Adı Mahmud olan bir derviş aranıyor / Mücahid Haksever

Son dönemlerde tüm gayret ve çabalarını Siyonizm’in müdafaası ve yüceltilmesi için harcayan Müslüman görünümlü münafık Arap ülke liderlerinden İşgalci İsrail'e karşı tepki vermelerini beklemek en kaba tabirle safdilliktir.

Adı Mahmud olan bir derviş aranıyor / Mücahid Haksever

Zamanın birinde İstanbul’da Mahmud adında bir külhanbeyi varmış. Mahmud’un astığı astık kestiği kestik yaman bir kabadayı imiş. Mahmud’un çok değer verdiği sufi bir arkadaşı varmış. Sufi arkadaşı Mahmud’un tövbe etmesini çok istermiş. Ama onu buna bir türlü ikna edemiyormuş. Onu ne kadar şeyhinin dergahına vaaz dinlemeye davet ediyorsa da Mahmut sufi arkadaşını üzmeyecek şekilde bazı bahanelerle dergâha gitmezmiş. Sufi arkadaşının ısrarlarına daha fazla dayanamayan Mahmud, bir gün dergâha gitmeyi kabul etmiş. Şeyhin sohbetine iştirak etmiş. Şeyh sohbete başlamış. Takva ehli olan bu şeyhin sohbet sırasında, ağzından çıkan her bir kelime, Mahmud’un kalbine bir ok gibi saplanmış ve gözlerinden yaşlar akmaya başlamış. Mahmud’un sufi arkadaşı bunu fırsat bilerek Mahmud’un artık tövbe etmesinin zamanı geldiğini söylemiş. Mahmud da istiyormuş ama bu hayatı ve alışkanlıkları bırakamayacağı korkusundan dolayı sürekli tövbesini geciktiriyormuş.

Sufi, Mahmud’u şeyhiyle tanıştırmış. Şeyh Mahmud’a bazı nasihatlarda bulunmuş. Mahmud şeyhe her şeyi açık açık anlatmış. Bugüne kadar neden tövbesini geciktirdiğinin gerekçelerini anlatmış. Yaptığı yanlışları ve alışkanlıklarını… Şeyh, Mahmud’a tövbe etmesini, Allah’ın geçmiş tüm günahlarını affedeceğini söylemiş. Şeyh manevi bir tabip gibi, Mahmud'un her hastalığına bir çözüm önerisi getirerek Mahmud'u ikna etmiş. Mahmut tövbe etmeye karar vermiş. Ama son bir sorunu kalmış. Mahmut ağzı bozuk birisiymiş. Kızdığında hemen küfredermiş. Diğer sorunların hepsinde Şeyh onu ikna etmiş ama bu alışkanlığını bırakacağına gözü kesmiyormuş. Şeyhe bu durumu anlatınca, şeyh onun içinde bir çözüm yolu bulmuş. Şeyh Mahmud’a oğlum demiş, dilinin altına bir bakla tanesi koy, küfretme hissi geldiğinde bu bakla tanesi beni sana hatırlatacak ve sen de küfretmeyeceksin inşallah demiş. Mahmud çaresiz kabul etmiş. Mahmud, giymiş kafasına derviş fesini, üzerine de derviş cübbesini oturmuş dergâhta. Aylar geçmiş. Mahmud artık külhan beyi Mahmud değil, Derviş Mahmud diye anılır olmuş. İbadet ve taatini güzel bir şekilde yapıyor, dergâhın hizmetinde bulunuyormuş. Bazen çok sinirlenip küfretmek istediği anlar oluyormuş. Ama dilinin altındaki bakla tanesi onu frenliyormuş.

Bir gün dergâhta sohbetten sonra, Şeyh adeti olduğu üzere insanlara sorusu olup olmadığını sorar. O gün sohbette bulunan, patavatsız, bedevi ahlaklı bir kişi Şeyhe birkaç sorusunun olduğunu söyler. Mahmud her zamanki köşesinde olanları pür dikkat izliyormuş. Adam sorularını peş peşe sormaya başlamış. Ama sorduğu soruların hiçbirisi bilmediği bir konuyu anlamaya yönelik sorular değil, Şeyhi kızdırmaya yönelik sorularmış. Şeyh çok sinirlenmiş ama mecburen susuyormuş. Soruları da bitmek bilmiyormuş. En son, son sorumu da sorup sizden cevap bekleyeceğim deyip sorusunu sormaya başlamış. Efendim bir erkek neden 4 kadınla evleniyor da, (çok affedersiniz) bir kadın neden 4 adamla evlenemiyor. Tüm soruları Şeyhi sinirlendirmiş ama bu son soruyla Şeyhin sinirleri tavan yapmış. O kadar kalabalığın içinde adama bir şey de diyemiyormuş. Koca dergah tıklım tıklım şeyhin müritleriyle doluymuş. Mahmut ise cebindeki bakla tanelerinin hepsini tek tek sinirden atıyormuş dilinin altına. En sonuncusunu da dilinin altına atmış. Artık bakla taneleri kalmamış. Eskiden olsa adamı çiğ çiğ yutacakmış ama şu an giydiği fesi, cübbesi, bulunduğu dergahı, şeyhi, hele de dilinin altındaki bakla tanesi onu durduruyormuş. Ama kendi kendini yiyormuş. Bir ara şeyhle göz göze gelmiş. Şeyh Mahmud’a seslenmiş. Mahmud demiş. “Emret şeyhim, lebbeyke şeyhim” demiş Mahmud. Oğlum demiş. O dilinin altındaki baklayı çıkar.

Son dönemlerde tüm gayret ve çabalarını Siyonizm’in müdafaası ve yüceltilmesi için harcayan Müslüman görünümlü münafık Arap ülke liderleri hakkında yapılan haberlere baktığımda ben de kahroluyorum. Filistin topraklarının ilhakının gündeme geldiği bu günlerde, Özellikle bazı kardeşlerimizin halen bu insanlara Müslüman gözüyle bakmasına, onlardan medet ummasına bir anlam veremiyorum. Şöyle bir soru sormak istiyorum. Diyelim ki biri bu münafıklara dese, Müslümanlara karşı Siyonistlerle iş birliği yapın. Acaba şu an bu münafıklar, bundan daha fazla İslam alemine ne kadar zarar verebilirlerdi. Halen bu insanların bir tepki vermesini beklemek en kaba tabirle safdilliktir. Tövbe süresi 67 ayette cenabı Allah onlar için “Münafık erkekler ve münafık kadınlar (sizden değil), birbirlerindendir” buyuruyor. Bunlar birbilerindendirler, bizden değil. Buna rağmen bu insanlardan neden halen bir şey bekleniyor anlamış değilim. Siyonist terör devletinden nasıl bir şey beklemiyorsak, Müslüman libası giymiş bu Müslüman kılıklı Siyonistlerden de bir şey beklememek lazım. Yapılacak tek bir şey var; dilinin altında bakla saklayan ve adı Mahmud olan bir derviş bulmak.

Bir dahaki yazımızda buluşuncaya dek, Allah’a emanet olun. Dualarınızda bizleri de unutmamanız dileğiyle.

Mücahid Haksever / Habernas