Batı tarihinin bize anlattıkları-1 / Selahaddin Nasranlı

Batı tarihini ahlaki ve vicdani nazarla okursanız, göreceğiniz ilk ibretli çıkarım budur. Yeryüzünün gördüğü en büyük savaşları (Haçlı, 1. Ve 2. Dünya Harpleri...) en çirkef kültür ve asimilasyonu, en ahlaksız ve devam etmekte olan dejenarasyonu onda bulursunuz.

Batı tarihinin bize anlattıkları-1 / Selahaddin Nasranlı

“Doğu der ki Batı’ya, güneşi fethetsen de,

Ruh gerçeği bendedir, madde yalanı sende.” (1)

Batı; -iktidarını kaybetmekte olsa da- halihazır dünya köyünün tartışmasız muhtarıdır. Onun tarihini araştıranların-okuyanların şu neticeleri göreceğine kaniyim:

Öncelikle okunması en faydalı, en renkli ve ibretli tarihlerin başında Avrupa yada Batı tarihi gelir.

Renklidir. Çünkü; tarihin ve fikriyatın, düşüş ve yükselişin, din ile dinsizliğin her tonuna şahit olursunuz. “Tanrı öldü” diyen Nietzsche de “Nietzsche’yi öldüren Tanrı” da buradadır.

Faydalıdır: Hem bu efendileri tanırsınız, hem de onun iradesine, nice başarılarına ve çalışkanlığına hayran kalırsınız. Batı maddenin derinliklerine nufuz etmiştir. Büyük icatların, hastalıklara çarelerin, bilimsel gelişmelerin, demokrasi gibi siyasal sistemlerin mekanıdır. Aynı zamanda dinlerin vatanı olan Doğuya inat, veled-i zina dinciklerin yani ideolojilerin peydahlandığı yerdir.

İbretlidir: “Batı, tarihin en büyük günahıdır” der, Batılı Müslüman bilge Roger Garaudy. Mazi derelerinin taşıdığı en büyük suç ve cürüm seli Batının hanesinde kanla yazılıdır. Batı tarihini ahlaki ve vicdani nazarla okursanız, göreceğiniz ilk ibretli çıkarım budur. Yeryüzünün gördüğü en büyük savaşları (Haçlı, 1. Ve 2. Dünya Harpleri...) en çirkef kültür ve asimilasyonu, en ahlaksız ve devam etmekte olan dejenarasyonu onda bulursunuz.

***

Asıl çıkarımlarımıza dönersek, halihazır Batı medeniyeti, insanlığın gördüğü en büyük “madde medeniyeti”dir. Dolayısıyla kendisine özgü gelişim şartları vardır. Müslümanların tanıdıklarını sandıkları ama içinde yaşayan bizlerin dahi çok konuda, kör topal kesildiğimiz birçok yönü vardır. Belki o dahi bizim onu tam bir basiretle tanımamızı istemez.

Nitekim, “Avrupa’yı onların istediği kadar tanıyoruz”der. Cemil Meriç. 200 yıldır Batı ile beraberiz. Onları gerçektende tanıdık mı?

Hayır.

Bizim tanımamızı geçin, “Avrupa merkezli bakış”, sadece yabancılar değil,  bizzat Avrupa halklarının büyük bölümünü kendi tarihlerinden koparmak ve böylece resmî tarih çerçevesinde yüceltilenin dışında da yaşanmış geçmişler bulunduğu gerçeğini onlardan gizlemektedir. (2)

Şu halde, Batı hakkında okumak da yazmak da oldukça revaçta olan bir gerekliliktir. Çünkü sadece güçlü ve efendi değildir. Aynı zamanda Batı; -ilginç bir şekilde- en fazla kendi reklamını yapma anlamında da şampiyondur. Çok şey sadece ona özgüymüş (Kapitalizm, Burjuva, Rönesans, bilim, Hümanizm...) gibi işlenir ve anlatılır.

“Avrupa kültürü, cihanşumul saltanatını reklama borçlu.”

Siyasi anlamda ise bakıldığında Avrupa, tüm dünyayı etkileyen bir devrimler yarımadasıdır. Özellikle demokrasi, endüstriyel ve bilimsel açıdan dünyayı etkileyen devrimleri gerçekleştirmiştir. Bu devrimlerin artçıları, yüzlerce yıldır tüm dünyada yankılanmaktadır.

Bir devrimler kıtasıdır. Köksüz ve yavan Türk Kemalistlerine inad, insanlık tarihinde ve batıda ani devrimler değil, evrimler olmuştur.

Tarihin en büyük devrimi, devrimcileri devirmesidir.

Batı, “bilim dini”nin ve “akıl mabedi”nin halihazır vatanıdır. “Din-Bilim Kavgası” da bu uygarlıktan doğmuş ve yeryüzüne yayılmıştır. Nitekim, “Kuran’ın bilme aykırı olduğunu ispatladım” diyen Jeolog Celal Şengör, bu din-bilim kavgasının (modası geçse de) bir çığırtkanı olarak, Müslüman mahallesinde -kendi dışkısını yiyerek- devam etmektedir. (Bizzat kendisi “ben dışkımı yedim” demekte bir mahzur görmediği için biz yazıyoruz. Yoksa elalemin dışkısından bize ne!)

1- Necip Fazıl Kısakürek

2- Fontana., Josep, Avrupa’nın Yeniden Yorumlanması, S.179

Vesselam

Selahaddin Nasranlı / Habernas