Teşkilat, Hareket ve Şehadete adanmış bir ömür: Şehid Rehber Hüseyin Velioğlu

Hayatı ve mücadelesi ile İslami mücadelede yeni bir çığır açan Şehid Rehber Hüseyin Velioğlu'nun biyografisi.

Teşkilat, Hareket ve Şehadete adanmış bir ömür: Şehid Rehber Hüseyin Velioğlu

TEŞKİLAT, HAREKET VE ŞEHADETE ADANMIŞ BİR ÖMÜR: ŞEHİD REHBER HÜSEYİN VELİOĞLU

Ölüm; sessiz bir çığlıktır vedaların en dönülmezinden.  Bir akşam vakti, günün orta yerinde belki… Bazen de seherin cıvıltısında veda ederiz son bir şiirle... Kimi ölüler dirilerden daha yüksek sesle konuşurlar. Kimi yaşayanlar anılarını kitaplaştırır, kimi de resimlere nakşetmiştir dertlerini… Öylesi de vardır hayatını feda eder de gider. Ölümü bile öldürür. Ölümsüz olur Ocağın zemherisinde. Kitabı hayatıdır, okundukça anlaşılan… Anlaşıldıkça özlenilen… Adı Hüseyin, adı gül kırmızısı sevda gibi


O, bize öğretti ki; cesaret ve şecaat; en az tarih kadar hayatları zengin olan, yiğit adamların namıdır. Asalet ve civanmertlik, soya mâhkum değildir. Esaslı bir hakikattir; hapsedilemeyen ruhlara, kelepçe ferman vuramaz... Bazen kaybetmek, bulmalara bir girizgâhtır. Her ayrılık bir gidiş değildir aslında, nice ayrılıklar vardır ki kutlu dönüşlere gebedir. Ayrıldıkça sevilen, sevildikçe hayran kalınan… Adı Hüseyin, adı konulmamış bir destan gibi…

Hayatında mazeretlere yer olmayan bir adamdır Şehit Rehber… Mazeretlerin gölgesine sığınanlar ancak korkaklardır. Öncü adamların büyük sevdaları olur. Sevdası nice olanın, kavgası da mertçe, yiğitçe olur. Tarihi destanların nakışlarında, kahramanların ayak izleri mühürlüdür. Bazen yiğit bir adamın tokadı, tüm zalimlerin suratında silinmez bir nakıştır. İşlendikçe büyüyen, büyüdükçe gönlü kuşatan… Adı Hüseyin, adı kutlu bir sır gibi…

Şehit Rehber Hüseyin Velioğlu; İslami hareketin öncü adamı, son yarım asrın kıymeti anlaşılmayan bir hakikati, kutlu bir direnişin ve mücadelenin kilometre taşlarındandır.Almış olduğu dini eğitimi ve köklü terbiyesi, tesirli hitabeti, kahramanlık ve cesareti, askeri ve teşkilat kabiliyeti ve en önemlisi zühde dayanan yaşantısıyla imrenilesi bir ömrün ve destansı bir direnişin adıdır.

Öncü şahsiyetler, geride bıraktıkları eserler ve fikirler ile tanınırlar. Onu tanımak, bize miras bıraktığı İslami cemaati tanımaktan geçer. Davasını sürdürmeye yeminli yüz binlerce insan, bu insanları bir araya toplayan cemaat ve bu cemaatin mücadele şeklini belirleyen yüzlerce ilke ve prensip onun miras bıraktığı nadide dev bir eserdir. 1400 yılı aşkın İslam Medeniyetinde büyük âlimlerin dev hacimli külliyatlar yazdığını, dolayısıyla günümüz Müslümanlarının sıkıntılarının sebebinin külliyat eksikliği değil, hareket eksikliği olduğunu belirtirdi. Yazmaktan çok harekete, konuşmaktan çok icraata önem verirdi.

Şehit Rehber, tek partili dönemin baskıcı CHPhükümetinin iktidardan düştüğü, minarelerde tekrar özgürce “Allah-u Ekber” nidalarının yankılandığı, camilerin ahır olmaktan kurtulduğu, Kur’an seslerinin bir daha gönüllere dokunduğu, mazlum halkın üzerindeki baskıların bir nebze de olsa azalmaya başlandığı 1950’li yılların başında dünyaya geldi.  Umutların tekrardan yeşerdiği o günlerde gerçekleşen bu doğum güzel baharları müjdeliyordu adeta.

