'Hükümet vatandaşın feryadını duymak zorundadır'

HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, haftalık iç ve dış gündemle ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.

'Hükümet vatandaşın feryadını duymak zorundadır'

HÜDA PAR Genel Başkanı İshak Sağlam, tarafından yapılan haftalık iç ve dış gündem değerlendirmesinde; elektrik ve doğalgaz fiyatları, BİSAV Vakfı’nın Vakıflar Genel Müdürlüğüne devredilmesi, Uluslararası Adalet Divanı’nın Rohingya kararı, Berlin konferansı, işgal rejiminin Gazze saldırıları gibi gündemin öne çıkan başlıkları ele alındı.

Elektrik ve doğalgaz fiyatları gözden geçirilmeli

Elektrik ve doğalgaz faturalarının vatandaşın belini büktüğünü söyleyen Sağlam, "2019 yılı içerisinde hem elektriğe hem doğalgaza çok yüksek oranlarda yapılan zamların tesiri, tüketimin arttığı kış aylarında kendini göstererek vatandaşın adeta belini büktü. Geçen yıla oranla neredeyse iki kat yükselen bu faturalar nedeniyle insanların çığlığı yükselmeye başladı. İşsizliğin zirve yaptığı bu süreçte ekonomi yönetiminin toplumun çığlığını duymazdan gelmesi kabul edilebilir ve sürdürülebilir bir durum değildir." dedi.

Hazine ve Maliye Bakanının "elektriğe yapılan zam azdır bile" şeklindeki ifadesini hatırlatan Sağlam, "Halkın derdinden ve üretim sektörünün yaşadığı sıkıntılardan ne kadar habersiz olduğunu ortaya koymaktadır. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK)'nın verilerine göre 2019'un ilk 9 ayında 710 bin abonenin doğalgazı kesilmiştir. Kışın en şiddetli bir şekilde yaşandığı bu günlerde doğalgaz ve elektrik faturalarını ödeyemeyen vatandaşlar konusu, gündemin birinci sırasını işgal ederken ve ekonomi yönetiminin yaşanılan bu sıkıntıları gündemine alarak fiyatları gözden geçirmesi beklenirken faturaları taksitlendirme yolunu tercih ederek toplumu tekrar bankalara yönlendirmesi trajikomik bir durumdur." ifadelerini kullandı.

Hükümet vatandaşın feryadını duymak zorundadır

Dar gelirli vatandaşlara elektrik ve doğalgazda indirime gidilmesi çağrısında bulunan Sağlam, "Asgari ücrette yapılan artışın, sadece doğalgaz faturalarına bindirilen bu ekstra yük ile eritilerek tekrar geri alındığı bir mantıkla ekonominin düzlüğe çıkması mümkün değildir. Hükümet vatandaşın feryadını duymak zorundadır. Özellikle düşük ve orta gelir düzeyindeki halk kesiminin bütçesini zorlayan elektrik ve doğalgazda indirime gidilmelidir. İstihdamı artırmak için enerji maliyetleri sanayi için de makul düzeylere çekilmelidir." şeklinde konuştu.

BİSAV Vakfı'nın Vakıflar Genel Müdürlüğüne devredilmesi

Aralık ayında Şehir Üniversitesi'nin, garantör üniversite olan Marmara Üniversitesi'ne devredilmesinin ardından Şehir Üniversitesi'nin kurucu vakfı olan BİSAV'ın da Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne devredilmesinin tartışmalara neden olduğunu belirten Sağlam, "Hükümete yakın kaynaklar meseleyi "Teknik ve hukuki" gerekçelerle izah etmeye çalıştı." dedi.

İlmi ve akademik merkezler, özgün bir statüye kavuşturulmalı

Sağlam, şunları söyledi:

"İlmi ve akademik merkezlerin özgün bir statüye kavuşturulması, Türkiye'nin henüz başaramadığı ancak başarmak zorunda olduğu önemli bir konudur. Şehir Üniversitesi'nin devrinde yaşanan yöntemin BİSAV için tekrar söz konusu olması üzüntü vericidir. Üniversiteler, diğer ilim merkezleri ile bilim ve teknoloji kurumlarının özgünlüğünün korunması, siyasi gündemler ve konjonktürel gelişmelerden uzak tutulması; toplumun ihtiyaç duyduğu ilmi ve bilimsel ikbal için şarttır."

Uluslararası Adalet Divanı'nın Rohingya kararı

Geçtiğimiz aylarda Gambiya’nın şikâyeti üzerine Rohingya Müslümanlarına yönelik soykırım yapıldığı suçlamasıyla Uluslararası Adalet Divanı’nda dava açılmıştı. Uluslararası Adalet Divanı, Rohingya Müslümanlarına yönelik soykırımın önlenmesi için tüm tedbirlerin alınmasına hükmetti. Mahkemenin Rohingya Müslümanlarını korumak için önlemler içeren kararı bağlayıcı olduğu halde, Myanmar yönetimi daha önce Divan’ın Myanmar üzerinde yargı yetkisi bulunmadığına dair bir açıklama yapmıştı. Dolayısıyla mahkeme hükmünün Rohingyalı Müslümanlar lehine olmasına ve her 6 ayda bir tedbirlerin uygulandığına dair rapor talep edilmesine karşın Myanmar yönetiminin sorumluluklarını yerine getirmesi beklenmiyor.

