Şehvet tandırının ateşini söndürmede, Kur'an'ın tavsiyesi

Hiç şüphesiz, ayet ve hadislerde de belirtildiği üzere bu zamanın en dehşetli fitnesi şehvettir. Şehvetten korunmak, nefsine hakim olabilmek elbette ki zordur. Ama her meselede olduğu gibi, harlanan şehvet tandırının ateşini söndürmede de Kur’an’ın bir çözüm önerisi vardır.

Şehvet tandırının ateşini söndürmede, Kur'an'ın tavsiyesi

Eski zamanlarda Amazonlar adında bir kadın savaşçı kabilesi varmış. Bu kadın savaşçı kabilesi, savaş sanatında çok mahirdiler. Bu nedenle karşılarında kimse duramıyordu. Bediüzzeman hazretleri bu günün açık saçık kadınlarını da Amazon kabilesinin savaşçı kadınlarına benzetiyor. “Evet, nasıl ki tarihlerde, eski zamanlarda "Amazonlar" namında gayet silahşor kadınlardan mürekkep bir taife-i askeriye olarak harika harpler yaptıkları naklediliyor. Aynen öyle de: Bu zamanda zındıka dalaleti, İslamiyet’e karşı muharebesinde, nefs-i emmarenin plânıyla, Şeytan kumandasına verilen fırkalardan en dehşetlisi; yarım çıplak hanımlardır ki, açık bacağıyla dehşetli bıçaklarla ehl-i îmana taarruz edip saldırıyorlar. Nikâh yolunu kapamağa, fuhuşhane yolunu genişlettirmeğe çalışarak; çokların nefislerini birden esir edip, kalb ve ruhlarını kebair ile yaralıyorlar. Belki o kalplerden bir kısmını öldürüyorlar.” (1) Hiç şüphesiz, ayet ve hadislerde de belirtildiği üzere bu zamanın en dehşetli fitnesi şehvettir. Şehvetten korunmak, nefsine hakim olabilmek elbette ki zordur. Ama her meselede olduğu gibi, harlanan şehvet tandırının ateşini söndürmede de Kur’an’ın bir çözüm önerisi vardır.

Kuranda asalet ve güzellik sahibi bir kadının zina teklifine karşı, Müslümanın takınması gereken tavrın ne olması gerektiği hakkındaki tavsiyesi, Yusuf suresinde geçmektedir. Yusuf suresinde, Mısır Azizi’nin karısı olan Züleyha’nın Yusuf (as)’a olan aşkından söz edilir. En sonunda muradına ermek için, Yusuf (as)’ı bir odaya kilitler ve O’na “Haydi  Gelsene” der. “Evinde bulunduğu kadın (gönlünü ona kaptırıp) ondan arzuladığı şeyi elde etmek istedi ve kapıları kilitleyerek "Haydi gelsene!" dedi.” (2)  Bu isteğe karşı Yusuf (as)’ın verdiği cevap ise şu oldu:  مَعَاذَ اللّٰهِ  "Allah'a sığınırım” Yusuf (as) Allah’a sığınmıştı. Şehvet tandırının ateşinin, vücudu çepeçevre her taraftan kuşattığı bir anda, Allah’a sığınan Yusuf (as)’a Allah yardım etti. Ve O’nu bu zor durumdan kurtardı. Bu olayın geçtiği ayetten alacağımız ders şudur ki; şehvet ateşini söndürebilmek için sığınacağımız liman Allah’tır. Ama gerçek anlamda Allah’a sığınmaktan bahsediyoruz. Kavlen ve fiilen Allah’a sığınmaktan bahsediyoruz. Kuranın hükmü kıyamete kadar baki olduğuna göre, zaman ve mekan fark etmez. Böyle zor bir anda kalan her Müslüman, gerçek anlamda مَعَاذَ اللّٰهِ  "Allah'a sığınırım” derse Allah O’nu bu zor durumdan kurtaracaktır.

Ata bin Yesar, tabinin büyüklerindendir. Kardeşi Süleyman bin Yesar da hadis imamlarındandır. Bunlar Medine’den çıkıp Mekke’ye hacca gidiyorlar. Yolda bir handa konaklıyorlar. Süleyman ve arkadaşları alışverişe çıkıyor, Ata ise tek başına handa kalıyor. O anda içeri bir kadın giriyor. Ata, kadının dilenci olduğunu zannediyor. Kadına bir ihtiyacının olup olmadığını soruyor. Kadın cevaben evet diyor. Ata, kadının para isteyeceğini zannederken, kadın başka bir şey istiyor. Kadın eşinin olmadığını söyleyip kendisiyle zina yapmasını istiyor. Ata bin Yesar kadına diyor ki; beni de kendini de Allah’ın ateşiyle yakma. Haydi yoluna git diyor. Kadın bu defa yüzünü, saçını başını açıyor. Onu tahrik etmeye çalışıyor.  Ata bin Yesar , kadına tekrar; “ey kadın hadi git, beni de kendini de Allah’ın ateşiyle yakma” diyor. Kadın daha da ısrar edince, Ata bin Yesar, Allah’ın zina edenlere hazırladığı cehennem azabını düşünüp ağlıyor. Uzun bir süre ağlıyor. Bunu gören kadın da ağlamaya başlıyor. O anda, Ata’nın kardeşi Süleyman ve diğer arkadaşları da içeri giriyorlar. Bu ikisinin ağladığını görünce onlar da ağlıyor. Ama niçin ağladıklarını bilmiyorlar. Ata da onlara bir şey söylemiyor. Kim geliyorsa ağlıyor. Gelenler kötü bir şey olduğunu zannedip bir şey sormadan ağlıyor. Ama kimse ne olduğunu da bilmiyor. Ata da söylemiyor.