1952 yılında Batman'ın Gercüş ilçesinin Bağözü köyünde dindar bir ailenin evladı olarak dünyaya geldi. Babası Osmanve annesi Fatma tarikat ehli, dindar insanlardı. Çocukluk yılları, köy ortamında tabiatla baş başa geçti. Belki de şahsiyetinin en belirgin özelliklerinden biri olan tabliği bu dönemin bir yansımasıydı. İlk ve ortaokulu Batman'da okuyan Şehit Rehber, lise öğrenimini Mardin Yatılı Lisesinde tamamladı. 1972 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü’ne kayıt yaptırdı.

1970’li yıllar, üniversitelerde sol fikriyatın revaçta olduğu bir dönemdir. Fikri tartışmaların yoğun olduğu üniversitelerde, Müslümanlar da mücadele zemini bulmaya çalışmıştır. O dönemde İslami kesimden öne çıkanlar; Milli Görüş ve Risale-i Nur camialarıydı. Milli Görüş, MTTB üzerinden çalışmalarını sürdürürken; Risale-i Nur camiaları ise adına “medrese veya dershane” dedikleri öğrenci evleri ile varlık göstermişlerdir. Şehit Rehber her iki yapıyı da bu dönemde tanımış, çalışmalarından istifade etmiştir. Ancak Şehit Rehber için bu dönemin en bereketli yönü ise Risale-i Nur kitapları ile tanışmasıdır. Üstad Bediüzzaman ve Risale-i Nur, şehadetine kadar onu en çok etkileyen unsur olmaya devam etmiştir.  Öyle ki okuluna bir yıl ara verip köyüne döndü. Köyünün dağlarında tüm vaktini Risale-i Nur’u tam manasıyla kavramaya ayırdı. İhtilaflı meselelerden kaçınması, ırk ve mezhep tartışmalarına karşı çıkışı, akîdevi meselelerdeki itidalli duruşu bu kaynağın güzel bir yansımasıdır.

Üniversite okuduğu yıllarda 1978 yılı Mayıs ayında evlenen Şehit Rehber’in eşi, Batman’ın saygın ailelerindendir. Bu evlilikten 7 erkek, 4 kız olmak üzere toplam 11 çocuğu olmuştur. Ancak İslam davasının yükünü omuzlaması,  tüm vaktini davaya ayırması ve güvenlik meselesi gibi hususlardan dolayı onlarla tam istediği gibi bir vakit geçirememiştir. Çocuklarına ders veren ve eğitim durumlarıyla ilgilenen arkadaşlarına bolca dua edip memnuniyetini dile getirmiştir.  

1978-1979 yılları Cemaatin kurulduğu yıllar olarak kabul edilir. Bu yıllarda gerek Dünya, gerekse de Türkiye siyasi açıdan çalkantılı bir dönemdedir. Dünya, Doğu-Batı bloğu olarak soğuk bir savaşa sahne olurken Türkiye’de yönetimde siyasi istikrarsızlık, sokaklarda ise sağ-sol kavgaları yaşanıyordu. Müslümanlar açısından ise bir arayışın olduğuaşikârdır.  Şehit Rehber ve arkadaşları İslami bilincin verdiği sorumlulukla hareket ederek, İslami bir çalışmanın ve hareketin kapısını araladılar.

Türkiye’nin birçok şehrinde mütedeyyin şahsiyetler saldırılara maruz kalmaktaydı. Bu saldırıların büyük bir kısmı sosyalist- sol örgütler tarafından gerçekleşmekteydi. Müslümanların birlik olmayışı zalimleri cesaretlendirmekteydi. Cemaatin kurulduğu Batman’da ise Müslümanların birlik oluşu farklı bir ortam oluşturmuştu. Zira Şehit Rehber ve arkadaşlarının birlikteliği, zalimlere karşı koyma hususunda önemli bir avantaj sağladı. Daha ilk yıllarda bile cemaatleşmenin faydaları görülüyordu. Batman’dan başlayan İslami nida hem fikirsel anlamda hem de eylemsel anlamda bölge Müslümanlarına umut olmaya başlamıştı. Burada oluşan hareket, Şehit Rehber ve arkadaşlarının imrenilesi azim ve gayretiyle bütün bölgeyi kuşattı.