Myanmar yönetiminin Rohingya Müslümanlarına karşı işlediği suçların soykırım olarak tanınmasına karşın caydırıcı bir adım atılmamış ve Rohingya Müslümanlarının tüm sosyal ve hukuki haklardan mahrumiyeti devam etmiştir. Divan’ın Myanmar hükümeti aleyhine olan tutumu önemli bir adım olmasına karşın caydırıcılık boyutu tartışmalıdır. Rohingyalı Müslümanların tüm sosyal ve hukuki haklarına kavuşması, yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve soykırım politikalarının sona ermesi için, insan hakları kuruluşlarını harekete geçmeye ve İslam İşbirliği Teşkilatı öncülüğünde tüm İslam ülkelerini Myanmar yönetimine karşı caydırıcı tedbirler almaya davet ediyoruz.

Berlin Konferansı

19 Ocakta Libya krizinin müzakere edilmesi amacıyla Arap Birliği, Afrika Birliği, BM, Avrupa birliği ile 12 ülke temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen Berlin Konferansı 55 maddelik bir sonuç bildirgesinin açıklanmasıyla sona erdi. Ateşkesin ilanı, taraflara ve destekçilerine askeri faaliyetlerini sona erdirme çağrısı ve sürecin takibi için Uluslararası İzleme Komitesinin oluşturulması ile ilgili alınan karar sonuç bildirisinin en önemli maddeleridir.

Konferans, Kaddafi rejiminin devrilmesinden bu yana devam eden Libya krizinin müzakere yöntemiyle çözülmesi yolunda oldukça önemli bir adım olmuştur. Krizin sona erdirilmesinin öncelikli yolu müdahil devletlerin ellerinin çektirilmesi ve şartsız kalıcı ateşkesin ilan edilmesidir. Aksi takdirde, müdahil ülkelerin masada olmalarının savaşı uzatmaktan ve Libya’da yıkımı artırmaktan başka bir karşılığı olmayacaktır.

Krizin çözümüne dair müzakere girişimlerinin devam etmesi önemlidir. Kalıcı ateşkes, Ancak taraf devletlerin desteklerini çekmelerine odaklanılmalıdır. Kalıcı ateşkesin sağlanması, silahların toplanması, paralı askerlerin tasfiyesi ve ön koşulsuz müzakere masasının kurulması ivedilikle atılması gereken adımlardır.

İşgal Rejiminin Gazze saldırıları

Gazze’yi insansızlaştırmak ve direnişi zayıflatmak amacıyla kritik mevzilere belli aralıklarla saldırılar gerçekleştiren işgal rejimi öte yandan yüzyılın anlaşması kapsamında hazırlıklarını sürdürmektedir. Siyonist rejim, BM ve Uluslararası toplum tarafından yasa dışı ilan edilmesine karşın yeni yerleşim yeri inşa etmeyi hızlandırmıştır. İslam dünyasının tepkisizliğinden ve birbirleriyle didişmesinden cesaret alan işgal rejimi Mescidi Aksa’ya da sürekli baskınlar düzenlemekte ve ibadet eden Müslümanları esir almaktadır. Son olarak işgal rejimi eski Kudüs Müftüsü ve hali hazırda Mescid-i Aksa İmamı olan Şeyh İkrime Sabri’nin Mescid-i Aksa’ya girişi bir hafta süreyle yasaklanmıştır.

Uluslararası hukuku ihlal ederek Filistinlilerin en temel haklarını elinden alan işgal rejimi, yüzyılın anlaşmasını ilan etmeye hazırlanmaktadır. Ancak çoğu İslami kuruluş ve halkı Müslüman devlet maalesef bu süreçte soykırımı ve tehciri yasallaştıran bu ihanet anlaşmasının destekçisi konumundadır. İşgal rejiminin güvenlik politikası ile bağlantılı olarak birçok bölge ülkesinde oluşturulan mevcut kaotik durum, anlaşmanın ilanı ile birlikte tüm Ortadoğu’ya yayılacak ve daimi hale gelecektir. Yayılmacılık politikası doğrultusunda Filistin topraklarını insansızlaştırmayı hedef edinen işgal rejimine karşı Müslüman kamuoyu harekete geçmeli, uluslararası kuruluşlar Filistin halkına sahip çıkmalı ve yüzyılın anlaşmasının yürürlüğe girmesini önleyecek adımlar atılmalıdır.

İLKHA