Rojava (Kürdistan)’dan Kuzey-Doğu Suriye’ye/Nurullah Yılmaz

Rakka’da, Deyri Zor’da 10 binlerce Kürd gencini “Serok Obama” uğruna feda etmeye değer miydi? Hadi, Kürd bölgeleri için bahane hazırdı; “halkı korumak içindi”…

Rojava (Kürdistan)’dan Kuzey-Doğu Suriye’ye/Nurullah Yılmaz

Ya, Rakka, Deyri Zor ve diğer bölgeler… (Özellikle Amarika’nın istediği petrol bölgeleri)

Rakka yerle bir edilirken orada kadın, çocuk ve yaşlılar yok muydu..?

Orada yaşayanların, yaşananlardan dolayı kin duyacakları aşikar değil miydi? İlk fırsatta acılarına karşı bedel isteyecekleri…

Neymiş, Amerika ile dostmuşlar. Amerika onları koruyacakmış. Silah veriyormuş, para veriyormuş, dünya siyasetinde onlara yer açacakmış. (Hani, Amerika emparyalist idi ve kendileri antiemperyalist… Bunu sorgulamadan geçiyoruz.)

İlk pazarlıkta Amerika onları yüzüstü bıraktı.

Demek ki; Amerika için “mayın eşşekleri” olmaktan başka bir anlam ifade etmiyormuşlar.

/Özellikle, Avrupa’nın sivrilmiş radikal gençleri bir şekilde Suriye’ye gönderildi ve bunların yok edilme vazifesi de kendilerine verildi. (Dikkat edilirse o kılık kıyafette kimseyi artık Avrupa sokaklarında göremezsiniz.)/

Ve bir de petrol bölgelerini ele geçirme vazifesi…

Ne karşılığında?

Trump; “para ve silah verdik...”

Onbini aşkın gencin canının karşılığı; “silah ve para”…

Muhatabın PKK ve YPG olduğunu bilmeme rağmen, bir Kürd olarak bu sözlerden rahatsız olmayan var mı? Kürdü bu hale düşürenler utansın...

Siyaset bilmezler, gündemi okuyamazlar... Ancak hamaset, ve nutuk…Güya örgüt yönetiyorlar, güya Kürdü yönetmeye talipler…Hala 70 model fikirler, yaklaşımlar, politikalar…

Bilmiyorlar ki, Amerika kendi çıkarına bakar. Türkiye iki taviz verdi mi, ya da iki antlaşma yaptı mı, Amerika, Türkiye yerine onları bombalar...

Bir örgütün imkanları mı, yoksa NATO üyesi ve bölgesinin en güçlü ülkesinin imkanları mı? “İki Patriot satın alacağım derse”, tüm Kürdler ölse kimsenin umurunda olmaz. Trump’ın da, Graham’ın da… Ve de Rus’un da, Esad’ın da…

Bir de utanmadan devrim yaptık diyordular. “Rojava Devrimi…”

/Sorun kendilerine çoğu Rojava’nın ne demek olduğunu dahi bilmez. Bu kadar iddialıyım./

“Romantik ahmaklar”da, “vaay” diye şak şak alkışlıyorlardı. “Bu devrimi nasıl yaptın” diye soran olmuyordu.

Silahla mı yaptın? Hayır!

Halkı örgütleyerek mi? Hayır!

Ya? Ehh, ıhh… İşte Esed’in lütfu, diyelim. Fazla kurcalamasak, heval.

Haa!!!

Derken “Rojava”, federal ve konfederal oldu

Yetmedi, Kanton oldu.

Yetmedi, Özerk oldu.

Yetmedi Kuzey-Doğu Suriye oldu.

O da yetmedi, basiretsizlikleri yüzünden, şimdi tümden yok ediliyor.

Birleşik Suriye…

/Ha, bu arada PKK-YPG Kürdleri savunuyorsa, neden yüzbinlerce Kürd göç etti onların hakim olduğu yerlerden? Neden, onların teşkilatları dışında, vazgeçtim dindarından, laik hatta sosyalist bir tek organizasyon yok? Merak etmiyor musunuz? Geç heval fazla kurcalama/

İşleri güçleri boş konuşmak, nara atmak.

Afrin’de öyle yaptılar. İlk ateşte kaçtılar. Yine ölen gariban köylüye oldu.

Afrinlilere sorun PKK’yi anlatsın size.

İstisnasız şöyle diyeceklerdir;

Şimdi sıra kalan yerlerde, “Biz ilk günden beri Kürdistan’ın her tarafına koştuk,(PKK adına) ama en sıkıştığımız an bizi satıp kaçtılar. Çocuklarımızı yalnız bıraktılar.”

