Trump’ın dış politikası: Öngörülemez, dürtüsel ve tehditkâr

İkinci döneminde dış politikada "büyük sopa diplomasisi" öne çıkarken ABD Başkanı Donald Trump’ın dürtüsel kararlar aldığı ve kargaşayı kişisel çıkarları için kullandığı yönünde eleştiriler yapılıyor.

Trump’ın dış politikası: Öngörülemez, dürtüsel ve tehditkâr

19'uncu yüzyılın sonundaki İspanyol-Amerikan Savaşı neticesinde ABD'nin ana kara dışında toprak kazanmasının hemen ardından göreve gelen 26. ABD Başkanı Theodore Roosevelt, ülkesini dış politikada "küresel güce dönüştürme" yolundaki ilk bilinçli adımları attı.

Amerikan değerlerini üstün gören ve dünyada yaygınlaşmasının faydalı olacağını savunan Roosevelt, ülkesini o dönemde "batı yarı kürenin koruyucusu" ilan ederek Avrupa'dan Latin Amerika'ya yapılabilecek müdahalelerinin kabul edilemeyeceğini vurguladı.

Roosevelt, Aralık 1904'te ABD Kongresinde yaptığı konuşmada bölge ülkelerine yönelik atılacak "yanlış adımların" ABD'nin "uluslararası polis gücü gibi" hareket etmesini gerektirebileceğini belirtti.

ABD'yi "dünya polisi" addeden Roosevelt, başkanlık dönemi boyunca diplomaside yumuşak dil kullanılması, askeri gücün her daim hazır tutulması ve caydırıcılığın ön plana çıkarılmasını temel alan dış politika yaklaşımını "Yumuşak konuş ama büyük bir sopa taşı; uzun yol alırsın." cümlesiyle sıkça dile getirdi. Roosevelt'in uyguladığı bu politikaya "büyük sopa diplomasisi" adı veriliyor.

Ülkenin askeri gücünün bir tehdit ve caydırıcılık aygıtı olarak kullanılmasını teşvik eden politika, "ağabey" rolünü oynamayı hedefleyen ABD'nin uluslararası gelişmeleri kendi yararına şekillendirmesine imkan tanıdı.

Bu politika, sonraki yıllarda bazı başkanlar tarafından geri plana atılırken diğerleri, ABD'nin "dünya polisi" rolünü üstlenmesine önem atfetti.

Trump'ın "büyük sopa diplomasisi"

Geçen yıl ikinci kez ABD Başkanı seçilen Trump, seçimler öncesinde "dünyadaki savaşları bitireceği" vaadiyle iddialı çıkış yapmış ve bu alanda etkili rol üstlenmek istediğini tüm dünyaya göstermişti.

Bu doğrultuda diplomatik girişimlerde bulunan Trump, Tayland ile Kamboçya arasındaki çatışmaları sonlandıran ateşkes anlaşmasına ve Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki barış sürecine arabuluculuk yaptı, Gazze'de ateşkesin sağlanması için tarafların uzlaştığı plan ortaya koydu.

Trump, "ağabey" edasıyla, dünyanın farklı bölgelerindeki anlaşmazlık ve savaşlara çözüm getirdiğini ve getireceğini vurgulayarak, önerilerine karşı çıkan ülkeleri yaptırım tehdidiyle baş başa bıraktı.

47. Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) Zirvesi kapsamında Tayland ile Kamboçya arasındaki "barış anlaşmasının" imza töreninde konuşan Trump, ticaret anlaşmaları üzerinden çatışan ülkelere baskı yapmaya ve bu şekilde barışı sağlamaya devam edeceğini açıkça belirtti.

Hem ABD ile İran hem de İran ile Avrupa ülkeleri arasında anlaşmazlığın yaşandığı İran'daki nükleer programın kapasitesi, Trump'ın odağındaki konulardan biriydi.

