Şehid Rehber Hak davaya adanmış bir ömrün mücadelesi-20

Bu bölümde Şehid Rehber Hüseyin Velioğlu’nun bir fikir adamı olarak düşünce ve görüşlerinden akide ve dünya görüşü ile İslam alimleri ve İslami eserler hakkındaki fikirleri anlatılmaktadır.

Şehid Rehber Hak davaya adanmış bir ömrün mücadelesi-20

BİR FİKİR ADAMI OLARAK DÜŞÜNCE VE GÖRÜŞLERİ

AKİDESİ VE DÜNYA GÖRÜŞÜ

Şehid Rehber, ilahi ve hak din olan İslam’ı; bireyin, ailenin ve toplumun bütününe ve hayatın her anına tatbik edilmesi gereken bir yaşam tarzı olarak görüyordu. Bunun bir gereği olarak devlet idaresinin mutlaka İslam’a göre şekillendirilmesi gerektiğine ve Müslümanların bundan dolayı sorumluluk sahibi olduğuna inanmaktaydı.

Kur’an’ın, insan hayatı ve yaşam tarzı için kaynak, devlet idaresi için anayasa, Resulullah’ın (sav) da Kur’an’ın yürüyen hali ve Müslümanlar için her konuda en güzel örnek olduğuna inanmaktaydı.

Mü’minlerin, iman bağıyla birbirlerine bağlandıklarına, bu bağın insanlar arasındaki en güçlü ve onları birbirlerine en çok yakınlaştıran bağ olduğuna, böylece bütün Mü’minlerin kardeş olup tek bir ümmet oluşturduklarına inanmaktaydı.

Müslümanların, İslam’ı kendi ve aile hayatlarında yaşamaları, toplum hayatına da hakim kılmak için çalışmaları, bunun için dağınık olmak yerine örgütlenip birlikte hareket etmeleri, bu uğurda başa gelenlere karşı sabır ve tahammül göstermeleri gerektiğine ve Allah’ın (cc) takdir ettiğinden başka bir şeyin başa gelmeyeceğine inanmaktaydı. Müslümanların Cemaat olmadan ve örgütlü bir güç haline gelmeden İslam’ı hakim kılamayacakları ve Müslümanların kurtuluşunu sağlayamayacaklarını söylerdi.

Laik Kemalist Rejimin, gayri İslami temeller üzerine bina edildiğini, İslam’a ve Müslümanlara karşı başından beri düşmanca bir siyaset izlediğini, İslam’ın toplumdaki müessese ve eserlerini yok etmeye ve Müslümanları sindirmeye çalıştığını, bu konuda çok zarar verip tahribat yaptığını, bu nedenle Müslümanların bu rejime karşı birleşip mücadele etmeleri gerektiğini, bu düzene karşı mücadele etmeyen ve mücadele safında yer almayanların sorumluluk altında kalacaklarını düşünürdü. Cemaati kurmasındaki temel saik ve faktör de buydu. Yani gayri İslami Laik Kemalist Rejime karşı mücadele, Hizbullah Cemaatinin varlık sebebi olmuştur.

Tekfirci, dışlayıcı, yapay, tecrite dayanan, yapmaktan çok konuşmaya ve tartışmaya, icradan çok şekilciliğe dayanan düşünceleri benimsemezdi. Her konuda Kur’an ve Sünnetin esas alınması aynı zamanda mücadele ve faaliyetlerde Rasulullah’ın (sav) hareket metodunun örnek alınması gerektiğini savunurdu.

İfrat ve tefrite dayalı tavır ve düşünceleri tasvip etmezdi. İçinde bulunduğu ortam ve şartları gözeterek, faaliyetlerde ihtiyaç duyulan ve çağın gerektirdiği her türlü meşru vasıtanın kullanılması gerektiğini savunurdu. Bunu bizzat pratiğinde de göstermiştir.

Kur’an ve Sünnet’e aykırı düşmeyen bütün mezhepleri kabul eder, mezhepler arasındaki çatışmaları benimsemezdi. Herkesin kendi mezhebine göre amel etmesini tabii görür, bununla birlikte Müslümanların yüz yüze bulunduğu çağdaş meselelere Kur’an ve Sünnet ışığında İslami çözümler getirilmesi için adaletli, emin ve alim Müslüman şahsiyetlerin içtihat etmelerini bir ihtiyaç olarak kabul ederdi.

M. Ö. adlı Cemaat mensubu Şehid Rehber ile ilgili şöyle bir anı anlatmaktadır: “İslami mezheplere bakışında hiçbir taassubu yoktu. Bir gün, bir sabah namazında Şafii olmayan İ. H. önümüzde namaz kıldırıyordu. Şehid Rehber, Şafii mezhebine göre amel ediyordu. Bir arkadaş, şaka ile karışık ve biraz da kısık bir sesle; “Bizim kunut duası yine gitti” dedi. Sesi Şehid Rehber’e de gitti. Şehid Rehber geriye döndü ve: “Bu kadar taassubunuz olmasın. Önünüzde bir imam var ve ona tabii olmuşsunuz. Artık vesveseye gerek yoktur” dedi.

