Batı Şeria’daki Filistinlilerin hapsi göze aldığı Mescid-i Aksa yolculuğu

Kalpleri ve gönülleri büyüleyen Kubbet'üs-Sahra, geceleri gökyüzünün kucakladığı bir tespih tanesi gibi parlıyor. Muhakkak her başlangıcın bir sonu olsa da Kudüs'ün hikayesi son bulmaz.

Batı Şeria’daki Filistinlilerin hapsi göze aldığı Mescid-i Aksa yolculuğu

Anadolu Ajansı'nın (AA) Ramallah Muhabiri Kays Ebu Semra, işgal altındaki Batı Şeria'da yaşayan Filistinlilerin Mescid-i Aksa'da cuma namazını kılmak için İşgalci İsrail’in getirdiği kısıtlamalar nedeniyle “kaçak” şekilde kat ettiği zorlu ve riskli yolculuğa şahit oldu.

Batı Şeria’yı 1967’den bu yana işgal altında tutan İşgalci İsrail, özel izinler dışında yılın 11 ayı burada yaşayan Filistinlilerin işgal altındaki Doğu Kudüs’e gelmesine müsaade etmiyor.

İşgalci İsrail, önceki yıllarda sadece ramazan ayında Batı Şeria’da yaşayan 12 yaş altı ve 40 yaş üstü erkekler ile yaş sınırlaması olmadan tüm Filistinli kadınların Mescid-i Aksa’da cuma namazı kılmak için Doğu Kudüs’e geçişine izin veriyordu.

Doğu Kudüs ile Batı Şeria’yı inşa ettiği Ayrım (Utanç) Duvarı’yla birbirinden koparan İşgalci İsrail, bu yıl ise sadece yeni tip koronavirüs (Kovid-19) aşısı olan 10 bin Filistinlinin geçişine izin vereceğini duyurdu.

Bunun üzerine Batı Şeria’daki Filistinliler, Mescid-i Aksa ve Kudüs özlemini giderebilmek, Harem-i Şerif’te cuma ve teravih namazı kılmak, iftar yapmak için “kaçak” yollardan kente gelmeye başladı.

AA’nın Ramallah muhabiri Ebu Semra da Mescid-i Aksa ve Kudüs’ü ziyaret etmek için binlerce Filistinli gibi 24 Nisan’da zorlu ve riskli yolculuğa çıktı.

Ebu Semra, izinsiz olarak geldiği için Kudüs yolculuğunun İsrail zindanında son bulabileceği, bu nedenle de yola çıkarken endişeli olduğunu belirtiyor.

Tel Aviv yönetiminin bu yıl Batı Şeria’dan Doğu Kudüs’e geçişte Kovid-19 aşısı zorunluluğu getirdiğini ancak aşı sıkıntısı nedeniyle bölgede sadece yaşlıların ve sağlık çalışanlarının aşılandığını ifade eden Ebu Semra, İşgalci İsrail’in verdiği geçiş izin belgesi olmadan 05.00'te Kudüs’e doğru yola çıktığını dile getiriyor.

Endişe ve heyecanı bir arada yaşayan Ebu Semra, Batı Şeria’daki Filistinlilerin Mescid-i Aksa yolculuğunun başlangıcına ilişkin şunları söylüyor:

"Yolculuk, Filistinli işçiler tarafından Batı Şeria'nın çeşitli yerlerinde Ayrım Duvarı’na açılan deliklerden geçerek başlıyor. Siyonist rejim yetkililerin, duvarlara açılan bu delikleri Filistinlileri ucuz işgücü olarak kullanmaya ihtiyacı olduğu için görmezden geldiği söyleniyor. Ben ve iki arkadaşım, Batı Şeria'nın kuzeyinde yer alan Kalkilya kentinin güneyinde bulunan deliklerden birinden, Filistinli işçilerle birlikte geçtik ve oradan biri bizi Kudüs'e götürecek araçlara ulaştırdı."

Ebu Semra, 07.00’de Doğu Kudüs’e ulaştıklarını ve kentin İşgalci İsrail polisinin ramazan ayının başından beri Filistinlilere yönelik müdahalelerinin izlerini taşıdığını belirterek, şöyle devam ediyor:

"Şoför, içinde Mescid-i Aksa'nın da bulunduğu Doğu Kudüs'ün Eski Şehir bölgesinin Şam Kapısı önünde indirdikten sonra bizi yolların kapalı olduğu ve fazla dikkat çekmememiz konusunda uyardı. Gece saatlerinde Filistinliler ile İşgalci İsrail güçleri arasında çatışmaların yaşandığı Şam Kapısı savaş alanını andırıyordu. Kent uyurken, yüzlerce polis bölgede konuşlanıyordu. Polisleri görünce Kudüslü olduğumuzu sanmaları ve dikkatlerini çekmemek için dua ediyorduk."