İran lideri Ayetullah Ali Hamaney'i 7 Mart'ta gönderdiği mektupla nükleer müzakerelere davet eden Trump, "Eğer İran müzakere etmezse bu, onlar için çok çirkin olacak. İran, nükleer silahlara sahip olamaz. Başka seçenekler de mevcut." ifadelerini kullanarak büyük sopa diplomasisinin sinyallerini verdi.

Nükleer programını tamamen sona erdirmesini talep ettikleri İran'ı 30 Mart'ta ek tarifeyle tehdit eden Trump, nükleer silah geliştirmeme konusunda ABD ile anlaşmaya varılmazsa bu ülkeyi daha önce hiç görmedikleri şekilde bombalayacaklarını savundu.

İsrail ile İran arasında haziranda yaşanan gerilime dahil olan ABD'nin İran'ın nükleer ve askeri tesislerine saldırmasıyla müzakereler durduruldu.

Trump'ın Rusya ve Ukrayna'ya yönelik söylemleri

Trump, sonlandırmayı vadettiği Rusya-Ukrayna Savaşı'nın taraflarına da benzer tavır takındı.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile 28 Şubat'ta Beyaz Saray'da bir araya gelen Trump, nadir toprak elementleri anlaşmasını imzalamadığı takdirde Rusya ile Ukrayna arasında arabuluculuk çabalarını sürdürmeyeceklerini şu ifadelerle aktarmıştı:

"Ya bu anlaşmayı imzalarsınız ya da biz yokuz. Bir sorunu çözmeye çalışıyoruz. Bize ne hissedeceğimizi söyleme. 3. Dünya Savaşı ile kumar oynuyorsun ve bu yaptığın bizim ülkemize saygısızlık. Bir sorunu çözmeye çalışıyoruz. Bize ne hissedeceğimizi söyleme çünkü bunu tam olarak dikte edecek konumda değilsin."

Anlaşmanın imzalanmasının ardından taraflar arasındaki gerginlik büyük ölçüde azaldı.

Trump, Rus tarafını da Ukrayna ile barış anlaşması yapmazsa ülkeye yaptırım ve tarife uygulayacağını zaman zaman dile getiriyor.

Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Macaristan'da görüşmesi beklenirken 23 Ekim'de Rusya ile Ukrayna'nın anlaşamamasından dolayı büyük hayal kırıklığı yaşadığını söyledi ve Moskova'ya ekonomik yaptırımlarla daha sert mesajlar vereceklerini ima etti.

ABD, bu doğrultuda Rusya'nın iki büyük petrol şirketi Rosneft ve Lukoil'i yaptırım listesine ekledi.

Trump'a "dürtüsel hareket ettiği" eleştirisi

Geçmişten bu yana "dünya polisi rolünü üstlendiği" konusunda övgü ve yergilerden payını alan ABD'nin yönetim erkini elinde bulunduran Donald Trump'ın kendine biçtiği "arabulucu kaftanının" üzerine düşünülmüş planla desteklenip desteklenmediği çeşitli araştırma ve medya kuruluşlarının yanı sıra akademisyenlerce de tartışılıyor.

ABD'deki Georgetown Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Prof. Dr. Charles Kupchan, basına verdiği çevrim içi mülakatta şunları kaydetti:

"Trump yönetiminin dış politikasını adlandırmak veya ortada birleştirici bir mantık, vizyon olduğunu önermek zor çünkü bence ortada bir vizyon yok. Donald Trump'ın dış politikasını yönlendiren bir stratejik yol haritasının olduğunu düşünmüyorum. Bu, oldukça alışılmadık şekilde içgüdüler, sezgiler ve Başkan'ın kendi kararlarına dayanan bir dış politika."

Yönetim içinde gerçek bir politika üretim sürecinden bahsedilemeyeceği değerlendirmesinde bulunan Kupchan, oldukça küçük bir çevrenin sürece dahil olduğunu söyledi.

