ABD ile ittifak: Taviz ve uşaklık döngüsü / İbrahim Kızar
Türkiye ve PYD, ABD ile ittifak yarışında her türlü tavizi vermeye hazır; bu süreçte ne Türke ne Kürde ne de bölgeye bir fayda var. ABD’nin çıkarları uğruna yapılan bu ittifaklar, uşaklık düzeyine varmış durumda ve tek çıkarları kendi putlaştırılmış hedefleri. Bu rezil döngünün kırılması şart.
Bilenler bilir, ABD'nin Suriye’de PYD ile iş birliği yapması Türkiye’yi rahatsız etmiş ve etmeye de devam etmektedir. Türkiye'deki yetkililerden sık sık, “Eğer ABD teröre karşı müttefik arıyorsa bizden daha iyisini bulamaz” şeklinde açıklamalar duyuyorduk.
Yaşadıklarımız ve gördüklerimiz, Türkiye’nin gerçekten ABD ve bazı Avrupa ülkeleri için bulunmaz, nazikçe söylemek gerekirse, bir müttefik olduğunu gösteriyor. Bu gerçek, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hep böyle olmuştur. ABD ve Avrupa ülkeleri ne istedi de Cumhuriyetin kurucuları ya da sonra gelenler "hayır" dedi?
Bu ittifak yarışında hükümetler değiştiğinde bazı aksaklıklar ya da dayatılan taleplerin ağırlığına karşı “mızmızlanmalar” yaşanır. Ancak ABD, hemen başka uşak –pardon müttefik– arayışına girer ve emrine amade yeni “müttefikler” bulur. Bu esnada, eski müttefiklere gözdağı verilir: “Eğer hizmette kusur edersen seni aratmayacak yeni müttefikler hazır bekliyor.” Bunun üzerine, eski uşak pardon müttefik daha azimle “ittifaka” geri döner.
Tabii ki yeni ittifaklar ya da ittifaka dönüşler bedelsiz değildir. Salih Müslim, ABD ile yaptığı ittifakın bedeli olarak 11 bin asker kaybettiklerini söylüyordu. ABD için ölecek Amerikan askeri yoktu; onlar yalnızca silah verir, yeni müttefikleri ölüme gönderirdi. Ne yazık ki uşakların kanı ucuzdur.
Eski müttefik ne bedel ödedi, bilmiyorum; ancak görünen o ki yeni müttefikin (PYD) terk edilmesi karşılığında ABD ve müttefiklerinin istediği her şeye evet denmiş gibi görünüyor. PYD’nin terk edilmesi karşılığında Cumhuriyet Türkiye’sinin çiğnemeyeceği hiçbir sınır yok gibi duruyor.
İttifak kurma yarışında PYD ve Cumhuriyet Türkiye’sinin karakterleri arasında bir fark olduğunu söylemek zor. Biri, asıl; diğeri, aslı örnek alan bir kopyadır. İttifak için her şeye razı olanlar, daha iyisi bulunduğunda terk edilme korkusuyla yaşar. Terk edilme korkusuyla yatıp kalkar, güne daha iyi hizmet verme çabasıyla devam ederler.
Ne yazık ki ABD ile ittifak yarışına girenlerin, kutsal olarak gördükleri tek şey devlet ya da örgüt/parti çıkarlarıdır. Bu çıkarlar uğruna herkesi ve her şeyi satılığa çıkarabilir, herkesle iş birliği yapabilirler. Dün dost olduklarına bugün düşman olur, sonraki gün yeniden masaya oturabilir ve bunu baş döndürücü bir hızla yaparlar.
Cumhuriyet Türkiye’sinin tek derdi, Kürtlerin devlet sahibi olmamasıdır. Kürtler devlet sahibi olmasın diye herkesle sınırsız ittifak, iş birliği ve anlaşma yapmaktan geri durmaz. PYD ise örgüt veya parti menfaatleri için Kürtler hariç herkesle ittifak ve uşaklık yapabilir ve Kürt gençlerinin kanının heder edilmesini dahi göze alabilir.
Şu anda Cumhuriyet Türkiye’sinden ve PYD’den yüksek sesler geliyor. Esad’ın gidişi ya da Siyonist devletin Suriye’nin bazı bölgelerini işgal etmesi, okyanus ötesini yeterince memnun etmemiş olmalı ki hâlâ PYD ile Cumhuriyet Türkiye’si arasında kesin bir tercih yapılmamış gibi görünüyor. Belki de ABD, ikisini birden yanında tutmayı istiyor.
Bakalım bu ittifak, iş birliği ya da düpedüz “uşaklık” yarışını kim kazanacak?
Duamız, bu rezil döngünün kırılmasıdır. Çünkü bu ittifak yarışının ne Kürde, ne Türke, ne de bölgeye bir yararı yoktur.