Ata bin Yesar ve beraberindekiler haclarını yapıp dönüyorlar. Ata bin Yesar ve kardeşi Süleyman bin Yesar bir konakta uyurlarken, Ata çığlık atarak uyanıyor. Uyandıktan sonra, hüngür hüngür ağlamaya başlıyor. Kardeşi Süleyman ona niçin ağladığını sorar. Ata, kimseye söylememesi şartıyla kendisine söyleyeceğini söyler. Kabul edince, Ata anlatmaya başlar. Ben bu gece rüyamda Yusuf (as)’ı gördüm der. O’nu görünce ağlamaya başladım. Yusuf (as) bana neden ağladığımı sordu. Ben de cevaben dedim ki; Allah sana bu kadar güzellik vermişti. Ve seni Kralın karısı gibi bir kadınla imtihan etti. Ve sen bu imtihanında başarılı oldun. Kadının zina isteğine cevap vermedin. Bunun üzerine Yusuf (as) bana: Bana şaşırıncaya kadar Ebva mıntıkasında cemal ve güzellik sahibi kadının zina teklifine yok diyen adama şaşırsana. Yusuf (as) bununla rüyayı gören Ata bin Yesar’ı kastetmişti. Yani ben Allah’ın peygamberiyim, Allah beni korur, şaşılacak olan bu değil. Şaşılacak olan sensin, demek istiyor. Ata diyor ki; ben ne kastettiğini anladım. Ondan dolayı oturup ağladım.

Tırmızi de geçen bir rivayette Mersed adında bir sahabeden söz edilir. Bu sahabe, kaçakçılık işiyle uğraşırmış. İnsan kaçakçılığı… Ama şerefli bir insan kaçakçılığı. Mekke’de zor durumda kalan sahabeyi Medine’ye getirirmiş. Mersed’in Mekke’de aşık olduğu Anak adında bir kadın varmış. Yine bir gece Mersed bir sahabeyi kaçırmak için Mekke’ye gitmiş. Mekke’de bir duvarın dibinde saklanıyor. Gece karanlığında, saklandığı yerden gideceği eve gizlice giderken, Anak adındaki sevgilisi, o gece karanlığında Mersed’i gölgesinden tanıyor. Birbirini gölgelerinden tanıyacak kadar seven böyle iki aşık. Anak, Mersed’e bu gece bende kal diyor. Gecenin karanlığında, iki aşık. Yalnızlar. Allah’tan başka, onları kimse görmüyor ve bilmiyor. Üstelik, birbirlerini uzun zamandır görmüyorlardı… İşte zina için tüm şartlar oluşmuşken… Yani demir mıknatısın çekim alanına girmişken… Tam o anda, Mersed diyor ki; يا عناق ان الله حرّم الزني / Ey Anak Allah zinayı haram kıldı. Anak, üç defa teklifini tekrarlıyor. Ama, üçünde de aldığı cevap aynı. Buna sinirlenen Anak, yüksek sesle; “ ey Mekkeliler, Mersed sizin esirlerinizi kaçırıyor” diye yüksek sesle bağırıyor. Müşrikler, Mersed’i kovalamaya başlıyor. Mersed bir yere saklanıyor. Müşrikler, saklandığı yerin tam üstünde duruyorlar. Mersed diyor; ki vallahi üstüme gelip durdular, eğer ayaklarının dibine baksaydılar beni göreceklerdi. Ama bakmadılar. Allah beni onlardan korudu. Allah’ın sınırlarını koruyanları, Allaha sığınanları, Allah da koruyor. Nitekim hadisi şerif de “ احفظ الله يحفظك“  “Sen Allah’ı koru ki, Allah da seni korusun” buyurulmuştur. Yani Allah’ınsınırlarını koru ki, Allah da seni korusun.

Asrımızda iffetsizlik ve hayasızlığın had safhada olduğu bu asırda, bizler de Allah’ın sonorlarını korursak, Allah da bizi koruyacaktır. Bunun için de Yusuf (as) gibi, biz de (Allah korusun) böyle bir durumla karşılaştığımızda مَعَاذَ اللّٰهِ  "Allah'a sığınırım” diyelim.

Bir dahaki yazımızda buluşuncaya dek, Allah’a emanet olun. Dualarınızı bekliyorum.

1-Bediüzzaman Said Nursi, Gençlik Rehberi Sözler Neşriyat İstanbul 1995
2 -Yusuf Suresi 23

Mücahid Haksever / Habernas