Muhterem İ. Bagasi bu konuda şöyle demektedir: “Mezhep değiştirmelere sıcak bakmaz, bunun gereksiz münakaşalara ve kamplaşmalara sebebiyet verdiğini söylerdi. Mezhep taassubu yapmanın İslam düşmanlarının işine yaradığını, Şiilik ya da Sünnilik adına bir tarafın diğerini hedef almasını kesinlikle kabul etmediklerini söylüyordu. Kendisinin Şafii mezhebine göre amel ettiğini, mezhebini değiştirmek için herhangi bir sebebin olmadığını, ama bu mezhepte bulunmanın, diğer mezheplere menfi bakmayı gerektirmediğini söyler, ‘Şiileri de Müslüman ve kardeş biliyor ve siyasi olarak vahdet içerisinde olunması gerektiğine inanıyoruz’ derdi. “

H. H. adlı Cemaat mensubu şunları aktarmaktadır: “Dünyadaki gelişmelerle yakından ilgilenirdi. Siyonist rejimin yıkılması gerektiğini, işgalci rejim yıkılmadan ve Kudüs kurtulmadan Filistin sorununun, özellikle de İslam ümmetinin sıkıntılarının çözülmeyeceğini söylerdi. Silahlı direnişin dışında Filistin halkının kurtuluş yolunun bulunmadığını, direnişin dışındaki bütün yollara tuzaklar kurulduğunu, Siyonistlerin ve ABD’nin barış ve uzlaşma dedikleri şeyin Siyonist rejimi meşrulaştırma, güvenliğini sağlama ve Filistin’i asıl sahiplerinden arındırma olduğunu dile getirirdi. İntifadaya seviniyor, Filistinli mücahitlerin eylemlerini duyunca sevincini izhar ediyordu. “

“Hizbullah’ın Siyonist rejime vurduğu darbeler ve cephedeki zaferleri onu çok sevindiriyordu. Müslümanların, direniş ve cephelerde büyük kahramanlıklar gösterdiklerini ve kazanan taraf olduklarını, masa başında ise çoğu zaman düşmanın sinsi ve münafıkça yaklaşımlarından dolayı kazanımlarını yitirdiklerini söylerdi. “

İSLAM ALİMLERİ VE İSLAMİ ESERLER HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

Şehid Rehber, İslam alimleri konusunda taassuptan uzak durur, her birisinden ihtiyaç duyduğu konularda istifade etmeye çalışır, görüşlerini tartışma konusu yapmazdı. Özellikle de, günümüz şartlarında Müslümanların ihtiyaç duyduğu konularda, çağdaş İslam alimlerinden istifade etmeye çalışırdı. Bunların başında; Üstad Bediüzzaman Said Nursi, Üstad Hasan El Benna ve İmam Humeyni gelmekteydi.

1400 yıllık İslam Kültür Külliyatının çok zengin olduğunu ve bu günkü Müslümanların yaşadıkları sıkıntıların asıl sebebinin İslami eserlerin azlığı değil, amel ve uygulamanın yetersizliğinden kaynaklandığını, günümüzde yazmaktan çok, mücadele ederek yazılanları pratize etmeye ihtiyaç olduğunu söylerdi.

Siyere ayrı bir önem verirdi. Bu konuyla ilgili olarak S. V. adlı Cemaat mensubu şunları dile getirmektedir: “Siyere çok önem verir, sürekli olarak okumamızı tavsiye edip iyi anlamamızı isterdi. Ona; arkadaşlara hangi kitapları tavsiye edelim diye sorduğumuzda, ‘Siyeri okutun’ derdi. ‘Bugün Müslümanların dağınık ve bölük pürçük olmalarının temelinde, Siyeri iyi okumadıkları ve gereği gibi amel etmedikleri yatmaktadır. Siyer, İslami yaşam ve mücadelenin vahyin kontrolünde şekillenmiş halidir. Bu nedenle Müslümanlar Siyeri iyi okumalı, iyi anlamalı ve tatbik etmelidir. Siyer, Müslümanlar için saf ve berrak bir menbadır’ derdi. “

D. Y. adlı Cemaat mensubu, Şehid Rehber’in konuyla ilgili düşüncelerini anlatırken şunları söylüyor: “Şehid Rehber ile ilgili dikkatimi çeken önemli diğer bir şey de, Peygamber efendimizin (sav) hayatına, siyerine çok ayrı bir önem ve ihtimam gösterirdi. Peygamber efendimizin siyerine yaklaşım tarzı bildiğimden farklı bir üsluptu. O bilgi edinmek için sanki siyeri mütalaa etmiyordu. Sanki yapacağı, yaşayacağı şeyler için Peygamber efendimizin hayatından kesitler, bölümler arıyordu. Bu amaçla kendisinin de özel bir siyer çalışması vardı. Resulullah efendimizin (sav) hayatı üzerine yazılan pek çok önemli siyer kitabını bilgisayar ortamına aktarmıştı. Bu konuda bir gün kendisini izleme fırsatım oldu. Bir işi ile ilgili (yapacağı bir iş) siyer sayfaları arasında geziniyordu. O konu ile ilgili bulduğu kısımları –bilgisayar ortamında– başka bir yere taşıyor ve alt alta sıralıyordu.

