Avrupa gençliği / Zülküf Er

İsviçre Alplerinde karlar ve yeşillikler arasında gerçekleşen 5 günlük kamp süresince bir kez daha gördük ki; Ümmetin geleceği açısından gençlerimize gereken özeni göstermek ve onları en iyi şekilde yetiştirmek zorundayız.

Avrupa gençliği / Zülküf Er

Geride bıraktığımız hafta boyunca gençlerle beraber olma fırsatı bulduk. Dünya Müslüman Gençlik Haftası münasebetiyle organize edilen gençlik kampına katılarak Avrupalı Müslüman Gençlerle beraber olma, onlarla tanışma imkanımız oldu. Her ne kadar aralarında kendimizi yaşlı hissetsek de onların enerji ve gayretlerine şahit olmak bize de enerji verdi doğrusu.

İsviçre Alplerinde karlar ve yeşillikler arasında gerçekleşen 5 günlük kamp süresince bir kez daha gördük ki; Ümmetin geleceği açısından gençlerimize gereken özeni göstermek ve onları en iyi şekilde yetiştirmek zorundayız.

Gençlik, doğası itibariyle içerisinde kimi zorlukları ve baskıları barındırır. Hele bu gençlik, hudutsuz bir hayatın olduğu Avrupa gibi bir yerdeyse; zorluk ve baskıların katsayısı simetrik olarak artmakta ve kötülüklere çağıran olgular her an, her yerde mücessem bir şekilde karşınıza çıkabilmektedir.

Memlekete oranla Avrupa'da yaşayan gençler her ne kadar maddi yaşam açısından rahatsalar da, İmanın muhafazası konusunda birçok zorlukla karşı karşıyalar.

Sosyal yaşam adına düzenlenen ve sadece sınırsızlıkla sınırlanan yüzlerce-binlerce organizasyon icra edilmekte ve bu organizasyonlara kimi yerlerde Müslüman Gençliğin katılımı özellikle istenilmektedir.

İşte bu tür iman ile uyuşmayan organizasyonlara alternatifler üretmek, kötülüğe çağıran planlara karşı, hakka çağıran planlarla cevap vermek gerekmektedir.

Hafta sonu katıldığımız Gençlik Kampı'nı da bu kapsamda değerlendirmekteyim. Gençliğe, sosyal yaşam için, kardeşlikle süslenmiş yeni ortamlar sunmak adına bu tür organizasyonlar teşvik edilmeli ve sayıları artarak devam etmelidir, diye düşünmekteyim.

Katıldığımız ortamda Avrupa'nın farklı ülkelerinden gelen gençler bir araya gelerek belli ölçüde tanışma ve kaynaşma fırsatı buldular. Yapılan sohbetlerde Hatipler; Gençliğin ehemmiyetini ve gençliğin kişisel ve toplumsal ilişkilerinin nasıl olması gerektiği yönünde açıklamalarda bulundular.

Gelinen aşamada iletişimsizliğin en büyük sorunlardan biri olduğunu hep beraber görmekteyiz. A-Sosyal bir gençlik ve topluma doğru giden bir dünya var. Hayatın sanal halde yaşandığına şahitlik etmekteyiz. Özellikle gençler, yaşamın sanal boyutunu aşamama tehlikesiyle karşı karşıyalar.

Maalesef az da olsa aynı duruma Gençlik Kampımızda da şahit olmak bizi üzdü doğrusu. Gençliğin internet dünyasından istifade etmesi elbette gerekli bir durumdur. Ama bunun dozajını ayarlamak konusunda hassas olmak gerek. Gelişen teknoloji dolayısıyla cep telefonlarına inen internet ve onun oluşturduğu çeşitli isimlerdeki sanal hayat, gerçek sosyal hayatı açıkça tehdit etmektedir.

Bireyselliğe ve dolayısıyla da A-Sosyalliğe sebep olan bu durum; Allah'ın Rahmet Eli Cemaat'in Üzerindedir ya da Cemaat Rahmettir, şiarlarıyla ifade edilen anlayış için, hiç de arzulanan bir durum olmasa gerek.

İşte bu noktadan hareketle, gençlik organizasyonlarının ne kadar da önemli olduğunu daha iyi idrak etmek mümkündür. Tanışma ve kaynaşmayı hedefleyen bu tür programların hem sayılarının hem de katılımcılarının arttırılması gerekmektedir.

Müslüman Gençlik, kendisine umut gözüyle bakıldığının farkında olmalı ve İslam'a hizmet konusunda kendini müsait bir duruma getirmelidir.

Peygamber (S.A.V), gencecik bir insanı, aralarında Aşere-i Mübeşşere'den, Bedir Ashabı'ndan, Ensar ve Muhacirin büyüklerinden sahabelerin de olduğu bir orduya komutan olarak atayarak gençliğe verdiği önemi açıkça ifade etmiştir.

Üsame bin Zeyd'i komutan olarak atayan Nebiyi Zişan, onun şahsında gençlere, Asıl Komutan sizsiniz, benden sonra sancak sizin elinizde olacak, mesajını vermiştir. Şunu bilelim ki; Üsame'yi komutan yapan şey, Peygamber'in ona olan sevgisi değil, bilakis onun komutan olacak meziyetlere ulaşmış olmasıydı.

Müslüman Gençlerin bu konunun üzerinde iyice düşünmeleri gerekmektedir. Ayrıca okuyup bakalım, Müslüman olduklarında Hz. Ali ve Hz. Zeyd bin Harise kaç yaşlarındaydılar. Hz. Ali Hayber'in kapılarını tuzla buz ederken hafta sonu Kampta bir araya gelen gençlerin bazılarından ancak bir iki yaş büyüktü.

Neden gençlerimiz, bu asrın Alisi, Zeydi, Usamesi ben olacağım, diye bir hedef koymasınlar ki gelecek planlamalarına.  

Şunu açıkça ifade edeyim ki; Avrupalı Müslüman Gençlerin birçoğunda bu enerjiyi gördüm. Yeter ki; gençlerimiz Ali olmayı, Üsame gibi Komutan, Zeyd gibi sadık olmayı kafalarına koysunlar. Allah Azze ve Celle'nin izniyle Müslüman Gençlik Kafasına koyduğunu gerçekleştirecek kudrete fazlasıyla sahiptir.

Gençlerimiz, Asrın Hüseyni'nin kendilerine 'Ey Yirmilik Umutlarım' diye seslendiğini de unutmamalıdırlar. Camiamızın gençlere, Umut olarak baktığı gerçeği görülmeli ve buna Lebbeyk, diye cevap verilmelidir.

Rabbim Müslüman gençliği insi ve cinni şeytanların şerrinden muhafaza eylesin.

Selam ve Dua İle…

Zülküf Er / Habernas