120 cenazede tüyler ürpertici bulgular: Göz bağlı, yakılmış, yakın mesafeden vurulmuş

İşgalci İsrail, Gazze'de işkence, infaz ve işgal suçlarını belgeleyen 120 cenazeyi Filistinli makamlara teslim etti. Cenazeler, yanık, asılma, yakın mesafe kurşun izleri ve kelepçelenmiş uzuvlar gibi insanlık dışı işkence delilleri taşıyor. Uluslararası toplum, bu suçlara karşı derhal harekete geçmeye çağrılıyor.

120 cenazede tüyler ürpertici bulgular: Göz bağlı, yakılmış, yakın mesafeden vurulmuş

Gün geçtikçe, İsrail işgal güçlerinin Gazze Şeridi’ne yönelik askeri saldırıları sırasında işlediği suçların boyutu daha da gün yüzüne çıkıyor. Soykırımcı İsrail ordusu, Uluslararası Kızılhaç Komitesi aracılığıyla onlarca Filistinli şehidin cenazesini Filistinli makamlara teslim etti. Ancak teslim edilen cenazeler, korkunç işkence ve infaz izleri taşıyor.

Gazze Sağlık Bakanlığı Hastaneler Genel Müdürü Dr. Muhammed Zaqut, işgalci İsrail’den üç ayrı aşamada toplam 120 cenazenin teslim alındığını açıkladı. Cenazelerin büyük kısmının kimliği henüz belirlenemedi. Yapılan incelemelerde, cenazelerde yakın mesafeden ateş açılma izleri, yanıklar, tank izleri ve eller ile ayaklara bağlanmış plastik kelepçeler bulunduğu tespit edildi.

Zaqut, şu ana kadar yalnızca altı şehidin kimliğinin belirlenebildiğini, geri kalanların kimliklerinin DNA analizleri olmadan tespit edilemediğini ve işgalci İsrail’in yalnızca üç DNA verisini paylaştığını ifade etti. Gazze’de bu tür genetik testlerin yapılamaması nedeniyle Sağlık Bakanlığı, cenazelerin kimliklerinin tespit edilmesi için ailelere ait görsellerin ve bazı eşyalara ait bilgilerin yer aldığı bir internet bağlantısı oluşturdu.

“Hayvan Gibi Bağlanmışlardı”

Sağlık Bakanlığı Genel Müdürü Munir el-Ber, cenazelerin teslim alınma şeklinin insanlık dışı olduğunu belirterek, “Gelen cenazeler hayvan gibi bağlanmıştı, gözleri kapalıydı, üzerlerinde yanık ve işkence izleri vardı. Bu insanlar doğal yollarla ölmedi, aylarca dondurucularda tutulduktan sonra infaz edilerek bize teslim edildiler” dedi.

Adli tıp uzmanları da teslim alınan bazı cenazelerin durumunun şok edici olduğunu vurguladı. H32 NMC 14/10/2025 numaralı bir cenazede yapılan incelemelerde, kişinin elleri ve gözleri bağlandıktan sonra asılarak infaz edildiği belirlendi. Uzman, bu tür sahnelere meslek hayatı boyunca hiç tanık olmadığını ifade etti.

Bir Soykırım Zincirinin Halkası

Filistinli insan hakları avukatı Samir el-Manaame, yaşananların Gazze’deki soykırım zincirinin bir halkası olduğunu belirtti. İşgalci İsrail’in onlarca yıldır yüzlerce cenazeyi “sayı mezarlarında” tuttuğunu ve ailelerin sevdiklerine veda etme hakkından mahrum bırakıldığını söyledi.

Manaame, 4. Cenevre Sözleşmesi’ne göre işgal gücünün ölüm yerini, zamanını ve nedenini açıklamakla yükümlü olduğunu, ancak soykırımcı İsrail’in sistematik şekilde zorla kaybetme, işkence ve kasıtlı öldürme politikası izlediğini belirtti.

Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları Gözlemevi: Deliller Katliamı Belgeliyor

Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları Gözlemevi’nin sahadan elde ettiği veriler, teslim edilen cenazelerin “vahşi işkenceye ve infaza” maruz kaldığını net şekilde ortaya koydu. Deliller arasında asılma izleri, yakın mesafeden ateşlenmiş kurşunlar, bağlı eller-ayaklar, göz bağı, yanıklar, kırıklar ve derin yaralar yer aldı.

Gözlemevi, yaşananları Gazze’deki soykırım bağlamından ayrı düşünmenin mümkün olmadığını ve işgalci İsrail’in sistematik olarak esirleri hem fiziksel hem psikolojik açıdan işkence ederek katlettiğini açıkladı. Ayrıca uluslararası tıbbi ve hukuki heyetlerin Gazze’ye acilen girişine izin verilmesi çağrısında bulundu.

Uluslararası Çağrı: Deliller Yok Olmadan Müdahale Edilmeli

Gözlemevi, teslim edilen cenazelerin işgalci İsrail'in hukuki ve insani normlar dışında hareket ettiğini gösterdiğini, resmi ve medyadaki nefret söylemlerinin de bu suçların normalleşmesine neden olduğunu belirtti. Uluslararası topluma, olayların kapsamlı şekilde belgelenmesi ve sorumluların hesap vermesi çağrısı yapıldı.

Ayrıca, BM Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu’na bu olayların soruşturma kapsamına alınması, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne ise işkence, infaz ve cenazelerin zorla alıkonulmasını “soykırım ve insanlığa karşı suç” olarak değerlendirmesi çağrısında bulunuldu.

Sonuç olarak, binlerce kayıp kişinin akıbetinin belirsizliği ve yüzlerce isimsiz cenazenin tutulması, eşi benzeri görülmemiş bir insani ve hukuki trajediyi ortaya koyuyor. Bu durum, uluslararası toplumun adalet, hakikat ve hesap verilebilirlik ilkelerine bağlılığını ciddi bir sınavla karşı karşıya bırakıyor.