Borrell, Albanese ve de Villepin: Filistin, Avrupa’nın politik manzarasını yeniden yazıyor

Paris’te düzenlenen “Filistin ve Avrupa” konferansında üç üst düzey Avrupalı siyasetçi, Filistin krizinin Avrupa kamuoyu ve siyasi karar alma süreçlerini yeniden şekillendirdiğini vurguladı. Avrupa’nın İsrail’e koşulsuz desteğinin sorgulanması, ekonomik ve diplomatik yaptırımların uygulanması çağrısı yapıldı.

Borrell, Albanese ve de Villepin: Filistin, Avrupa’nın politik manzarasını yeniden yazıyor

Üç Avrupalı siyasetçi, Filistin’in şu anda Avrupa sahnesini yeniden şekillendirdiği konusunda hemfikir oldu. Bu açıklama, Arap Araştırmaları ve Politika Çalışmaları Merkezi – Paris Şubesi ve “Collège de France” Tarih Kürsüsü tarafından düzenlenen “Filistin ve Avrupa” konferansının Cuma akşamı yapılan son oturumunda yapıldı. “Filistin Avrupa’yı Nasıl Yeniden Şekillendiriyor?” başlıklı oturumda, BM İnsan Hakları Özel Raportörü Francesca Albanis, eski Fransa Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Dominique de Villepin ile CIDOB Başkanı ve eski AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell konuşmacı olarak yer aldı; oturumu ise Fransız Anias Levalou yönetti.

Siyasetçiler, Filistin’in günümüzde Avrupa sahnesindeki konumuna dair yoğun bir siyasi ve ahlaki özet sundu ve Gazze’deki soykırım savaşı bağlamında Avrupa kamuoyu ve resmi kurumlarında devam eden dönüşümün boyutunu ortaya koydu.

Borrell: İsrail’e Koşulsuz Destek Son Bulmalı

Oturumda, Levalou’nun konuşmacılara doğrudan yönelttiği temel soru şuydu: Filistin meselesi Avrupa’yı nasıl yeniden şekillendiriyor? Konuşma, İspanyol Borrell ile başladı. Borrell, “Collège de France”un konferansa ev sahipliği yapma kararını iptal etmesini eleştirerek, organizatörlerin kararlılığıyla konferansı planlandığı gibi gerçekleştirmelerini moral zaferi olarak nitelendirdi. Antisemitizm suçlamalarının gerçek dışı olduğunu belirten Borrell, konferansın akademik ve objektif olduğunu, katılımcı çeşitliliğinin ve sunumların da bu dengeyi gösterdiğini vurguladı.

Borrell, Avrupa Birliği’nin “ilkeleri uygulamaya dönüştürmede derin bir kriz yaşadığını” belirterek, Avrupa’nın insan hakları konusundaki söylemleri ile uygulamaları arasındaki çelişkinin, Avrupa’nın savaş ve soykırım suçlarına karşı suç ortağı veya sessiz kaldığı yönünde suçlamalara yol açtığını söyledi. Borrell, Avrupa’ya İsrail’e koşulsuz desteğin son bulacağı ve askeri operasyonları durdurmak için ciddi bir baskı uygulanacağı yeni bir yaklaşım önerdi. Ayrıca İsrail’e yönelik Avrupa kurumlarındaki desteği “sabit ve derin” olarak tanımladı ve mevcut yaptırımların çoğunlukla kağıt üzerinde kaldığını vurguladı.

Borrell, üye devletlerin çoğunun İsrail’in kendini savunma hakkı olduğunu düşündüğünü belirterek, bunun AB’nin gerçek baskı yapma kapasitesini sınırladığını söyledi. Yine de Borrell, gerçek değişimin mümkün olduğunu ve bunun zaman alacağını, ancak Avrupa kamuoyunda Filistinlilerin trajedisine yönelik artan bir ahlaki farkındalık oluştuğunu, bunun AB’nin tutumlarını yeniden gözden geçirmesi için gerçek bir güç oluşturduğunu vurguladı.

