Afrika’da askeri darbelerin sonu gelmiyor

Gine'deki darbenin ardından yeniden askeri müdahalelerle gündeme gelen Afrika'da son yıllarda çok sayıda başarılı ya da başarısız darbe girişimi yaşandı.

Afrika’da askeri darbelerin sonu gelmiyor

Gine tarihinde ilk kez demokratik yollarla iktidara gelen Cumhurbaşkanı Alpha Conde'nin darbeyle devrilmesi, Afrika'daki siyaset, ordu ilişkilerini ve iktidar mücadelesini bir kez daha tartışmaya açtı.

Gine'de 5 Eylül'de düzenlenen askeri darbe öncesinde komşu Mali'de son bir yıl içinde iki darbe yapılırken, 2019'da Sudan'da ve 2017'de Zimbabve'de askerler iktidarı ele geçirdi.

Bu yıl Nijer'deki darbe girişimi başarısız oldu, 2019 yılında da Gabon 1964 yılından bu yana ilk kez karşılaştığı darbe girişimini savuşturmayı başardı. Aynı yıl, Etiyopya'nın en büyük eyaletlerinden Amhara'da da yerel yönetim darbeyle ele geçirilmeye çalışıldı ve ülkenin genelkurmay başkanı suikast sonucu öldürüldü.

Çad'da Cumhurbaşkanı İdris Deby Itno'nun Nisan 2020'de ölümü sonrası yönetimi Muhammed İdris Deby'nin devralması muhalefet tarafından darbe olarak tanımlandı.

En fazla darbe Sudan'da görüldü

Central Florida Üniversitesi ve Kentucky Üniversitesi araştırmacılarının derlediği verilere göre, kıta tarihinde en fazla askeri darbeyle karşılaşan ülke 5'i başarılı 15 girişimle Sudan olurken, bu ülkeyi 11 girişimle Burundi, 10 girişimle Sierra Leone ve Gana, 9 girişimle Komorlar Birliği izledi.

Askeri müdahalelerin farklı boyutlarda 8 kez yaşandığı Nijerya, Mali, Burkina Faso, Gine-Bissau'yu kıtadan Çad ve Nijer gibi ülkeler takip etti.

Siyasal istikrarsızlık, yoksulluk ve iktidar kavgalarıyla sık sık gündeme gelen kıtada 1955'ten bu yana farklı şekillerde başarılı ve başarısız 210 darbe girişimi görüldü.

Eski Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir gibi bazı liderler darbeyle gelip darbeyle giderken, Gine'de ilk kez demokratik seçimle iş başına gelmiş eski Cumhurbaşkanı Alpha Conde gibi isimler de darbeyle devrilenler arasında yer aldı.

2000'lerden sonra kıtada darbe trendinde bir azalma görülse de son yıllarda askeri müdahalelerin sayısında yeniden artış oldu.

Afrika Birliği ve Birleşmiş Milletler gibi örgütler, darbecilere karşı başta sert yaptırım uygulasa da cuntacıların kurduğu hükümetleri daha sonra tanıdı.

"Ayrışmalar, siyasi ve askeri elitlerin çıkarına hizmet ediyor"

Gine'deki darbenin lideri konumundaki Yarbay Mamady Doumbouya'nın darbe sonrası okuduğu bildiride, ülkenin "sözde elitlerden, adam kayırma ve adaletsizlikten çok çektiğini" belirterek Gine'nin uçuruma yuvarlanmaması için Ulusal Birlik ve Kalkınma Komitesi olarak sorumluluk aldıklarını duyurması ve darbe sonrası sokaklardaki bazı vatandaşların destek görüntüleri Afrika'daki darbelerin iç nedenlerini de yeniden tartışmaya açtı.

Uzmanlar, kıtadaki darbe girişimlerini, dış kaynaklı olma ihtimalinin yanında daha çok ülke içindeki ekonomik ve sosyal nedenlere bağlıyor.

Afrika'da ordu ve siyaset üzerine çalışan akademisyenlerden Dr. Murat Yiğit yaptığı açıklamada, "Darbelerin Batı dışı toplumlarda sık görülme nedeni ulus inşa sürecinin tamamlanmaması ve siyasetin kurumsallaşmamasıdır. Özellikle Afrika ülkelerinde dini etnik ayrışmalar, her sosyal grubun kendi çıkarını öncelemesine neden oluyor. Bu ayrışmaların körüklenmesi ve çatışmaya dönüşmesi, aslında siyasi ve askeri elitlerin çıkarlarına hizmet ediyor." şeklinde konuştu.

Afrika kıtasında darbelerin bu kadar çok olmasının nedeninin siyasi gücün ve kamu kaynaklarının ele geçirilmesi amacıyla yürütülen mücadelede aranması gerektiğine dikkati çeken Yiğit, sömürgeciliğin ve dış etkenlerin rolü ne düzeyde olursa olsun, her darbenin önce iç siyasette şekillendiğini belirtti.

