Kur'an'da böyle bir ayet var mıydı? / Mücahid Haksever

Peygamberin görevinin haşa postacılık olduğunu söyleyen şahısa, 'Sana da zikri (Kur'an'ı) indirdik ki, insanlara kendilerine indirileni açıklayasın ve olur ki düşünürler' ayetini okuyunca yüzündeki ifade; “böyle bir ayet Kur'an'da var mıydı?” diyen kişinin ifadesiydi. Bana dediği şey, ağabeylerime bunu bir sorayım oldu

Kur'an'da böyle bir ayet var mıydı? / Mücahid Haksever

Öğlen namazına yetişmek için aceleyle camiye gitmiştim. Caminin çay ocağından cami kapısına yöneldiğim esnada bir ses duydum. Biri değil, birileri çağırıyordu beni. Döndüğümde cami cemaatinden birkaç amcanın oturduğu masada, Kur'an'a ve onun peygamberine bizim bakış açımızdan farklı bir bakış açısıyla bakan bir kardeşimizle beraber oturduklarını gördüm. Cami cemaatindeki amcaların yüzlerinden ruhen çektikleri sıkıntıyı görebiliyordum. Beri tarafta malum kardeşimiz de zafer kazanmış bir komutan edasıyla yüzünde alaycı bir tebessümle onlara bakıyordu. Namaza girecektim. Ama ısrarlı davetlerinden, yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğunu anlamıştım. Daha ezan da okumamıştı. Yanlarına vardım masalarına oturdum.

Malum kardeşimiz, amcalarımıza Peygamberin görevinin haşa postacılık olduğunu söylemiş. Postacı sözünü kullanmamış. Ama o anlama gelecek sözler kullanmıştı. Bu amcalar bu kardeşimizin yanlış bir düşünceye sahip olduğunu biliyor ama falan sure falan ayet deyince, Kur’an'a olan imanlarından susmak zorunda kalıyorlar. Çünkü ona cevap verebilecek bir bilgi birikimine sahip değiller. Sorun nedir diye sorduğumda onun sözlerini bana aktardılar. Bu adam bize Kur'an’dan ayetlerle Peygamber (sav)’in görevinin sadece vahyin insanlara ulaştırılması olduğunu söylüyor dediler. Namaza az bir vakit kalmıştı. Bu kısa zamanda O’na kısa ve öz bir cevap vermeliydim. Çünkü camiden çıkarsa bir daha onu yakalayabilme şansım olmayacaktı. Dışarıda bunu da kendisinin haklılığına delil olarak kullanacağından da şüphem yoktu.

Ben caminin kütüphanesinden bir Arapça Kur'an alıp geldim. Nahl Suresi 44. ayeti açtım. Ve bu kardeşimizden bu ayeti açıklamasını istedim. Kardeşimiz Arapça bilmediğini söyledi. Dedim Arapça bilmemene rağmen nasıl olur da Arapça bir ayet hakkında konuşursun. Bana falan alimin meali ondan okuyorum diye cevap verdi. Ona dedim ki sen kendin meal diyorsun. Zaten meal kelime olarak, bir sözün manasının mota mot, her yönüyle değil de biraz noksanıyla ifade edilmesi anlamındadır. Çünkü Kur’an’ı başka bir dile tam anlamıyla çevirmeye imkân yoktur. Yani o işte mutlaka bir eksiklik olacaktır. Eğer bu mutlak manada Kur’an'sa, o halde bu meali inkar eden kafir olur.  Ama sen o adama güveniyorsun onun sözünü Kur'an diye insanlara anlatıyorsun. Ama Peygamberin sözünü kabul etmiyorsun. Dedim bak bu ayet diyor ki; “Sana da zikri (Kur'an'ı) indirdik ki, insanlara kendilerine indirileni açıklayasın ve olur ki düşünürler. “ (1) Yani ayet şunu diyor, Ey Muhammed (sav), senin görevin bu Kur'an'ı insanlara götürdükten sonra bitmiyor. Bunu onlara açıklayacaksın da. Peygamber’in görevi hem mektubu götürmek hem de mektubun içeriğini insanlara okuyup açıklamaktır. Bu ayeti gördüğündeki yüzündeki ifade; “böyle bir ayet Kur'an'da var mıydı?” diyen kişinin ifadesiydi. Bana dediği şey, ağabeylerime bunu bir sorayım oldu. Çünkü ağabeyleri ona bu ayeti ezberletmemişlerdi.

Avrupa’da, bu uzak diyarda, gayrı meşru yollara sapmış, camiden, namazdan, ibadetten uzak, bunca gençlerimiz, insanlarımız varken, bu kardeşlerimizin namaz kılan, cami ehli insanlarla uğraşması ne kadar acı. Tüm enerjilerini Müslümanlara harcamaları ne kadar üzücü. Oysaki bu insanlar, gördüğün gibi zaten camide namaz kılıyorlar. Bu insanlar zaten kurtarılmış. Sen Nuh (as)’ın oğlu gibi azgın dalgaların içinde ebeveynlerinin gözü önünde boğulan evlatları kurtar. Bu enerjini onlar için harca. Bu hem dinin hem dünyan için daha hayırlı olmaz mı? Diyeceğim o ki, Müslümanlar bildiğiniz gibi. Ülkeler, kıtalar aşsada aynı yanlış ve hataları yapmaktan geri durmuyor.

Rabbim bize şuur ve basiret versin inşallah. Bir dahaki yazımızda buluşuncaya dek, Allah’a emanet olun. Dualarınızı bekliyorum.

1-Nahl 44

Mücahid Haksever / Habernas