Batı Medeniyetinin İshali / Selahaddin Nasranlı

Ruhunu şeytana satıp, karşılığında dünyalık meta isteyen bir insanlığın ve onun istikbalinin fecaate gebe olduğunu, tarihteki nice helak olmuş toplumdan okuyoruz.

Batı Medeniyetinin İshali / Selahaddin Nasranlı

“Gerilim anlarında uygarların maskesi yırtılır.”(1) Koronanın ve son gösterilerin etkisine bakılırsa, Batının bağırsaklarının bir hayli bozulduğu aşikar. Bunu, afedersiniz, altını kirletmesinden anlamak zor değil: Merhametsizliği, bencilliği, yaşlıları öldürmesi, maske savaşları, alışveriş çılgınlığı, siyahlara olan yüzleşmesini hala yapamaması ve geçmişin birçok kiri ondan dökülmekte.

Ruhu kafir, kalbi fasık bir deha uygarlığın, zor zamanlara gebe olduğu ayan beyan.

Öte yandan Batının koronadan yararlanmak istediğini de görmek gerekir. Multi zenginlerin 40-50 yıldır Dünya nufusunu birkaç milyar düşürmek istediklerini çeşitli yayın organlarından, Hollywood filmlerinden ve bazı derin (the Economist gibi) dergilerden öğrenmekteyiz.

Özelde ise kapitalist uygarlığın yaşlılaştığı, sigorta giderleri altında ezildiğini bilmeyenimiz de yok. Üstelik aynı derin yapıların, yaşlıların olaysız ve gürültüsüz bir şekilde azaltılası gerektiğini dillendirdikleri de bilinmez bir sav değil.

Bu günlerde ABD’de huzur(suzluk) evlerindeki bulunan yaşlılardan ölen sayısının 60 bin civarı olduğu söylenmekte. Tüm batıda ölenlerin çoğu, evde değil de huzur(suzluk) evlerinde oldukları malum.

Ruhunu şeytana satıp, karşılığında dünyalık meta isteyen bir insanlığın ve onun istikbalinin fecaate gebe olduğunu, tarihteki nice helak olmuş toplumdan okuyoruz.

Obez Batı, ne yapmıştı da (afedersiniz) böyle altını kirletti?

İshal olmuş bu medeniyetin insnalığa neler yaptığını Bedüzzaman eşliğinde Batıyı onun hata ve cürüm karnesi yeniden bir hatırlayalım:

-Mekanın mahremliğini çiğnemiş “Küre-i arzı bir köy şekline” getirmiş, bu kadar aşırı yakınlaşan bir insanlığa fıskını, malını ve mikrobunu da taşımıştır.

-“Medeniyet-i sefiheyle gaflet perdesi çok kalınlaşmış”, insanlığın “ruhundan dünyaya nâzır pek çok menfezler açılmıştır. Maddiyunluktan gelen dalâlet fikri, hürriyet-i hayvanî ve hevanın istibdadıdır.

-Dünya savaşlarında, bütün insanlığın musibetine sebebiyet veren(2) Batı medeniyeti, helaket ve felaket asrının en büyük musibeti olmuş ve dinsizliğe gitmiştir. (3) Tiryak değil zehir olmuştur.

-Avrupa medeniyetinin insanlığın yüzde seksenini meşakkat ve şekavete atarak mutsuz etti. Ayrıca ticari kârdan elde edilen gelirlerin “zâlim ekallin” yani komprador azınlığın elinde. (4)

-Hatırlayalım Dünya Savalarında vahşi lider ve reislerini (Hitler, Mussolin, Stalin...) dünyanın başına musallat etmişti.

-Bu “medeniyet-i sefihe”nin müthiş bir riyayı insanlıkta meydana çıkardığı “ehl-i medeniyetin o riyaya şan ve şeref namı” verdiği, “insanı, şahıslara karşı riyakarlığa bedel unsurlara ve milletlere ve devletlere karşı riyakarlığa teşvik etmiş ve tarihî onlara müşevvik ve alkışçı ve cerideleri (gazeteleri) de dellal yapmıştır.”

-İnsanlığın en temel sosyal kurumu olan aile; “mimsiz medeniyetin terbiyesi yüzünden” bozuldu. Yirmi belki de kırk kişiden ancak bir kişinin peder ve validesine, “hizmet ve şefkatlerine mukabil” evlatlık görevini yerine getirir.

-Bu uğursuz “Medeniyet-i meş’ume”nin “bir köyde veya cemaatte bir asi bulunsa, o cemaati çoluk çocuğuyla ifna/yok etmek” olan gaddar bir zulüm düsturunu, insanlığın eline vermesiyle “medeniyetin bütün mehasinlerini/iyiliklerini sıfıra indirdiğini” gördük.(5)

-Batı medeniyetinin iktisat-kanaat yerine israf ve sefaheti, çalışma ve hizmet yerine tembellik ve istirahat meylini ön plana çıkması dolayısıyla, insanlığı fakir ve tembel eylediğini de görülür. Çalışan da maddenin kölesi oldu.

-“Garp medeniyet-i zalime”sinin suiistimal, israfat ve hevesatı tehyiç ettiği ve gayr-i zaruri ihtiyaçları zaruri hacetler hükmüne getirdiği, bir insanın gerçekte muhtaç olduğunu dört haceti yirmiye çıkardığı, ancak helal kazancın bunu karşılayamamasından dolayı insanlığın gayr-i meşru yollara (faiz, hırsızlık.. gibi) yöneldiğini ve “fakir” hale getirildiğini tespit etmektedir, (6) seydamız ve üstadımız Bedüzzaman.

Bu noktada “şeriat-ı Ahmediye’nin tazammun ettiği (barındırdığı) ve emrettiği medeniyet,” “medeniyet-i hazıranın (Avrupa medeniyetinin) inkişa’ından (ayazından) inkişaf (inşa) edecektir.” Bu İslâmi medeniyet, Batı medeniyetinin “menfi” esasları yerine, müspet esaslar vaz’ edecektir.(7) İşte “zaaf-ı dine sebep olan Avrupa medeniyet-i sefihanesi yırtılmaya yüz tuttu ve medeniyet-i Kur’an’ın zuhura yakın geldiği”ne kuvvetli işaretler vardır.(8) İçinde yaşadığımız bu yıllar hassaten Batının yırtıldığı, düşmeye yüz tuttuğu yıllardır.

1-Toynbee
2-(Sözler, s. 655)
3-(Lem’alar, s. 379)
4-(Sözler, s. 653)
5-(Sünühat, s. 42)
6-(Emirdağ Lahikası, s. 335)
7-(Sünühat, s. 48)
8-(Mesnevi-i Nuriye, s. 86)

Selahaddin Nasranlı / Habernas