Hakk'a adanmış akıl / Sena Aslan

Aklın, İslam’la nurlanır, yol bulur; Hakk’a yönelirse, her sırra kılavuz olur.

Hakk'a adanmış akıl / Sena Aslan

İslam’la terbiye edilen akıl, hakikati bulmanın en güvenilir rehberidir; tıpkı bir ressamın, ilhamını hakikatten alarak gerçeğin güzelliğini tuvaline yansıtması gibi. İmanla aydınlanan zihin, doğruyu yanlıştan ayıran bir nur olur; bu nur, sanatçının fırçasında, yarattığı eserdeki mesajı doğru ve anlamlı bir şekilde ifade etmesini sağlar.

Bir resim yapıldığında resmin asıl amacı, vermek istediği mesajdır. Ne için yapıldı veya neden yapıldı diye sorular sorar onu gören onu yapana.

İşte o resim ki, kâinat kitabının bir sahifesini andırır; her bir suret ve çizgi, Sani-i Zülcelal'in kudret kaleminden çıkan birer harf, birer kelime gibidir. İnsan, bu resimlere bakarak, onların hakiki maksadını ve işaret ettiği manaları anlamakla mükelleftir. Tıpkı bir mektubu okur gibi, kâinatın bu ince ve derin manalarını okuyarak, o resmin sahibi olan Hâlık'ını tanımaya çalışır. Nasıl ki bir ressamın yaptığı tablo, onun sanatını, zekâsını ve estetik anlayışını gösterir; kâinat da Allah’ın sınırsız ilim, hikmet ve kudretini sergileyen bir eserdir. İnsan, bu büyük resme bakarak ‘Bu sanat neyi anlatmak istiyor?’ diye sormalı, sonra da bu eserin sahibine yönelmelidir. Çünkü her şey, o Yaratıcı’nın varlığına ve birliğine işaret eden birer delildir.

İnsanın bu kâinat resmini İslami bir çerçevede sorgulaması, aslında kendi varoluş gayesini anlamaya yönelik derin bir tefekkürdür. Her şeyin İslam perspektifinden değerlendirilmesi, insanın yaratılış sırrını ve Allah’ın rızasına uygun bir hayat sürme gayesini kavramasına yardımcı olur. Zira İslam, insana sadece inanç ve ibadet noktasında değil, hayatın her alanında rehberlik eder. Bu yüzden, insanın attığı her adım, yaptığı her iş, düşündüğü her fikir, İslam'ın hakikat süzgecinden geçirilmelidir. Çünkü insan, dünyada geçici bir misafir, ahirette ebedi bir yolcudur. Bu yolculukta, her an, her nefes, Allah’a yönelmiş bir kalp ve İslam’ın ölçüleriyle şekillenen bir akılla sürdürülmelidir. Böylece insan, bu fani âlemde yaratılış gayesine uygun bir hayat yaşar ve ebedi saadete ulaşmanın kapısını aralar.

Aklın, İslam’la nurlanır, yol bulur;

Hakk’a yönelirse, her sırra kılavuz olur.