Fetih yetkilisi Rucub: Netanyahu, Filistinlileri yok etmeyi hedefliyor
Fetih Hareketi Merkez Komitesi Genel Sekreteri Cibril er-Rucub, İşgalci İsrail Başbakanı Netanyahu'nun Gazze Şeridi, işgal altındaki Batı Şeria ve Kudüs'te Filistin yönetimini boğarak çökertmeye çalıştığını belirtti.

Türkiye’yi ziyaret eden Rucub, AA muhabirine işgal altındaki Batı Şeria'da yaşananlar ve İşgalci İsrail hükümetinin hedefleri hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Rucub, "İşgalci İsrail hükümetinin politikası üç stratejik hedefe ulaşmayı amaçlıyor: Birincisi, Filistin devleti fikrini küresel gündemden çıkarmak, ikincisi, Orta Doğu'da İsrail'in varlığına yönelik her türlü direnişi veya reddi sona erdirmek, üçüncüsü, Filistin sorununa bir çözüm bulmadan bölgeye entegre olmak.” dedi.
Netanyahu’nun Gazze Şeridi’nde etnik temizlik ve soykırım yaptığına dikkati çeken Rucub, "Netanyahu'nun Gazze'de etnik temizlik ve soykırıma, başta Kudüs olmak üzere Batı Şeria'da cinayet ve terörizme dayalı politikası, 1967'de işgal edilen topraklarda 5-10 milyon Filistinlinin yaşadığı demografik kabusa son vermeyi amaçlıyor." ifadelerini kullandı.
Rucub, İşgalci İsrail’in Gazze Şeridi’ni boşaltmayı ve Kudüs ile Batı Şeria’yı Yahudi yerleşim birimleri faaliyetleriyle İsraillileştirmeyi hedeflediğini belirterek, “İsrail, demografik faktörü yerinden ederek, soykırımla, etnik temizlikle, zorunlu göçle boğarak ortadan kaldırmak istiyor. Aynı zamanda coğrafi faktörü de ortadan kaldırmak istiyor." diye konuştu.
Dünyada bir yerin hem coğrafik hem de demografik açıdan Filistin olarak isimlendirildiğine işaret eden Rucub, şunları kaydetti:
"Dünyanın Filistin olduğunu kabul ettiği bir demografi ve coğrafya var. İşgalci İsrail, Yahudi yerleşim yoluyla birinci ve ikinciyi silmek, 'İsrailleştirme ve Yahudileştirme' sürecine dair çabalarını yoğunlaştırmak istiyor. Üçüncü konu ise Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) siyasal varlık ve siyasal kimlik, Filistin yönetiminin kurumlarını da kapsayan ahlaki vatan meselesidir. İşgalci İsrail, bunu boğarak çökertmeye, siyasi içeriği olmayan bir statüko dayatmaya çalışıyor.”
"Filistin ulusal birliğini sağlamak başarmamız gereken stratejik bir hedef"
Fetih Hareketi yetkilisi Rucub, İşgalci İsrail’in hedeflerine karşı mücadele etmeye devam ettiklerini belirterek, "İlk etapta işgalcilere (İsrail) karşı koyma önceliklerimizin başında Filistin’deki halkımız için mücadele ve hayatta kalma için tüm faktörleri sağlamak geliyor.” dedi.
Filistin'de birliğin sağlanmasının önemine vurgu yapan Rucub, "İkinci etapta Filistin ulusal birliğini sağlamak geliyor ve bu bir önceliktir. Bizim için bu, başarılması gereken stratejik bir hedeftir. Üçüncü konu da, Filistin sorununu Arap veya Arap olmayan bölgesel çatışmalardan ve gündemlerden çıkarmaktır.” ifadelerini kullandı.
Rucub, Filistin ulusal birliğinin sağlanmasının İşgalci İsrail ile mücadelenin hem bölgesel hem de küresel boyutlarını tümüyle seferber edeceğine dikkati çekerek, "En asil direniş biçimi, ister tarihi, ister 1967'de işgal edilmiş olsun, Filistin topraklarında kararlılıkla direnmek ve orada kalmaktır." dedi.
Dünyayla etkileşime girmenin ve 1967'de işgal edilen topraklarda tam egemen bir Filistin devleti ile mülteci sorununun çözümü de dahil olmak üzere çatışmayı çözme referansı konusunda anlaşmanın önemini vurgulayan Rucub, şöyle devam etti:
"Bu yöndeki hareket, kısmen öznel, kısmen nesnel nedenlerden dolayı yavaştır. Nesnel olarak bakıldığında çatışmada etkili taraflar var, bunların başında İşgalci İsrail, ABD ve diğer taraflar geliyor."
