Allah’tan Razı Olmak / Muhammed Hadi

“Falan günah güzeldir ama o günahı işleyince günahkar olur, yanarım” korkusu ile, “falan günah nasıl güzel olabilir ki, başkasının hak ve hukukuna nasıl gireceğim, kendim için istemediğimi başkasına nasıl yapabilirim ki! Allah'ın sevmediğini ben nasıl sevebilirim!” tavrı arasında fark vardır.

Allah’tan Razı Olmak / Muhammed Hadi

Tarih boyunca iman eden Müslümanlar, ubudiyetleri ile Allah'ın rızasını kazanma iddiasında olmuşlardır. Hangi işte Allah'ın rızası varsa, onu yapmaya çalışmış, rızasının olmadığı işlerden de uzak durmaya gayret etmişlerdir.

Allah'ın rızası neye vardır? Razı olmadığı şeyler nelerdir? Bu soruların cevabı, Kur'an'ı okuyan her mümin Müslüman tarafından bilinmelidir.

Peki, Allah'ın razı olduğu şeylere bizler de razı geldik mi ya da razı olmadıklarından rızamızla uzak durabildik mi?

Razı olmak ile rıza göstermenin arasında belirgin farklar vardır. Razı olmak; benimsemek, beğenmek, uygun görmektir. Rıza göstermek ise; belirli sebeplerden dolayı kabullenmek ya da buna mecbur kalmaktır.

“Falan günah güzeldir ama o günahı işleyince günahkar olur, yanarım” korkusu ile, “falan günah nasıl güzel olabilir ki, başkasının hak ve hukukuna nasıl gireceğim, kendim için istemediğimi başkasına nasıl yapabilirim ki! Allah'ın sevmediğini ben nasıl sevebilirim!” tavrı arasında fark vardır.

Ya da; “Rabbim bunu yasaklamakla ne de güzel etmiş! Rabbim bunu emretmekle ne güzel de etmiş!” diyebilmek ile, “keşke bu da helal olsaydı, şu da şöyle olsaydı” demek arasında da fark vardır.

Başka bir deyişle; yapmış olduğu günahın ardından tövbe eden Müslümanın iki farklı yaklaşımı olabilir. Yaptığını yanına kar görüp, “tamam artık yapmayacağım” diyen ile, “bu işi nasıl yapabildim” deyip, geçmişte yaptığını hatırlayınca yüzü kızaran, utanan ve bunu kendisi ile dahi paylaşmak istemeyen kişiler arasında fark vardır.

Bu fark, iman etmek ile teslim olmak (yani Müslüman olmak) arasındaki fark gibidir.
İman etmek; gönülden bağlanmak, razı olmak, güvenmek, güven vermek ve inanmaktır. Burada esas olan gönüllülüktür.

Teslim olmak, yani Müslüman olmak ise; boyun eğmek, teslim olmak, gücün karşısında çaresiz kalmaktır. Burada ise, gönüllülük her zaman esas olmayabilir. Bu, zorunlu bir tercih de olabilir.

Allah'tan gönüllü olarak razı olmanın çocuk masumiyeti ile ifade edilişi gibi... Allah’ı sevmek ve O’ndan razı olmayı anlatmak için kelimelerin kifayetsiz ve aciz kaldığı zamanlarda çocuğun; “Allah, Allah'tan razı olsun” demesi gibi. Bu ifade şekli, Hz. Peygamber’in (s.a.v) cümlelerinde de farklı şekilde, “Allah’tan, Allah’a sığınmak” tarzında yer buluyor: 

“Allah’ım! Gazabından rızana, cezandan affına ve Sen’den yine Sana sığınırım…”

Allah’tan razı olmak, Allah’ın rızasını hakkıyla kazanmaktır. Bu ancak müminin şiarıdır.
“İman edip salih amellerde bulunanlar ise; işte onlar yaratılmışların en hayırlılarıdır. Onların Rableri katındaki ödülleri, altından ırmaklar akan, içinde devamlı kalacakları Adn cennetleridir. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu, Rabbini sayıp, O’ndan korkanlar içindir.”(Beyyine: 7-8)

Razı olanlardan ve rızaya mazhar olanlardan olma dua ve temennisiyle….

Wesselam.

Muhammed Hadi / Habernas