“İşte gözaltına alma vakti geldi”

Eski Şehir’deki İşgalci İsrail polisinin yoğunluğuna dikkati çeken Ebu Semra, Mescid-i Aksa’ya giden yolda Şam Kapısı’ndan geçtikleri anı şöyle aktarıyor:

"Eski Şehir'e doğru giderken iki tarafta onlarca polis sıralanıyor, onlardan kaçış olmadığını anlıyorum. Siyonist İsrail'in 1967'de işgal ettiği kentin her yerinde bulunan İşgalci İsrail’e ait güvenlik kameraları, her hareketi kaydediyor. Aniden bir polis, yoldan geçenlerle kendileri arasındaki bariyeri kaldırdı ve çıktı. Arkasından başka bir polis onu takip etti. İçimden 'işte gözaltına alınma vakti' derken, aralarında İbranice konuşan iki polis önümüzden geçerek, başka bir sokağa döndü."

İşgalc iİsrail polisinin Şam Kapısı’nda kurduğu geçici kontrol noktasını aştıktan sonra Kudüs'ün tarihi sokaklarına ulaştıklarını ancak her yerde İşgalci İsrail polisinin gözlerinin üzerinde olduğunu dile getiren Ebu Semra, şöyle devam ediyor:

"İşgalci İsrail polisi gözleriyle bizi izliyor. Buna rağmen özlemimiz bizi Mescid-i Aksa'ya yönlendiriyor. Kentin ara sokaklarındaki her kontrol noktası bir hapishane gibi, onları aştığınızda adeta özgürlüğe ulaşıyorsunuz. Polislerin namluları ve bakışları altında Aksa'ya doğru ilerlerken, bir polis elinde çanta taşıyan gence durmasını söyleyerek, bize doğru koştu. Ben ise elimde bir seccade poşeti taşıyarak, kimliğimi sormayacağı düşüncesiyle yanlarından geçtim."

“Mescid-i Aksa’ya ulaşınca rahat nefes aldık “

Ebu Semra, Eski Şehrin sokaklarından İşgalci İsrail polisinin bakışları eşliğinde, yüzlerce güvenlik kamerasının gözetlediği yollardan geçerek Mescid-i Aksa’ya ulaştıkları anda yaşadıklarını şöyle paylaşıyor:

"Zorlu stresli bir yolculuğun ardından Mescid-i Aksa'daydım. Konuşlandırılan polisleri atlattıktan sonra içeride rahat bir nefes aldık ve kimisi secdeye giderken, kimileri Kubbet'us Sahra'ya doğru koşarak fotoğraf çekti. Az da olsa içeride cemaat bulunuyordu. Kudüs sakinleri ve 48 Filistinlileri (İsrail vatandaşı Filistinliler) sabah namazının ardından camide uyuyarak, cuma namazını bekliyor. Ben ise namaz saatine doğru içerisi kalabalıklaşmadan önce avluyu ve camileri dolaşmaya koyuluyorum."

Namaz sonrası Doğu Kudüs’ün farklı bölgelerini de ziyaret etme imkanı bulduğunu dile getiren Semra, "Batı Şeria'da yaşayan birçok Filistinli Mescid-i Aksa'ya gelip döndükleri için Kudüs'te başka yerleri bilmez. Ancak Şeyh Cerrah Mahallesi, Vadi El-Cevz ve Zeytindağı gibi yerleri dolaşma fırsatı bulmak olağanüstü. Zeytindağı'nın manzarası bir başka; Aksa kubbeleri ve avlularıyla önünüze seriliyor." ifadelerini kullanıyor.

“Kudüs’ün hikayesi son bulmaz”

Kentin sokak ve caddelerinin ramazanın ruhuna uygun bir şekilde süslendiğine, Mescid-i Aksa'nın Hutta Kapısı’nın süslemeleriyle öne çıktığına işaret eden Ebu Semra, heyecanlı ve riskli yolculuğunu anlatmayı şöyle tamamlıyor:

"Kalpleri ve gönülleri büyüleyen Kubbet'üs-Sahra, geceleri gökyüzünün kucakladığı bir tespih tanesi gibi parlıyor. Muhakkak her başlangıcın bir sonu var, ancak Kudüs'ün hikayesi son bulmaz. Teravih namazının eda edilmesinin ardından Kudüslü gençler, tüm mahallelere konuşlandırılan polislere karşı mücadele fitilini ateşliyor. Biz de en kısa zamanda geri dönme umuduyla kentten ayrılıyoruz."

AA