Kupchan, ABD Başkanı'nın "çelişkili" dürtülerle hareket ettiğini dile getirerek, "Trump, bir yandan dışarıya verilen taahhütlerden geri çekilmek istiyor. NATO'dan çıkma, müttefiklere kendi savunmaları için daha fazla sorumluluk aldırtma, Amerika'nın Orta Doğu'daki rolünü küçültme, batı yarı küreye odaklanma olasılığından bahsetti ama aynı zamanda çekilmediğini gösteren adımlar attığını görüyorsunuz." ifadelerini kullandı.

Amerikan dış politikasında "öngörülemezlik"

Trump'ın İsrail'le İran'da nükleer tesisleri bombaladığına ve Karayipler'in güneyinde uyuşturucu taşıdığını iddia ettiği gemiye saldırı emri verdiğini hatırlatan Kupchan, Amerikan dış politikasını "öngörülemez" ve "dengesiz" olarak nitelendirdi.

Kupchan, Trump'ın ABD'yi "dünya polisi" olarak kafasında canlandırmadığını, ülkesinin dünyadaki rolü ve ulusal çıkarıyla ilgili "daha kısıtlı görüşe" sahip olduğunu belirtti.

Donald Trump'ın kendisini "büyük bir arabulucu" gördüğünü ve barıştırıcı rol üstlenmek istediğini kaydeden Kupchan, ABD Başkanı'nın Kosova ile Sırbistan arasındaki savaşı önlediği ve Hindistan ile Pakistan arasındaki kısa süreli savaşı sonlandırdığını ileri sürdüğüne işaret etti.

Rusya-Ukrayna Savaşı'nın sona erdirilmesi konusunda Rusya Devlet Başkanı Putin ile görüşen Trump'ın "Putin'i durdurma konusunda naif kaldığını" dile getiren Kupchan, istediği ticaret anlaşmalarını sağlamak için diğer ülkelere tarife uygulayarak istediğini elde eden Trump'ın, Putin'e de yaptırımla tehditte bulunduğunu fakat bunu uygulamadığını anlattı.

Kupchan, ABD Başkanı'nın yaptırımlar konusunda bir gün sert çıkışlar yaparken ertesi gün bundan kolayca vazgeçebildiğine dikkati çekerek, Trump’ın çevresinde kendisini uyaracak kimsenin bulunmadığını söyledi.

Trump'ın, eski ABD Başkanı Joe Biden'ın aksine, Ukrayna'da diplomatik çözüme şans verdiğini dile getiren Kupchan, stratejiden yoksun olması nedeniyle çabalarının sonuç vermediğini kaydetti.

"Büyük sopa diplomasisi" ABD çıkarlarını önceliyor

Danimarka Aalborg Üniversitesi Siyaset ve Toplum Bölümü'nden Doç. Dr. Jesper Willaing Zeuthen da çevrim içi mülakatta "ABD'nin artık ağabey olmadığının" tüm dünya tarafından fark edildiğini söyledi.

Donald Trump'ın karşısındakilerle müzakere ederken istediğini alamadığında muhatabını tehditlerle karşı karşıya bıraktığına dikkati çeken Zeuthen, mevcut ABD yönetiminin geçmiştekine kıyasla daha farklı bir motivasyonla "büyük sopa diplomasisi" yürüttüğünü belirtti.

Zeuthen, “ABD’nin geçmişte Orta Doğu’da yaptıklarının dünya barışı için değil petrol için olduğunu savunabilirsiniz ancak en azından resmi söylem bunun barış adına yapıldığı yönündeydi ve bu anlayış artık yok oldu. Trump ise bunların bencil amaçlarla yapıldığını söylemekten adeta gurur duyuyor." ifadelerini kullandı.

"Trump'ın dürtüsel politikası" konusunda Zeuthen, "Bu, işe yarıyormuş gibi görünüyor. Dünyayı istikrarsızlaştırarak ve ne yaptığını bilmeyerek istediğini belli bir ölçüde elde ediyor. Avrupa Birliği (AB) ile ticaret anlaşmalarını ve birçok değer şeyi de elde etti. Bence bu, kargaşanın meseleleri çözmenin bir yolu olduğu yönündeki bir düşünce biçimi." değerlendirmesinde bulundu.