Başarıyı kendine mal etmek / İbrahim Kızar

Bir çok alanda başarılı olan insanlar, bazen başarının sadece kendi emek ve kazançlarının eseri olduğu vehmine kapılır, başarının arkasındaki sebepleri ya hiç görmez yada bile bile göz ardı ederler. Oysa bu başarının arkasında bazen bir annenin göz yaşı, bir babanın, bir mazlumun duası vardır.

Başarıyı kendine mal etmek / İbrahim Kızar

Bir çok alanda  başarılı olan insanlar, bazen başarının sadece kendi emek ve kazançlarının eseri olduğu vehmine kapılır, başarının arkasındaki  sebepleri ya hiç görmez  yada  bile bile göz ardı ederler. Oysa bu başarının arkasında bazen bir annenin göz yaşı, bir babanın, bir mazlumun duası vardır.

Peygamber efendimiz zamanında yazımıza örnek olacak bir vakıayı Enes (r.a) şöyle nakleder :“Nebî sallallahu aleyhi ve sellem zamanında iki kardeş vardı. Bunlardan biri (ilim öğrenmek için) Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gelir, diğeri de (geçimlerini temin için) çalışırdı. (Bir gün) çalışan kardeş, ötekini Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e şikâyet etti. Peygamber aleyhisselâm da: “Belki de sen, onun yüzünden iş buluyor, rızıklandırılıyorsun” buyurdu. (Tirmizi zühd)

Misalde görüldüğü gibi çalışan kardeş  çalışma hayatındaki başarıyı kendinde görmüş ve kardeşini kendine yük görmeye başlayarak Hazreti Peygamber (sav)'e şikayette bulunmuş, Peygamber(sav) ise  onun düşünemediği bir noktaya değinmiş, belki de iş hayatındaki başarının arkasında kendini ilim öğrenmeye veren, dolayısı ile ileride topluma başka yönden faydası dokunacak olan  kardeşinin duasının ve ilerde yapacığı hayırlı hizmetlerin peşin bir mükafatı olduğunu  hatırlatmıştır.

Devlet idaresine talip olanlar için ise kanımca tebaanın, vatandaşların, zulme uğramışların, hakları gasp edilmiş olanların, düşkünlerin, fakir ve miskinlerin duası çok daha önemlidir.

Özellikle kendini halka yakın gösterip, halkın sorunlarına çözümler vaad ederek güvenlerini kazanarak iş başına gelen idarecilerin, tebaanın, vatandaşın, mazlumların, hakları gasp edilmiş olanların, düşkün ve fakirin duasını alarak belli bir noktaya gelen idarecilerin, belli noktalarda başarılar elde eden yöneticilerin, başarılarının  kendilerinden değil belki bu başarının arkasında kendi çaba ve gayretleri ile beraber, halkın, vatandaşın, tebaanın, mazlum ve düşkünlerin, hakları gasp edilmiş olanların, fakir ve miskinlerin dualarının olduğunu da unutmamalı, göz ardı edip  görmezden gelmemelidirler.

Vatandaşın tebaanın, halkın özellikle mazlumun, zülme uğramışın, mağdur edilmiş olanın, hakları gasp edilmiş olanların, fakir ve fukaranın talebini, durumunu, mazlumiyet ve ihtiyacını, görmezden gelen, vaad ettiği halde zülme uğramışın talebini hep erteleyen, gasp edilmiş hakları iade etmeyen, ben mağdurum diye feryad edenlerin feryadına kulaklarını kapayan, mazlumun durumunu bildiği halde elinden tutmayan, zülmü gidermeye gücü yettiği halde zülmü gidermeyen hele hele bu durumu sürekli istismar ederek hep umut verip hiç bir şey yapmayan hükümet ve idarecilerin hali yaman akibetleri perişandır.

Eğer idareciler az önce belirttiğimiz halk kesimlerinin feryatlarına kulak tıkayıp onları oyalama gafletine düşer iseler çok geçmeden işlerinin tepe taklak olmaya başladığını görürler.

İdarecilerin çaba ve gayretleri bahsi geçen halk kesimlerin duası ile başarı hikayelerine dönüşürken, halkın, tebaanın, mazlumların fakir ve miskinlerin duasından mahrum kaldığında ise beyhude bir çabaya dönüştüğünü hayat bize göstermektedir.

Tecrübei hayat, belli bir süre başarılı olan şahısların, bahsi geçen mazlum kesimlerin duasını kayb ettiklerinde yada onlara vaad edip oyalamaya başladıklarında; idarecilerin,  güç sahiplerinin daha sonra yokuş aşağı yuvarlandıklarını, aynı şahısların, idarecilerin bütün çabalarına rağmen,  ne yaparlarsa yapsınlar, yokuş aşağı yuvarlanmaktan kurtulmadıklarını yavaş yavaş  güç ve iktidarlarını kaybettiklerini, ellerinde olanların rakiplerinin eline geçtiğini, rakiplerinin birleşerek bir blok oluşturduklarını, daha önce başarılı oldukları başta ekonomi olmak üzere bir çok alanda başarısız olduklarını, paranın değer kaybettiği, eknominin bozulduğunu, konuşmaşlarının tiye-alaya alındığını, müjdelerinin bir heyecan uyandırmadığını, doğrularının bile artık bir değer ifade etmediğini, halka güven vermediklerini bize dünya gözü ile göstermektedir.

Güç ve iktidar sahipleri için, yönetici ve idareciler için, güçlerini korumak ve iktidarlarını devam etmek istiyorlarsa, doğru olanı  samimiyet ile, vaadları hiç geciktirmeden yerine getirmek, gasp edilmiş olan hakları hak sahibine derhal iade etmek, zülme uğrayanı zülüm altından kurtarmak, muhtaç olanın ihtiyacını gidermektir. Yani mazlumun duasının devamını sağlamaya çalışmaktır.

Bundan ötesi ise yavaş yavaş bulunduğu yerden yokuş aşagı yuvarlanmaktır....

Allah'a emanet olun

İbrahim Kızar/Habernas