Şehit Rehber ve arkadaşlarının davayı; fert fert, köy köy, ilçe ilçe, şehir şehir herkese ve her yere ulaştırma gayreti güzel meyveler verdi. Ancak İslami hareketin çalışma yöntemi ve usulü henüz tam bir netlik kazanmamıştı. Şehit Rehber, İslami hareketin faydasına olan tüm meşru yollardan istifade etme gayretindeydi. Bu vesile ile siyasi anlamda önemli bir güç olan sendika seçimlerinde arkadaşlarının yoğun isteğiyle aday oldu. Çünkü solcuların çok güçlü olduğu Batman Petrol İş Sendikası’nda Müslümanlardan aday gösterilebilecek en etkili isim Şehit Rehber’di. Daha önce solculara karşı aday göstermeye dahi cesaret edilmeyen bu seçimde Şehit Rehber ve arkadaşları 1100 oy alarak ciddi bir varlık gösterdiler. Solcu kesim 1600 civarı oy ile seçimi kazansa da Müslümanlar arasındaki birlikteliğin meyveleri dost-düşman herkes tarafından görülmeye başlanmıştı.

Sendika seçimlerinin verdiği farklı bir mesaj ise İslami hareketin daha kuşatıcı ve çok yönlü çalışmalara girmesi gerekliliğiydi. Sadece bir alanda değil; Müslüman halkı, İslam düşmanlarının elinden kurtarıp onları tekrar özüne döndürecek etkili vasıtalar gerekliydi. Bu niyetle Şehit Rehber ve arkadaşları Diyarbakır’a yerleşme kararı aldılar. Çünkü Diyarbakır’a yerleşmek, İslami çalışmanın bölge ve ülke geneline daha hızlı bir şekilde yayılması demekti.

Diyarbakır’da Kıbrıs Pasajı’nda tutulan büro, sonrasında açılan İlim Kitapevi İslami hareketin bir merkezi gibi çalışır. Özellikle en ücra köylerde dahi olsa İslam davasına katılma ihtimali olan kim varsa herkese gidildi. Bazen yürüyerek, bazen köy arabasıyla, kimi zaman traktörün arkasında ve daha nice zor imkânlarla… Âlimler, İslami şahsiyetler, İslam davasına katkı sunabilecek etkili kişilikler, imamlar, öğretmenler ve daha nicesine ulaşıldı. Allah’ın yardımıyla İslam davasına her geçen gün gönül verenlerin sayısı artıyordu. Elbette Şehit Rehber’in etkileyici kişiliği ve hitâbı, davanın yayılmasında çok etkili oldu.

İlk dönemlerde âlimlere ve imamlara ağırlık verildi. Ancak tam istenilen verim alınamamıştı. Bu durum Şehit Rehber’i daha çok gençler üzerinde etkili olacak bir çalışmaya sürükledi. Tarihte olduğu gibi yeniden İslam davası, genç yiğitlerin omuzlarında yükselecekti. Camiler, okullar, mahalleler, köyler, esnaflar ve daha nice alanlar İslam davasının faaliyet alanına alındı.

Şehit Rehber ve arkadaşları, maddi sıkıntıların ve mazeretlerin arkasına sığınmadan İslami mücadeleyi sürdürüyorlardı. Bazen yiyecek bir şeylerinin olmadığı, Bir tek göz sobanın etrafında ısınmaya çalışan yiğitler bir kez daha aziz İslam davası için fedakârlığın kitabını yazıyorlardı. Allah (cc) da onlara vaadiyle destek oluyordu.

İslam davasının bölgede hızlıca yayılması Marksist PKK’yi rahatsız etmeye yetmişti. Sözde devlet kurmahayalinde olan PKK, kof hayallerini gerçekleştirme hususunda Müslümanları bir engel olarak görüyordu. Bundan dolayı da Müslümanlara yönelik tehdit ve baskılara başvurdu. Silahlı mücadele ile diğer sol örgütleri sindiren PKK, Müslümanları da sindireceğini düşünmüştü. Cemaat mensuplarına ve Müslüman şahsiyetlere sundukları teklif: “Ya Kürdistan’ı terk edeceksiniz, ya bize katılacaksınız ya da sizleri öldüreceğiz” alternatifinden başka bir şey değildi.

İlk dönemlerde Cemaat, PKK ile yapılacak bir savaşınkimseye fayda sağlamayacağı, bölge halkına ciddi zararlar vereceği, İslami çalışmaların olumsuz etkileneceği endişeleri ile sağduyulu yaklaştı. “Çatışmaların kimseye fayda vermeyeceği” hakikati aracılar üzerinden PKK’ye ulaştırıldı. Ancak PKK’nin kibri,  Müslümanların sağduyulu yaklaşımını bir korkaklık olarak yorumlamasını sağlıyordu. Cemaate kendisini savunmaktan başka bir yol bırakmamıştı.

