

Demokles ise, eski Yunan efsanesinde kral Dionysos’un yakın dostu, daima kralla sohbet eden samimi bir arkadaşıdır. Demokles, kralın her toplantısı ve meclisinde hazır bulunur kralın sahip olduğu zenginlik ve imkanlara gıptayla bakarmış. Kralın bu zenginlik ve ihtişamına olan hayranlığını her defasında da dile getirmekten geri durmazmış. Öyleki oturduğu her mecliste muhakkak kralın sahip olduğu zenginlik ve iktidardan söz eder ve ona bahşedilen bu mutluluğu öve öve bitiremezmiş. Tüm bu güç ve ihtişama rağmen, kralın çoğu zaman düşünceli ve üzgün haline bir anlam veremezmiş. Sürekli krala; “senin sahip olduğun bu zenginlik ve ihtişama sahip olan bir insanın dünyada ne derdi olabilir” diye de söylenirmiş.

Çok sevdiği bu arkadaşının sürekli tekrarlanan bu sözleri sonunda kralın canına tak etmiş. Kral bu sadık dostuna, durumun hiç de göründüğü gibi olmadığını göstermek için ona bir ders vermek istemiş. Bir gün kral, dillere destan bir ziyafet hazırlatmış. Dostu Demokles’i de çağırtmış. O gün için, Demokles’e bir sürpriz yapmış. Demokles’in çok sevdiği kendi tacını onun kafasına geçirmiş ve kendi tahtına oturtmuş. Demokles’e bugün kendisinin kral olduğunu ve ona göre davranması gerektiğini söylemiş, kendisi de kalabalığın arasında bir sandalyeye oturuvermiş. Demokles, sevinçten uçuyormuş. Etrafına gülücükler dağıtan Demokles, sevinçten adeta kendinden geçmiş. Geçici de olsa bu duyguyu tatmak ona büyük bir haz vermiş. Bir ara yemek ortasında tahtına oturup yaslandığında, tavanda, tam başının üstünde bir şeyin sallanmakta olduğunu fark etmiş. Başının üzerinde sallanan şeye dikkatlice bakan Demokles, bunun at kılına bağlı, her an kopabilecek, keskin ve kocaman bir kılıç olduğunu görür. Bunu gören Demokles, dehşete kapılır. Az önceki sevincin yerini korku alır. İştahı kapanır, önündeki yiyeceklere el uzatamaz olur. Demokles, karizmayı çizdirmemek, cesaretini ve erkekli onurunu hiçe saymamak için bu durumu belli etmez. Olayın başından beri onu dikkatlice gözetleyen kral dostu, Demokles’e durgunluğunun nedenini ve yemeklerden niçin artık yemediğini sorar. Bu soru karşısında Demokles, tavandan asılan kılıcı gösterir. Kral, dostuna şimdi neden durgun olduğumu anladın mı? der. Doğrudur. Senin de gördüğün gibi, güç iktidar ve servet sahibiyim. Ama her an, başımın üstünde bir kılıç varmış gibi yaşıyorum. Büyük güçler her zaman büyük tehlike içindedir. Bunu unutma, der.

Günümüzde, ülkeleri yöneten yöneticilerin başlarında asılı olan kılıç ise “Demokrasi” kılıcıdır. Dünyayı kendi çiftlikleri gibi gören, istedikleri her yerde at koşturan hâkim güçler, kendilerine biat etmeyen tüm iktidarlara karşı bu kılıcı kullanmaktadırlar. İktidara nasıl geldiğin, ülkeyi nasıl yönettiğin, kılık kıyafetin, ırkın, dilin, dinin, memleketin hiç önemli değildir.Onlar için önemli olan tek şey onlara biat edip etmediğindir. Onların da deyimiyle, biat etmezsen “ORADA BİR HAFTA DAHİ DURAMAZSIN”

Bunu yapmadığın takdirde, tavanda at kılına bağlı “DEMOKRASİ KILICINI” hemen kafana indiriverirler. Sandıktan yüze elliden fazla oy almışsın hiç önemli değil. İstersen yüzde yüz al. Yine demokrasi tehlikededir ve acilen müdahale edilmelidir. Hemde vakit kaybedilmeden. Hemen demokrasinin yılmaz bekçileri (!) olan medyayı devreye sokarlar. Medya; kitle imha silahları, aşırıcı güçler, halka baskı, açlık, sefalet, teröre destek ve daha birçok haber yaparak o ülkeyi bombalamaya başlar. Daha sonra ekonomik ambargolar, kredi notları düşürmeler, IMF borçları gibi durumlarla ülke ekonomisi çökertilir. En sonunda tüm ülkelerde, ilerde lazım olabilir diye yedekte tuttukları köpeklerini devlet başkanı diye ortaya sürerler. En sonunda da ürettikleri bilumum tüm kitle imha, konvansiyonel, nükleer, kimyasal ne varsa tüm silahlarını bu ülkelerde denemek suretiyle son darbeyi vururlar. Savaştan sonra da attıkları her kurşuna varıncaya kadar tüm zararlarını tahsil ederler. Ve bunu da o ülkelerde demokrasinin (!) hâkim olması için yaparlar.

 

Şu an Mısır’da, Suriye’de, Yemen’de, Irak Filistin ve Venezuela’da yapılanlar demokrasi adına yapılmıştır. Aslına bakarsanız, Atinalı Kleistenes’in, 2500 sene önce, Atina’da uyguladığı demokrasiden günümüze hiçbir şey değişmedi. Çünkü o zaman, “demos” yani “halk” şu beş kesimden oluşuyordu; 1) 20 yaşın üstünde, 2) yabancı olmayan, 3) köle olmayan, 4) toprak sahibi 5)erkekler. Kleistenes‘in halk iktidarı dediği şey sadece bu beş sınıfı kapsıyordu. Bugün de Dünya’da Demokrasi’nin dünyadaki teminatçıları olduklarını iddia eden ülkeler de, da beş ülkeden oluşmaktadır. Ne ilginç değil mi? 2500 yıldır, Demokrasi’de bir arpa boyu mesafe kat edilmedi. Yani demokrasi bu beş ülkenin ve hizmet ettikleri düşüncenin dünyadaki çıkarlarından ibarettir.

Dualarınızda bizleri de unutmamanız dileğiyle,bir dahaki yazımızda buluşuncaya dek Allah’a emanet olun.

Mücahid Haksever / Habernas.com