Şehid Rehber siyeri şöyle tanımlıyordu: “Siyer denilince bir kitap anlaşılmasın. Siyer, beşeriyeti vahye uydurma projesidir” derdi. İlk önerdiği Kur’an’ı Kerim’in okunması, hemen peşinden Peygamber efendimizin siyeri gelirdi.

İslam alimlerinden, önderlerinden istifade tarzı da dikkate şayandır. Şöyle söyleyebilirim; yoğunlaştığı alimlerin en önemli özellikleri; ilmi ile amil olan, özellikle de hareket sahibi olan alimlerdir. Mesela sıklıkla vurguladığı ve ön plana çıkardığı üç alim şunlardı: Üstad Hasan El–Benna, Üstad Bediüzzaman Hazretleri ve İmam Humeyni idi. Eğer dikkat edilirse, bu üç zatın takipçileri kendi özgün dünyalarında birbirinden çok uzak ve farklıdırlar. Oysa Şehid Rehber, kendi düşünce ve yaşam dünyasında bunları uzlaştırabiliyor, istifade edebiliyor ve ettirebiliyordu. Sadece bunlar değil, pek çok İslam aliminin önemli özelliklerini istifade edebilecek şekilde ön plana çıkarıyor, adeta güncelleştiriyordu. İmam Rabbani, İmam Gazali gibi.

Bu alimlerin eserlerine yaklaşım tarzı da tıpkı siyere yaklaşım tarzı gibi uygulamaya, pratiğe yöneliktir. Mesela Üstad Bediüzzaman’ın Risalelerinden faydalanma ve tanıtmaya yönelik 9 maddelik belki de 9 cümle hacminde kaleme aldığı tahlili, bu alimlerin eserlerini nasıl bir mükemmellikle kavradığı, süzgeçten geçirip istifadeye sunduğu hakkında fikir verir. Alimlerden bu şekilde faydalanmasının en önemli sebebi, zannımca taassup ve tutuculuk sahibi olmamasıydı.

M. S. adlı Cemaat mensubu da bu konuda şunları aktarmaktadır: “Şehid Rehber, asrımız veya geçmiş asırlardaki alimlerden her birinin öne çıkan ve Müslümanların onlardan istifade edebilecekleri güzel vasıflarını zikrederdi. Örneğin; Ş. Hasan El–Benna’dan teşkilatçılık ve örgütlü mücadele yönünü, İmam Humeyni’den bahsedince, önderlik ettiği inkılap ve emperyalizme karşı verdiği mücadelesini, Üstad Bediüzzaman’dan bahsedince, fikri ve akidevi yönü ile Kemalist rejime karşı verdiği kararlı ve uzun soluklu mücadelesini örnek gösterirdi. Diğer İslam alimlerinden de bahsedince, aynı şekilde saygıyla bahseder, İslam’a hizmet ettiklerinden dolayı onlara minnettarız derdi. Tabi bu özelliği, Cemaatin diğer mensuplarına da sirayet ederdi. Çünkü bu tür sohbetlerinin tesiri olduğu gibi, mensupların eğitimiyle ilgili verdiği talimatlarda da bu görüşlerinin yansıması vardı. “

B. V. adlı Cemaat mensubu ise bu konuda şunları belirtmektedir: “Şehid Rehber, İslam alimlerinin eserlerine önem veriyordu. Asrımız alimlerinin eserlerinin başında Risale–i Nur geliyordu. Benim şahsıma emir şeklinde tavsiye etmekle beraber Osmanlıca yazılmış Asar–ı Bediiye ve Miftahül İman adlı kitapları hediye etmişti. Yakın arkadaşlarına da Risale’yi tavsiye ediyordu. Bizi Risale okumaya teşvik etmek ve sevdirmek için bazen Risaleden ortama uygun kısımları okuyordu. Risaleyi okuyan arkadaşları seviyordu. Nerede olsaydı mutlaka yanında Kur’an–ı Kerim, Cevşen ve bir Risale külliyatını bulundururdu. Şehid Rehber, siyer kitaplarını çok seviyor ve özel bir önem veriyordu. Özellikle son zamanlarda siyere çok ağırlık vermişti. Hatta birçok defa: “Biz siyerciyiz. Her hareket bir şeye ağırlık verir ve kendini bir şeye nispet eder. Biz de hareket olarak siyerciyiz” dediğine şahid oldum. Son zamanlarda bir siyer çalışması yapıyordu. Tamamlayıp tamamlamadığını bilmiyorum. “

Devam edecek…