Ortadoğu ve Suriye'de değişen dengeler / Ahmed Rençber
Orta Doğu, tarih boyunca savaşların, güç mücadelelerinin, devrimlerin, suikastların ve ihanetlerin bitmediği bir coğrafyadır. Bu topraklarda mezhep ve kavmiyet adına yapılan savaşlar, insanlar arasında kin ve ayrışmalar yaratmıştır.
Orta Doğu'nun herhangi bir ülkesinin tarihine bakıldığında, bu saydığımız olumsuzlukların izlerini açıkça görmek mümkündür. Onlarca yıldır devam eden bu zorluklar, bu coğrafyanın kaderi midir, yoksa burada yaşayan insanların iradesiyle şekillenmiş bir gerçeklik mi?
Elbette ki Allah asla kimseye zulmetmez. İnsan, kendi iradesi ve seçimleriyle kaderini şekillendirir. Said Nursi’nin ifadesiyle, "İnsan zulmeder, kader tecelli eder." Bu, insanların kendi hatalarından dolayı ortaya çıkan sonuçları kadere yüklememesi gerektiğini vurgulayan önemli bir sözdür. Bu nedenle, hem olumlu hem de olumsuz durumlarda insanın kendi payını göz ardı etmemesi gerekir.
Suriye'de Değişen Dengeler
Bugün, yanı başımızdaki Suriye’de tarihi bir dönüşüm yaşanmaktadır. On iki gün gibi kısa bir süre içinde, HTŞ (Heyet Tahrir Şam) öncülüğünde birçok örgüt bir araya gelerek rejime karşı ciddi bir silahlı mücadele başlattı. Bu süreçte büyük çaplı çatışmalar yaşanmadan, rejim güçleri silah bırakmış ve Suriye’nin büyük bir bölümü HTŞ’nin kontrolü altına geçmiştir. Bu gelişmelerin sonucunda, altmış yılı aşkın bir süredir Suriye'yi yöneten Baas rejimi tamamen yıkılmıştır. Bu durum, rejimin yıllardır uyguladığı baskı ve zulmün son bulmasını da beraberinde getirmiştir.
Zalim rejimlerin sonu Esed rejiminin sonu gibi olur umarım. Ancak bundan sonrası Suriye halkı için daha büyük bir sınav anlamına geliyor. Yeni bir anayasanın hazırlanması, Suriye’nin geleceği açısından hayati önem taşımaktadır. Bu anayasanın, ülkedeki tüm dil, din, ırk, mezhep ve yaşam biçimlerini teminat altına alacak bir şekilde oluşturulması gerekmektedir. Eğer bu unsurlar dikkate alınmazsa, geçmişte yaşanan olumsuzlukların artarak devam etme riski çok yüksektir.
Umarim Suriye, geçmişte Türkiye’nın düştüğü hataya düşmez.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra hazırlanan anayasa, Avrupa ülkelerinden kopyalanmış ve Türkiye'de yaşayan halkların inanç ve kültür değerlerine uygun yapılmamıştı. Bu durum, uzun yıllar boyunca toplumsal huzursuzluklara neden olmuştur. Suriye’nin aynı hataya düşmemesi, halkının inançlarını, kültürünü ve geleneklerini dikkate alarak kendi ihtiyaçlarına uygun bir anayasa hazırlaması büyük önem taşımaktadır. Aksi takdirde, kalıcı bir barış ve istikrar sağlamak mümkün olmayabilir.
İnşaallah, Suriye halkı bu süreçte akılcı ve adil bir şekilde hareket eder, barışı ve huzuru sağlayacak bir yönetim anlayışını benimser. Gelecek, Orta Doğu halklarının kendi iradesiyle şekillenecek; adalet, hoşgörü ve barışın hakim olduğu bir coğrafya haline gelmesini ümit ediyoruz. Niye olmasın ki tabiki aklımızı başkasının cebine ve irademizide başkasının eline vermesek neden olmasın.
Ahmet Rençber / Habernas