Şehit Rehber ve dava arkadaşları için zorlu bir süreçbaşlamıştı. Ancak Müslümanların büyük fedakarlıkları, göstermiş oldukları göz yaşartıcı dayanışma ve cesaretörnekliği, tavizsiz duruşları ve şehitlerin kanının bereketiyle, en önemlisi de Allah’ın yardımıyla Müslümanlar muzaffer olmuşlardı. Yüzlerce şehidin verildiği bu zorlu mücadele adeta bir kez daha Bedir Zaferi’ni yaşatıyordu.

Cemaatin, PKK ile olan bu zorlu mücadeleden Allah’ın yardımıyla galip ayrılması hayırlı birçok sonuçlar doğurdu. Bölge halkı İslami çalışmalara yoğun bir teveccüh göstermiş, Cemaati bölgede sözü geçen bir konuma yükseltmişti. Şehit Rehber yoğunlaşan İslami faaliyetler hususunda kardeşlerin eğitimi ve yetiştirilmesi hususunda ciddi bir gayret ortaya koyuyordu. Cemaatin bölgedeki çalışmaları, hatta bölgeyi aşan davet ve tebliğ faaliyetleri; Müslümanları, Kemalist rejim ve derin odakların hedefi konumuna getirdi.

Dönemin derin-kirli devlet rejimi, Jitem vb. isimlerle Cemaat’e yönelik kirli hesaplar içerisine girdi. Bir devlete yakışmayacak şekilde, adeta hiçbir değeri gözetmeyen, acımasız bir örgüt gibi davranıyordu. Cemaat’i çökertmek adına en kirli yöntemlere başvurdu. Şehit Rehber ve arkadaşlarının bu dönemdeki tek dertleri kardeşlerini bu zalim çarktan korumak ve her şeye rağmen İslami mücadeleyi sürdürmekti. Şehit Rehber’in, Cemaat’in ve İslami çalışmaların maslahatı için hizmetini gizli bir şekilde sürdürmesi gerekiyordu.  Şehit Rehber için 1991 yılında Diyarbakır’dan ayrılıkla başlayan bu süreç; Mardin, Adana, Konya ve İstanbul’a uzanan bir muhacerat hayatına dönüştü.

Şehit Rehber kaldığı tüm şehirlerde İslami çalışmalar ile yoğun bir şekilde ilgilendi. Öyle ki uyku ve yemek gibi fıtri ihtiyaçlara verilecek zamanı bile kendisi için çok görüyordu. Çok fazla çalışıyordu. Bu dünyada acelesi olan bir kişi gibi davranıyordu. Zira çemberin daraldığını hissediyordu. Şehadet müjdesini yüreklerinde hissediyordu adeta.  17 Ocak 2000 tarihinde İstanbul’da kaldıkları eve düzenlenen operasyonla çok istediği şehadete kavuştu. Ömrünün son anında, son nefesinde dahi İslami çalışmaların selametini düşündü. Kardeşleri için tedbirler aldığı bir ortamda şehit oldu.

33 kurşuna isabet olan mübarek naaşı bir tespihin çekilmiş son zikirleri gibiydi. Oysa isabet alan; onun şahsında,Müslümanların izzeti ve tüm kardeşlerinin yüreğiydi.Gecelerini kıyam ve secde ile geçiren bir Abid’in, hayatını mücadele ile geçiren bir Mücahid’in, Rabbinden başka kimseden korkusu olmayan bir Muttaki’nin hayat hikâyesi erdemli, asil ve onurlu bir şehadetle noktalanıyordu. Bu güzel hayata yakışan da ancak bu olurdu. Fışkıran ak kanı, yüzlerce ciltlik bir kitabın ispatlayamayacağı hakikati tek başına ispatladı.

Şehit Rehber, şehadetle çok istediği arzusuna kavuşmuştur. Zira yıllar önce Şehit Ata’nın duvardaki resmine bakarak “Bu kimdir” diye soran arkadaşına; “Bu Şehit Ata’dır. Bir gün gelecek bu duvar şehitlerin fotoğraflarıyla dolacaktır. Hepsinin ortasında da benim fotoğrafım olacaktır.” Şeklinde cevap vermiştir. Allah (cc) hayatını, mücadelesin, direnişini ve şehadetini kabul eylesin.

“Mü’minlerden öyle erler vardır ki, Allah’a verdikleri söze sâdık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Onlar, verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.” (Ahzab -23)