Geçmişin Aynasında Gazze / İbrahim Kızar

Tarihte garipsediğimiz, eleştirdiğimiz ihanetler ve duyarsızlıklar, bugün gözlerimizin önünde Gazze’de yaşanıyor. Geçmişte Kerbela’dan Endülüs’e kadar yaşanan acıları sorgularken, bugün biz de aynı duruma düşüyoruz. Birlik ve direniş yerine, menfaat kaygıları ve ihanetlerle karşı karşıyayız. Tarihten ders almadan bu acıların tekrarlanması kaçınılmaz. Allah’ın izniyle, direnişin zaferi yakındır.

Geçmişin Aynasında Gazze / İbrahim Kızar

Nasıl olur, nasıl yaptılar, nasıl izin verdiler; böyle bir şey olmamalı diye garipsediğimiz, eleştirdiğimiz bizden önceki tarihlerde yaşanmış ne varsa bugün bizim gözlerimizin önünde yaşanıyor ve biz bakıp durmaktan başka bir şey yapmıyoruz, yapamıyoruz ne yazık ki.

Evet, dört yüz günü aşmak üzere olan Gazze katliamından ve şanlı direnişten bahsediyoruz. Bir yıldır bahsetmeye devam ettiğimiz gibi yazmaya devam edeceğiz. Tarihi okuduğumuzda Kerbela faciası çıkar karşımıza ilk önce. En Sevgilinin torunu Kerbela’da ümmetin gözleri önünde aç ve susuz kuşatılırken kimse “Niye bir şey yapmadı?” diye kendisine sormayan kalmamıştır. Bazen öfkelenmiş, bazen de hüzünlenmiş, bazen de “Ben orada olsaydım, kılıcımı kuşanır, cihad meydanında En Sevgilinin torunuyla can verene kadar savaşırdım” demişizdir.

Bugün Gazze’de hepimizin gözleri önünde bebek, çocuk, genç ve yaşlı; her yaştan Müslüman, amansız bir vahşet ile katledilirken bakıp duruyoruz. Ağır olacak amma çoğumuzun kalbi Gazze-Filistin halkıyla olmaktan ileriye gidemiyor. Küfe halkı durumuna düşmekten ileriye gidemiyoruz. Su ve yiyecek ulaştırmaktan bile aciz kalıyoruz. Eleştirdiğimiz, garipsediğimiz bir durumu, sayımızın çokluğuna rağmen bugün biz de yaşıyoruz.

Tarihi okuduğumuzda muhteşem Endülüs İslam medeniyeti çıkar karşımıza ve sonra bu medeniyetin yavaş yavaş yıkılışı ve yok oluşu insanı kahrediyor. Çok az sayıda askerle, gemiler yakılarak fethedilen Endülüs, sayı çokluğuna rağmen elden kayıp gitti. Kahrolası koltuk-taht kaygıları, “Aman bana kimse ilişmesin” bencilliği ve kardeşe karşı düşmana yardıma kadar varan insanı kahreden ihanetler...

Hepimiz okurken kahrolduk, değil mi?

Bugünkü durum çok mu farklı? Taht ve devlet menfaati endişesine düşmeyen kaç tane İslam ülkesi var, Allah aşkına? Düşmana üs vermeyen kaç tane ülke var? Düşmana doğrudan ya da dolaylı destek sağlamayan kaç ülke var? Demirinden tutun, petrolüne, sebze ve meyvesine kadar sözde Müslüman ülkeler sağlamıyor mu? Direnişin elindeki birkaç esiri kurtarmak için gösterdikleri çabaya bakın...

Allah’ım, bugün yaşanan ihanet belki de Endülüs düşerken yaşanmadı ya da biz haksız eleştiride bulunduk da Allah aynı durumu bize yaşatıyor. İşte, aynel yakin Arap ve sözde Müslüman ülkelerin düştüğü durumu, düştüğümüz durumu görüyor, yaşıyoruz.

Tarihi okuduğumuzda yine görüyoruz; Moğollar hilafet merkezi olan Bağdat’a dayanmışken kendisine alim diyenlerin “Sarığın bilmem nesi” ile uğraştıklarını öğrenince hayret içinde kalmayanımız yoktur. “Nasıl olur?” diye kendimize sorup durmayanımız yoktur kanımca.

İşte bugün sakallı, kendilerini alim hoca sanan keçilerin düştüğü durum aynı değil mi? Oluk oluk Müslüman kanı akarken bu sakallı, kendine alim hoca diyen keçilerin durumunu bizden sonraki nesil okurken ne diyecek?

Dedim ya, her neyi garipsedik, eleştirdik ve “Olmaz, olamaz” dediysek bugün aynel yakin görüyor ve yaşıyoruz. Ve nitelik olmayınca niceliğin kuru bir kalabalık olduğunu, keyfiyet olmayınca kemiyetin işe yaramadığını gözlerimizle gördük. Ve Allah’ın izniyle nice az toplulukların büyük zaferler elde ettiğini biliyorduk. Allah’ın izniyle yakın zamanda gözlerimizle yaşayarak göreceğimizi umut ediyoruz.

Allah’ım, biz yüreği yanıkları mazlumların yakın zaferi ile sevindir. Direnen aziz olandır. Gazze’den, Lübnan’dan, Yemen’den sadra şifa veren haberler almak duasıyla...

Allah’a emanet olun.