Yine nutuk atıyorlar,

Yine kaçıyorlar/kaçacaklar.

Ve biz yine aynı sözleri duyacağız.

“… bizi satıp kaçtılar. Çocuklarımızı yalnız bıraktılar”

Ancak kendilerine sorsan büyük zafer kazanmışlar. /Her zamanki halleri…

5 sene sonra yine her zaman ki gibi bir itiraf gelir./

Trump sıkışmış asrın direnişi karşısında…

Erdoğan’ın uykuları kaçmış…

Hemen koşmuşlar, “eyvaah biz ettik, siz etmeyin gelin barışalım.”

İyi de, Türkiye kamuoyuna bakıyorsun istediğimizi aldık diyorlar. Hadi diyelim ki onlar uyduruyor. Amerika kamuoyu öyle diyor. AB öyle diyor. Rus öyle. İsrail öyle…

Üstelik, onlar başarısız ise, bölgeyi neden onlar değil de, siz terkediyorsunuz. Hem de camları karartılmış, Kızılhaç ve benzeri yardım örgütlerinin araçlarıyla…/Heval fazla kurcalamaaa, geç./

Rahatlık döneminde İŞİD’in ve Kobani’nin hesabını Yasin’lerden çıkaranlar, buyrun sahneye alalım sizleri. Oturursunuz tabii, “bıvvv” var, değil mi?

Sokağa bile çıkmaya acizler.

Avrupa’da sokak sokak dolaşın, nasıl olsa tehlike yok…Hatta bağırıp çağırarak biraz stres atarsınız, kesmezse bir iki cam indirin ya da bir iki arabanın lastiğini patlatın.

...

İmamoğlu gelecek dertler bitecek. İmamoğlu ne diyor, harekat için..?/Geç heval/

CHP ile birlikte demokrasi getireceklermiş?CHP Kürdlerin haklarını verecekmiş!

Kürdün hakkını zaten elinden alanlar CHP kurucuları ve zihniyeti.

MHP’den dahi daha katı milliyetçi olan İYİ Partiyi anmıyorum bile…

“…Seni başkan yaptırmayacağız.”

…Çok işimiz var, çoook…

Dönüyorsun diğer tarafa. En az o kadar berbat…

Belli ki, mesele PKK’den ibaret değil...

PKK bir kılıf… PKK’nin yaptıkları da, zihniyeti de umurlarında bile değil. Dertleri başka. Söylemlerine ve eylemlerine bakın, yeterli.

Çözüm süreci boyunca PKK etmediğini bırakmadı, ama çıtları çıkmıyordu…

PKK onlarca yapıyı, yüzbinlerce insanı Kürd olmalarına rağmen yertlerinden yurtlarında etti. Ses vermiyordular.

Eğer gerçekten iyi niyetli iseler, harekattan sonra, oraları misal Barzaniye, ya da oradaki yapılara devretsinler.

Afrin’de ne yaptılar? Hiç… Sadece etrafa dadanmış yeni çeteler yarattılar, PKK’yi aratacak cinsten. Burda da öyle yaparlar.

Zaten Kürdistan referandumundan da niyetlerini biliyoruz. Dertleri PKK değil, Kürd-u Kürdistandır.

Kürd olmasın; Rus olsun, Esad olsun, farketmez…

Bu kadar net…

Yoksa hep bir ağızdan kurt gibi ulumaz, kurt işareti yapmaz, plakalara 82 yazmaz, Fetih Suresi okumazlardı. Bilinç altlarında başka emeller var.

Trump; /Siz deli filan deyin, ben işini bilen ve halkın dilini bilen adam diyeyim./ çok güzel özetliyor meseleyi;

“Bırakacaksınız, okul bahçesindeki iki çocuk gibi kavga edecekler, sonra da gidip ayıracaksınız.”

Şu kulaklar bizzat şahit.

Ne bir propaganda amacı vardı, ne de basına yönelikti.

Sadece kendilerini merak eden yakınlarına gönderilmiş bir ses kaydı.

Ve aynen şöyle diyordu; “saldırılar başladığı an, uçaklardan atılan bombalar çevremizdekilere de zarar verdiği için terk ettik yerimizi. Şu an nerede olduğumuzu dahi bilmiyoruz. Bir köye sığınmışız, köy 6-7 yıl önce terk edilmiş bir hristiyan köyü. Hiç kimse yaşamıyor. Etrafımız yılan, akreplerle dolu. Burada ne kadar kalırız, onu da bilmiyoruz. Gelişmelere göre hareket edeceğiz.”

Benim için önemli olan bu sözler… Bu halkın acısı ve çektikleri…

Sebep olanları, Allah bildiği gibi yapsın…

Nurullah Yılmaz / Habernas