Ulusal birliğin sağlanması için yapılması gerekenler hakkında konuşan Rucub, "Ulusal birliğin sağlanmasının ne anlama geldiğini ve bunun için ödenmesi gereken bedeli bilen biri, asla umutsuzluğa kapılmamalıdır. Batı Şeria, Gazze ve Doğu Kudüs'ü kapsayan bir Filistin devleti ile mülteci sorununu çözecek bir siyasi anlaşmaya varılması için Fetih ile Hamas arasında, kamuoyunun gözü önünde olmayan ikili bir yaklaşım benimsenmelidir" dedi.
Rucub "Direnişin en yüce şekli, halkın direncidir" diyerek toplumsal, siyasi ve coğrafi boyutları içine alan kapsamlı halk direnişinin, bu aşamada daha etkili ve düşmanı daha fazla sıkıştırabileceği” öngörüsünde bulundu.
Şu anda siyasi, güvenlik ve ekonomik çıkarları olan tarafların olduğunu belirten Rucub, "Biz diğer yüzüz ve bu nedenle direnişimiz bizi tarihte var kılmalıdır. Demografik ve coğrafi olarak topraklarımızda, siyasi olarak ise örgüt ve devlet çerçevesinde var olmalıyız. Fetih Hareketi olarak bunu başarmayı hedefliyoruz." dedi.
"Ulusal projemiz için en büyük tehdit ve utanç, mevcut bölünmüşlüktür"
Fetih Hareketi yetkilisi Rucub, uluslararası toplumun tutumunun istikrarsız olduğu eleştirisinde bulundu ve "Ne yazık ki bazı Arap ülkeleri Hamas'ı istemiyor, bazıları Fetih'i istemiyor, bazıları Filistin yönetimini destekliyor, bazıları ise yönetimi istemiyor. Bu nedenle, davamızı bu çekişmelerin dışına çıkarmalı ve Hamas ile aramızdaki uzlaşma temelinde kendimizi sunmalıyız." şeklinde konuştu.
Üç temel yaklaşıma ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Rucub, şunları kaydetti:
"Birincisi, BM kararlarına dayalı siyasi bir yaklaşım; ikincisi, halkın topraklarında kalmasını sağlayacak direniş temelli bir mücadele yaklaşımı; üçüncüsü ise ulusal, bölgesel ve uluslararası bağlamda Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) yükümlülüklerine dayalı örgütsel bir yaklaşım."
Filistin Kurtuluş Örgütünün (FKÖ) Filistin halkının meşru ve tek temsilcisi olarak kabul edildiğine dikkati çeken Rucub, bu uzlaşının sağlanması durumunda ulusal bir hükümet kurulması gerektiğini ve kurulacak hükümetin görevinin "Filistin topraklarını, kurumlarını ve hizmet mekanizmalarını birleştirmek, Gazze'yi yeniden inşa etmek ve halkı özgür ve demokratik seçimlere hazırlamak olacağını" belirtti.
Rucub, hükümetin ülkedeki tüm fraksiyonlarla ortaklık inşa etmesi gerektiğine işaret ederek, uzlaşının sağlanması durumunda yapılması gerekenleri şu şekilde sıraladı:
"Bu uzlaşma Fetih ile Hamas arasında sağlanırsa, Mısır'ın ev sahipliğinde dört ana dosya üzerinde kapsamlı bir ulusal diyalog başlatmalıyız. Siyasi çözüm, halkın taşıyabileceği ve uluslararası toplumun destekleyebileceği stratejik bir seçenek olarak direnişin şekli, çoğulcu, demokratik, ifade özgürlüğüne sahip bir devlet modeli ve bu devlette tek bir otorite, yasa, silah ve polis gücünün olması."
"Ortaklık inşa etmenin yolu sandıklardır, silahlar değil." diyen Rucub, "Bizim ulusal anlayışımız budur. Şu anda burada ve orada sorunlar var, ancak bir Fetih mensubu olarak söylüyorum ki, ulusal projemiz için en büyük tehdit ve en büyük utanç, mevcut bölünmüşlüktür." ifadesini kullandı.
Rucub, bölünmenin devam etmesine izin verenlerin ihanet içinde olduğunu, işgale karşı tek vücut halinde durmak ve uluslararası arenada İsrail’e karşı güçlü bir tepki göstermek için bölünmüşlüğü sonlandırmak gerektiğini vurguladı.
Fetih Hareketi yetkilisi Rucub, "Tüm dünya, bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasının bu çatışmayı sona erdirmek, Filistinlilerin çektiği acıyı bitirmek ve bölgesel istikrar ile küresel barışı sağlamak için bir zorunluluk olduğunu konusunda hemfikir." diye konuştu.