Yiğit, "Sivil liderlerin ve hükümetlerin görev sürelerinin sık sık uzatılması darbeler için görünür gerekçeler teşkil ediyor. Gine, kurucu devlet başkanı Ahmed Sekou Touré'nin güçlü liderliği altında hem sivil-asker ilişkilerini hem de iç dış dengeleri 1980’lerin ortalarına kadar oldukça iyi seviyelerde tutmayı başarmıştı. Bağımsızlıkçı akımların güçlü olduğu Gine, en başından itibaren Fransa’nın yörüngesine girmeyi reddetmişti. Fakat Touré sonrası ortaya çıkan cunta rejimleri, siyasetin kurumsallaşma sürecini baltalamış ve dışa bağımlılığı artırmışlardı." dedi.

Askeri darbelerdeki dış müdahalelere değinen Yiğit, Gine’de son askeri darbenin cunta lideri Albay Doumbouya’nın kimliği ve ilişkilerine bakıldığında Fransa’dan ayrı düşünülemeyeceğinin altını çizdi. Yiğit, Fransa gibi Batılı ülkelerde eğitim almış olan Gineli subayların, Condé’nin ülkeyi Rusya ve Türkiye ile yakınlaştırmasından rahatsız olduğuna dikkati çekti.

Yiğit, "2010’dan beri ülkeyi yöneten Condé’nin görev süresini uzatması, bunun için anayasayı değiştirmesi ve 2020 seçimlerine hile karıştırdığına yönelik iddialar kendisinin görevi seçimle devretmeyeceğine yönelik bir kanaat oluşturmuş olabilir. Ekonomik ve siyasi başarısızlıklardan ötürü Condé’yi destekleyen koalisyonda ciddi daralmalar meydana gelmişti. Condé’nin elinin zayıfladığını gören askeri elitler harekete geçmekte tereddüt göstermediler." dedi.

"Askeri iş birliği, ekonomik faaliyetler kadar öncelikli olmalı"

Türkiye'nin Gine ile 2016'dan beri ciddi oranda iş birliği faaliyetine giriştiğini ifade eden Yiğit, Gine’de gerçekleşen darbenin Türkiye’nin kıtaya yaklaşımı açısından da dersler barındırdığını belirtti.

Yiğit, "Gine gibi sivil idare altında görece daha bağımsız hareket eden ülkelere yatırım yapmak çok doğru tercih fakat istikrarsızlığa bağlı riskin yüksek olduğu bu ülkelerde askeri iş birliği, ekonomik faaliyetler kadar öncelikli olmalı. Afrika’da başta askeri eğitim ve danışmanlık ile silah ticareti olmak üzere askeri alanlarda inisiyatif alamadığımız her ortaklık yarım kalma tehlikesi taşımaktadır. Bu durum bizi stratejik davranmaya, hedef ve araçları daha net ve efektif seçmeye er ya da geç itecektir." ifadesini kullandı.

"Siyasetçiler devlete sahip çıkmak yerine devleti sahipleniyor"

Batı Afrika siyaseti üzerine çalışan araştırmacı Amadou Togola da Afrika'nın birçok ülkesinde bağımsızlık döneminden bu yana askeri müdahale yahut darbeler yaşandığına dikkati çekerek "Afrika’da darbelerin nedenleri büyük ölçüde dış kaynakların olduğu öne sürülür. Fakat içten de baktığımız zaman birçok etken olduğunu görebiliriz." dedi.

Askeri müdahalelere siyasi kriz, yolsuzluk, adalet sorunu, askeri bürokrasideki sorunlar ve ulusal birliğin oluşmamasının ana etkenler olduğunu belirten Togola, "Siyasetçiler devlete sahip çıkmak yerine devleti sahipleniyorlar. Bu durum yolsuzlukları artırıyor, seçimlerde hile oluyor ve adalet de yerini bulamıyor." açıklamasını yaptı.

Bazı Afrika ülkelerinde askeri bürokrasinin oluştuğuna dikkati çeken Togola, askerler arasında da güç mücadeleleri yaşandığını ve bunun da darbelere zemin hazırladığını belirtti.

Togola, yaşanan darbelere bazı ülkelerde halk desteğinin olduğunu söyleyerek "İnsanların darbelerden yana olması çaresizlik, muhalefet tarafından kullanılmak, yahut ne istediğini bilmemekten kaynaklanabiliyor. Mesela Mali'deki darbe öncesi ülkedeki sorunlara çözüm üretemeyen bir iktidar vardı fakat askeri müdahaleye destek veren halk, iktidarın gitmesi durumda ne olacağını hiç de düşünmedi. Halkın çaresizlikten dolayı askeri müdahaleye destek verdiğini söyleyebiliriz." şeklinde konuştu.

Askeri müdahaleleri önlemenin en önemli şartı olarak milli birlik ve beraberliğin sağlanması ile vatandaşlık bilincinin oluşturulması gerektiğini vurgulayan Togola, "Devlet kişiler üzerine değil milli birlik ve beraberlik çerçevesinde oluşturmalıdır. Devletin baki kalacağı bilincinin olması gerekiyor. Bence bu şart demokrasinin sağlanmasından önce gelir. Çünkü demokrasi onlar olmadan olamaz. Vatan, milli birlik ve beraberlik darbeyi önler." dedi.