Yirminci asrın bağnazları / Abdullah Öncel

Bugün yaşadığımız coğrafyada  hangi köye mezraya yerleşim birimine gitsen muhakkak bir vahşet hikayesi vardır.

Yirminci asrın bağnazları / Abdullah Öncel

Selam sana Ey Yaren, bak yine geldim, biraz içimi dökmeye, dertleşmeye, konuşmaya daha çokta dinlemeye ihtiyacım var ne dersin.

Yaren selamı aldıktan sonra seni dinliyorum dedi. Buyur anlat dertleşelim, hem konuşalım hemde dinleyelim yapabildiğimiz kadar bir birimize dert ortağı olalım dedi yaren.

Şu yirminci asrın bağnaz ve yobaz eli kanlı diktatörlerine ne dersin, ektikleri fitne tohumları hala kan kıtmaya can almaya devam ediyor. Kendileri ölüp gitmelerine rağmen hala milletin üzerine maddi manevi yük olmaya devam eden diktatörler varya, işte bu dikatatörlerin, Ortaçağ karanlığı, katiller, bağnazlar diyerek müslümanlara karşı havlayan enikleri hakkında ne dersin.

Ne güzel de söyledin, dilimizi bozmak, edebi bozan kelimeler kulanmak ne sana ne de bana yakışır amma alçağa seviyesini, edepsize edebi, katile cürmünü göstermek icab etmektedir, diyelim ve başlayalım.

Yirminci yüzyıl özellikle ilk yarısıda diktatörler çağı idi, dünyanın her yerinde vardı bunlardan ne yazık ki yaşadığımız ülkede de böyle bir iki tanesi vardı.

Bu diktatörler o kadar bağnaz idiler ki kimi ırkını, kimi rengini, kimi şapkasını öne sürerek insanları savaşlara süreklediler, milyonlarca insan öldü, belki dünya üzerine insan geldi geleli bu kadar çok insan öldürülmemişti.

Dedik ya böyle biri bizim ülkemizde de vardı. Özellikle bizim yaşadığımız coğrafyada öyle zulümler yaşandı öyle zulümler yaşandıki  belki vahşi hayvanlar bile böyle bir vahşeti yapmadı.

Gençler, yaşlılar, kadınlar- kızlar, bebekler ve çocuklar öldürüldü, zehirli gazlar ile boğuldu, evler ve ahırlar ateşe verildi. Hamile gelinlerin karınları süngüler ile deşilerek bebekleri çıkarıldı ve öldürüldü. Kaçma imkanı bulabilenler dağ başlarına sığındı. Kimse seslerini duymasın, izlerini bulmasın diye anneler ya göğüslerine bastıra bastıra yada suya daldıra daldıra bebeklerini öldürdüler.

Bugün yaşadığımız coğrafyada  hangi köye mezraya yerleşim birimine gitsen muhakkak bir vahşet hikayesi vardır.

Sonra kurdukları zulüm mahkemeleri vardı. Asarak öldürdükleri mazlumların sayısı binler belkide on binlerdir. Kimisi ırkından, kimisi kıyafetinden, kimisi de dininden dolayı öldürüldü.

Getirdikleri zorba düzenden dolayı hal kan akıtmaya can almaya devam ediyorlar. Sistemleri ise üçkağıtçı, sahtekar, düzenbaz, yalancı, yobaz, gerici, bağnaz üretmeye devam ediyor.

Aynen dediğin gibi ölüp gitmelerine rağmen hala toplumun üzerinde maddi manevi yük olmaya devam ediyorlar.

İşte katil, yobaz, bağnaz, gerici, sahtekar ve hilekar, bütün hikayeleri yalan ve dolan üzerine kurulmuş diktatörlerin Enikleri müslümanlara karşı katil, bağnaz, ortaçağ bilmem ne diye havlıyor.

Birlikte hadi ordan Diktatör enikleri demekte beis yok bence ne dersin?.diye sordu yaren ve devam etti Yaren

Yaşadığımız ülke hariç dünyanın bir çok ülkesi yirminci asrın diktatörlerinden kurtuldu, artık onların isimlerini kimse anmamakta, bazen  müzelerde heykellerine rastlamak mümkün olmaktatır.

Dua ve temennimiz bir gün yaşadığımız ülkenin yirminci asrın diktatörlerinden kurtulmasıdır. İnşaallah  benim de senin de ömrün buna vefa edecektir dedi yaren.

İnşaallah diye mukabele ettim.

Son olarak yirminci asrın ilk yarısında diktatörler tarafından zülmen öldürülen, şehid edilen bütün insanları rahmet ile yad ederken, elleri kanlı katillerinin ve bugünkü eniklerinin canı bilanihaye cehenneme diyoruz,  diye bitirdi Yaren.

Emaneti xwada bın.