Albanis: Avrupa Politikasını Gözden Geçirmeli

İtalyan Francesca Albanis konuşmasına, Filistin topraklarında yaşananların “sadece ihlaller değil, sistematik bir şiddet mekanizması” olduğunu belirterek başladı. Avrupa’nın sessiz kalmasının, ihlallerin sürmesine aktif şekilde katkıda bulunduğunu söyledi. Avrupa’nın yalnızca kaygı açıklamaları veya sembolik çağrılarla yetinmemesi gerektiğini vurgulayan Albanis, İsrail’e gerçek bir baskı uygulanmasının şart olduğunu ifade etti. Avrupa ile İsrail arasındaki ekonomik anlaşmalar, özellikle AB-İsrail Ortaklık Anlaşması’nın yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini belirtti; “İsrail’i normal bir ortak olarak kabul etmeye devam etmek, cezadan kaçmayı güçlendirir ve ihlalleri meşrulaştırır.”

Albanis, Avrupa’nın Filistinlilere karşı hem ahlaki hem de hukuki bir sorumluluğu olduğunu, ekonomik ve diplomatik yaptırımlar uygulanmasını ve işgal altındaki topraklarda kullanılan silah ve güvenlik teknolojilerinin ticaretine katılan Avrupa şirketlerinin hesap vermesini talep etti. Avrupa kamuoyunun Filistinlilerin yaşadığı acıları gösteren görüntüler sayesinde yeni bir ahlaki farkındalık geliştirmeye başladığını belirten Albanis, gerçek değişimin yalnızca İsrail’in eylemlerinin hesap vermesiyle mümkün olacağını, koşulsuz destek veya sembolik açıklamalarla değil gerçekleşeceğini vurguladı. Konuşmasını, Filistin meselesinin artık yalnızca dış politika konusu olmadığını, Avrupa değerlerini ölçmek için bir kriter haline geldiğini belirterek tamamladı ve endişeyi somut eylemlere dönüştürme çağrısı yaptı.

De Villepin: Filistin, Avrupa’yı Yeniden Tanımlayan Bir Motor Haline Geldi

De Villepin, konuşmasına ifade özgürlüğünün ve araştırmacıların özgürce konuşabilmesinin önemini vurgulayarak başladı ve akademik tartışmaların kısıtlanmasının risklerine dikkat çekti; bu durum, konferansın “Collège de France” tarafından iptal edilmesi kararında da kendini gösterdi. Ardından, Filistin meselesinin yalnızca dış politika konusu olmadığını, Fransa ve Avrupa’daki temel değerler ve siyasi karar ahlakıyla doğrudan ilişkili olduğunu belirtti. Filistin’i Avrupa’dan uzak bir konu olarak görmek, çifte standartları yansıtır ve kıtanın itibarını zedeler. De Villepin, Filistin meselesinin Avrupa ve Fransa için öncelikli bir gündem maddesi olması gerektiğini vurguladı.

De Villepin, Filistin topraklarındaki ihlallerin doğrudan adlandırılması gerektiğini, bunun gerçek bir hesaplaşma için temel adım olduğunu söyledi. Avrupa politikasının açık ve kararlı olması gerektiğini, şekli veya sembolik olmaması gerektiğini, İsrail’i ihlalleri durdurmaya zorlamak için tüm siyasi, diplomatik, hukuki ve ekonomik araçların kullanılmasının şart olduğunu belirtti. Filistin’deki krizlerin gerçek çözümünün şiddet veya suç ortaklığı ile değil, etkili diplomasi ile sağlanacağını, Avrupa’nın uluslararası hukuku uygulama ve sivilleri koruma konusunda ahlaki cesarete sahip olması gerektiğini vurguladı.

Bir saatten fazla süren oturumda, üç konuşmacı Avrupa’daki mevcut duruma dair net bir tablo çizdi: Avrupa, temkinli veya sessiz hükümetler ile haftalık gösteriler yapan öfkeli kamuoyu arasında benzeri görülmemiş bir bölünme yaşıyor; yeni nesil, geleneksel siyasi söylemleri reddediyor. Oturum, Filistin’in artık yalnızca Avrupa siyasetinde dış bir mesele olmadığını, Avrupa’nın kendisini yeniden tanımlamasını sağlayan bir motor haline geldiğini ortaya koydu: Avrupa’nın imajı, değerleri ve uluslararası ağırlığı.