Başkan Mahmud Abbas'a ulusal birliği sağlama çağrısı
Filistinli gruplar arasındaki bölünmüşlüğe ilişkin Rucub, "Umarım 90 yaşındaki kardeşim Ebu Mazin (Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas), hükmü döneminde yaşanan bölünmeye son vermek adına sorumluluğun büyük bir kısmını üstlenerek, bu konuya öncelik verir." dedi.
Abbas'ın, Filistin halkını, BM kararları ve Filistin'in "çatışmanın çözümünde" uluslararası meşruiyeti referans kabul eden ulusal konseylerinin kararlarına dayanan bir ulusal birlik yoluna yönlendirmesini umduğunu belirten Rucub, "Ulusal birlik, bölgede ve uluslararası toplumda istikrar unsuru olacak bir devletin kurulmasını amaçlamaktadır." dedi.
Devlet Başkanı Abbas'a FKÖ'deki reformlara öncülük etmesi çağrısında bulunan Rucub, şu ifadelere yer verdi:
"Ebu Mazin'in, FKÖ'de bir reform gerçekleştirmesi ve örgütü ulusal demokratik temeller üzerine yeniden şekillendirilmesi gerekiyor. Bu yeniden yapılanma, halkımızın hak ettiği dürüstlük, açıklık, netlik ve fedakârlık ilkeleriyle uyumlu olmalı ve hedeflerini gerçekleştirmeye yönelik olmalıdır. Aynı zamanda, Fetih hareketi ve Filistin ulusal hareketinin yeniden düzenlenmesi sürecine de liderlik etmeli ve bu süreci demokrasiyi pekiştiren kavramlar ve ölçütler doğrultusunda yürütmelidir. Bugün herkes sorumluluk taşıyor. Ebu Mazin'in inisiyatif alarak stratejik bir karar vermesini temenni ediyorum."
"Direniş, tüm Filistin topraklarında her şekilde sürmeli"
Fetih Hareketi yetkilisi Rucub, Filistin yönetiminin mali kaynaklarının kesilerek boğulmaya çalışıldığını ifade ederek, "Bizi boğma girişimi var. Bunun bir kısmı mali kaynaklarımızın gasbedilmesi, bir kısmı resmi terör ve bir kısmı da altyapımızın yok edilmesidir. Amaç, bizi umutsuzluğa sürükleyip topraklarımızı terk etmemizi sağlamaktır. İşte işin diğer yüzü budur." dedi.
Direnişin kararlılık ve varlıklarını sürdürmekten başka seçeneğinin olmadığını vurgulayan Rucub, direniş konusunda bir uzlaşı sağlanmasını umduğunu belirtti.
Fetih Hareketi olarak tüm seçeneklere stratejik bir yaklaşım içinde açık olduklarını ifade eden Rucub, şöyle devam etti:
"Halk direnişi, tüm Filistin topraklarında her türlü şekliyle sürmelidir. Hep birlikte bu işgali felç edecek bir aşamaya geçmeliyiz. İşgal ve kurumlarıyla tam bir kopuş ilan etmeli, bunu kitlesel, barışçıl, insani ve ahlaki bir şekilde gerçekleştirmeliyiz. Eğer bunu başarırsak, tüm dünyada etkileri olacaktır.
Fetih hareketinde 1965'in başından bu yana işgalle olan ilişkimiz çatışmalara dayanıyor. Bu çatışma füzelerle ve operasyonlarla oldu ve şu ana kadar çatışmayı stratejik tercihimiz olarak görüyoruz."
"Demografik ve coğrafi faktörlerden çıkmak istemiyoruz"
Fetih Hareketi Merkez Komitesi Genel Sekreteri Cibril er-Rucub, Filistin ulusal mücadelesinin tüm kesimleriyle uzlaşarak, bu çatışmanın şekli ve mekanizmaları için ortak bir konsept geliştirmeye hazır olduklarını belirtti.
Filistin davasının temel ilkesinin halkın hayatta kalması olduğuna işaret eden Rucub, şu ifadeleri kaydetti:
"Şu anda tarihi Filistin topraklarında 7,2 milyon insan yaşıyor ve biz, işgalin en büyük kâbusu olan demografik faktörü asla küçümsemiyoruz. Henüz tarihi Filistin'in yüzde 22'sinde yaşıyoruz. Dünyanın da buranın bizim topraklarımız olduğunu kabul etmesini istiyoruz. Demografik ve coğrafi faktörlerden çıkmak istemiyoruz. Ayrıca Filistin Devleti, örgütü ve pasaportumuz var. Bu üç unsuru korumak istiyoruz. Bu, duygulardan ve hislerden uzak bir şekilde bizim duruşumuz ve anlayışımızdır."