Bedüzzaman’la Batı Medeniyeti Okumaları-3 / Selahaddin Nasranlı

Avrupa’nın dinden uzaklaştıkça medenileştiği ancak Müslümanların dine ciddi sahip çıktıkları dönemde yükselerek terakki ettiklerini görürüz. Bunun en büyük delili de Endülüs’tür. Nitekim din ve ahlaktan uzaklaşıp kafirleri taklit ettikleri an, kendi elleriyle kendilerini yok etmiş oldular.

Bedüzzaman’la Batı Medeniyeti Okumaları-3 / Selahaddin Nasranlı

Bedüzzaman İsevililik hakiki dininden aldığı feyizle, insanlığın içtimai hayatına faydalı sanatlar, adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları terkip eden Avrupa medeniyetinin mehasin kısmı yani birinci Avrupa’yı takdir etmektedir. Ancak bu iyilik ve mehasin kısmı, Avrupa medeniyetini “sefih medeniyet” olmaktan kurtaramamıştır.

Öte taraftan bırakınız kurtarmayı hatta, havas ve hükümet adamlarının elinde Hıristiyanlık, özellikle Katolik mezhebi, bir vasıta-yı tahakküm ve istibdat oldu. Din adına hertürlü alanda sıkı bir kıskaca alındı tüm bir coğrafya.

Bu sebepten Hristiyanlık, Avrupa’da üç yüz sene dahili savaşlara sebep oldu. Avrupa’nın dinine “mutaassıp” olduğu dönemlerde medeni olmadığını, “taassubu terk” ettiğinde de “medenileştiğini” ifade etmeliyiz.(1) Bu süreçte Avrupa’nın “Katolik mezhebini beğenmeyerek başta ihtilalciler, inkılapçılar ve filozoflar olarak, Katolik mezhebine göre ehl-i bid’a ve Mutezile telakki edilen Protestanlık mezhebine iltizam / sarılma” ile Fransız İhtilali’nden de istifade ile Katolik mezhebini “kısmen tahrip” edecek olan Protestanlığı ilan ettikleri kaydedilir.(2)

Avrupa’nın dinden uzaklaştıkça medenileştiği ancak Müslümanların dine ciddi sahip çıktıkları dönemde yükselerek terakki ettiklerini görürüz. Bunun en büyük delili de Endülüs’tür. (3) Nitekim din ve ahlaktan uzaklaşıp kafirleri taklit ettikleri an, kendi elleriyle kendilerini yok etmiş oldular.

Bu noktada özelliklere gençlerin Frenkleri (Batılıları) taklide çalışmamaları gerekir. Bunun sebebi, Avrupa’nın kendilerine ettiği hadsiz zulüm ve düşmanlıktır. Düşmanın günah “sefahat ve batıl” fikirlerine bağlanarak emniyet etmenin / güvenmenin mümkünü olamaz. Avrupa’nın gizli planlarla, Müslümanların “bin senelik terakkiyatı”nı-gelişmişliğini, vahşiyane mahvettiğini hatırlamalılar. Bu “medeniyet-i habise”den biz “yalnızca zarar” gördük. Bu medeniyet İslâm âleminin “fıtratına, tabiatına muhalif”tir, demelidirler.(4) Üstelik “fasık Batı”yı taklitle yaptıkları ahlaksızlıkların dünyada da sel, deprem, dolu yada başka musibetlerle de bir karşılığı olacaktır. Gençleri günaha son derece hızlı bir şekilde dalan toplumun ilahi ihtarları da hızlı ve ani olur. İnandığımız Allah, Deistlerin tembel ve duyarsız tanrısı değildir.

Üstelik “ahkâmda (kanun almada) Avrupa’ya dilencilik etmek, Din-i İslâm’a büyük bir cinayettir.”(5) İslâm’a göre başarılı kabul edebilecek bir medeniyet ancak ya insanların tamamına (küll) saadet veya en azından çoğunluğa (ekseriyete) kurtuluş temin etmelidir.(6) Bu noktada İslam, “havassı (seçkinleri) avamın üzerinde müstebit değil bir cihetle hâdim (hizmetçi)” yapmıştır. İslâmiyet’in, zenginlerin ve önde gelenlerin yanında değil, esas itibariyle çoğunluğun yani avamın yanında olduğunu görmekteyiz.

Bu noktada “şeriat-ı Ahmediye’nin tazammun ettiği (barındırdığı) ve emrettiği medeniyet,” “medeniyet-i hazıranın (Avrupa medeniyetinin) inkişa’ından (ayazından) inkişaf (inşa) edecektir.” Bu İslâmi medeniyet, Batı medeniyetinin “menfi” esasları yerine, müspet esaslar vaz’ edecektir. (7) İşte “zaaf-ı dine sebep olan Avrupa medeniyet-i sefihanesi yırtılmaya yüz tuttu ve medeniyet-i Kur’an’ın zuhura yakın geldiği”ne kuvvetli işaretler vardır.(8) İçinde yaşadığımız bu yıllar hassaten Batının yırtıldığı, düşmeye yüz tuttuğu yıllardır.

Eskiden Batı’nın “Şark husumeti, İslâm’ın inkişafını boğuyordu, zail oldu (söndü) ve olmalı. Garp husumeti (batı düşmanlığı) İslâm’ın ittihadına, uhuvvetine, inkişafına en müessir sebeptir, baki kalmalı.”

Son olarak bu “deniyet-i hazıra” (hazır alçaklık) dediği Avrupa medeniyeti hakkında Bediüzzaman, Batı medeniyetindeki bazı meziyetleri takdir etmekle beraber, bu medeniyetin doğruluğunu ve üstünlüğünü kabul etmemektedir. “Çünkü bu medeniyetin ortaya koyduğu esaslar, insanlığa mutluluk temin etmemektedir. Hele hele Müslümanların bu medeniyete dâhil olmalarını kesinlikle reddetmekte ve bunu, gelecek medeniyetin kurucularını çökmekte olan bir medeniyete iltihak etmekle eşit tutmaktadır.” Bundan dolayı Bediüzzaman, “Garba düşmanlık baki kalmalı” diyerek Kur’anî esaslı bir Asya medeniyetinin kurulmasının insanlık için elzem olduğunu ifade etmektedir.

1-(Sözler, s. 312)
2-(Mektubat, s. 420)
3-(Sözler, s. 313)
4-(Sünühat, s. 82)
5-(Hutbe-i Şamiye, s. 92)
6-(Sözler, s. 653)
7-(Sünühat, s. 48)
8-(Mesnevi-i Nuriye, s. 86)

Selahaddin Nasranlı / Habernas