Yeni hastalık: Koronafobi

Türkiye’de ve dünyada koronavirüs vakalarının önlenemez şekilde artması, insanlarda panik ve kaygı duygusunu arttırırken toplumun psikolojisini de ciddi oranda etkileyerek koronfobi hastalığını ortaya çıkardı.

Yeni hastalık: Koronafobi

İlk kez Çin’in Wuhan kentinde görülen ve çok sayıda ülkeyi etkisi altına alan yeni tip koronavirüsün, Türkiye’de de 98 kişiye bulaşması toplumda panik duygusunu arttırdı. Ülkede virüs nedeniyle ilk ölümün yaşanmasıyla,  insanların psikolojik tepkileri de artmaya başladı. İnsanlar özellikle “koronavirüs bana bulaşır mı?”, “bulaşmaması için neler yapmalıyım?”, “bulaşırsa iyileşir miyim?” gibi kaygı barındıran birçok soruyu kendi kendine sormaya başladı.

Yeni Hastalık: Koronafobi

Uzmanlar, virüsün yayılma hızının farklılığı nedeniyle her ülkenin bu duruma farklı psikolojik tepkiler verdiğini açıkladı. Örneğin virüsün ilk görüldüğü ülke olan Çin’de, insanlar birbirine karşı duyarsızlaştı ve hayatta kalmak için olmadık yöntemlere başvurdu. Yolda virüs nedeniyle ölen birini görmelerine karşı kayıtsız kalındı ve evlerinin camlarından evcil hayvanlarını dışarıya attı.

Söz konusu süreçte evliliklerin ve ilişkilerinde zarar gördüğü kanıtlandı. Karantina sürecinde Çin’de alınan boşanma kararları rekor seviyelere ulaştı. Tüm bunlar hayatta kalma psikolojiyle yaşanan olaylardı. Uzmanlar bu süreçte kaygıları “Koronafobia” yani “korona korkusu” olarak nitelendirdi. Panik ve kaygıda abartıya kaçılması insan ve toplum psikolojisini ciddi oranda etkiledi.

Sürü Psikolojisi Etkisi

Amerika Birleşik Devletleri’nde de (ABD) daha dün iki yetişkin birey tuvalet kağıdı sebebiyle bulundukları süpermarketin ortasında birbirine girdi. Kavga esnasında reyonları deviren ve yerlerde sürüklenen vatandaşları polis zor ayırdı.

Supermarketlerde polisler adeta tuvalet kağıdı nöbeti tuttu. Ayrıca ABD’nin Rhode Island eyaletinde yer alan Newport kentinin polis departmanı, ‘’Tuvalet kağıdınız tükendiği zaman 911’i aramayın’’ uyarısında bulundu. Tüm bunlar Amerikalıların, virüs nedeniyle kaygılanması ve durum daha kötüye giderse tuvalet kağıdı bulamayacağını düşünmesi nedeniyle yaşandı.

Aslında benzer durum Türkiye dahil dünyanın birçok ülkesinde meydana geldi. Virüsün ülkede görüldüğünün açıklanamsının ardından binlerce kişi süpermarketlere koşarak ihtiyaç stoğu yaptı. Böylesine toplumsal olaylarda, tek bir kişi dahi benzer bir tutum serilediğinde, çok geçmeden sürü psikolojisi devreye girmiş oluyor.

Psikolojik bozukluklara neden olabilir

Birleşmiş Milletler’e bağlı Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün Covid-19 olarak isimlendirdiği ve pandemi olarak nitelendirdiği koronavirüs, özellikle kaygıya yatkın bireyleri daha fazla etkileniyor. Evet, zor ve öngörülemez bir dönemden geçiyoruz, ama her şey çok daha kötü olabilirdi. Örneğin bu virüs çocukları ve gençleri de vurabilirdi. Yahut onunla etkili bir şekilde baş etmek için gerekli tıbbi bilgi ve teknolojinin asırlarca uzağında olabilirdik. 

Ancak aslında burada kaygı bozukluğunu tetikleyen en önemli faktörü, virüsle ilgili belirsizlik durumu oluşturuyor. Hastalığın henüz bir tedavisinin bulunamamış olması, kaygı bozukluğunu tetikliyor ve bireyler yalnızca yaşanan olumsuzlukları hedef noktasına alabiliyor.

Koronavirüs sebebiyle oluşabilecek psikolojik problemlerden bir diğerinin ise depresyon olduğu biliniyor. Kişinin kendisini eve kapatması ya da mutlu ve huzurlu hissettirecek aktivitelerden mahrum bırakması sonucunda depresif ruh haline bürünebiliyor. Bu depresif ruh hali ile kişi, hayatından zevk almayan bir konuma geliyor ve  kendisini hayattan soyutladığı, sosyallikten kaçtığı için depresyon durumu her geçen gün daha ağır şekilde yaşanıyor.

Ayrıca toplum içinde takıntı olarak bilinen obsesif kompulsif bozukluk da koronavirüs sebebiyle uzun vadede oluşabilecek problemlerden bir diğerini oluşturuyor.

Ne Yapmalıyız?

Öncelikle zor zamanların, krizlerin ve travmaların hayatın kaçınılmaz bir parçası olduğunu her fırsatta hatırlamalıyız. Panik duygusuyla hareket etmek yerine, daha sakin ve bilinçli bir şekilde hastalığa karşı gereken tüm önlemleri almalıyız. Günlük hijyenimize dikkat etmeli, ellerimizi gün içinde sık sık yıkamalı, yıkama fırsatımız yoksa alkol içerikli el antiseptiği ile temizlemeliyiz.

Kalabalık ortamlardan kaçınmalı ve mümkün olduğunca kişisel temastan uzak durmalıyız. Özellikle sosyal medya üzerinden yapılan dezenformasyon haberlere aldanmamalı, konu ile ilgili uzman kişilerin açıklamalarını dikkate almalıyız. Aksi durumda sosyal medya üzerindeki yalan haberlerden dolayı kaygı seviyesi artacaktır. Aynı şekilde hastalıkla ilgili yapılan olumsuz konuşmalar da, kaygıyı bozukluğuna sebep olabilir. Unutmayın kaygı en etkili zehirinden bile daha tehlikelidir…

Ajanslar