Prof. Dr. Ateş: 28 Şubat'ın etkisi hâlâ devam ediyor!
28 Şubat sürecini gerçekleştirenlerin "Bu etki bin yıl sürecek" dediklerini hatırlatan Prof. Dr. Abdurrahman Ateş, "Evet, onların düşündüğü gibi olmadı ama hâlâ putçuluk zihniyetiyle hareket eden, insanları etki altına almaya çalışan bir anlayış bazı yerlerde devam ediyor." dedi.

Askeri vesayetin öncülüğünde yargı, bürokrasi, medya ve sermaye bileşenlerinin kirli ittifakıyla İslam'ı ve onun yaşamdaki pratiklerini hedef alan 28 Şubat süreci, Türkiye tarihinde kara bir leke olarak duruyor.
Halkın alışageldiği darbelerden farklı olan 28 Şubat, İslam düşmanı bütün kesimlerin seferber edildiği, icrasında sivillerin etkin rol oynadığı bir darbeydi. Bu süreçte dönemin cumhurbaşkanının, muhalefetin, sendikaların, üniversite yönetimlerinin, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının iş birliğiyle İslami kesime yönelik adeta bir cadı avı başlatıldı. Haber etiğini ayakları altına alan kartel medyası da ajitasyon ve manipülasyonlarla darbenin önemli bir ayağını oluşturdu.
Bu karanlık dönemde milyonlarca kişi fişlendi. Başörtülü kız öğrenciler okullarından uzaklaştırıldı. Binlerce memur, dindar oldukları için işlerinden atıldı. Tüm kamusal alanda dindarlara yönelik baskı ve zulüm uygulandı. Cunta tarafından oluşturulan Batı Çalışma Grubu (BÇG), tüm kurum ve kuruluşları denetleyerek dindar insanları buralardan uzaklaştırdı.
Darbe sürecinin en vahşi tarafı ise, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşandı. Sadece dindar oldukları için ya da camide Kur'an dersi verdikleri için binlerce kişi gözaltına alındı, akıl almaz işkencelerden geçirildi. Darbe sürecinin verdiği cesaretle dindarlara karşı öylesine pervasız davranıldı ki çocuklara, kadınlara ve yaşlılara dahi işkenceler edildi.
İslam'ın mukaddesatlarına saldırıldı, tesettüre el atıldı, baskın adı altında camilere ayakkabılarla girildi. Dönemin mahkemeleri tarafından özellikle de FETÖ'cü yargıçların eliyle yüzlerce kişi delillere bakılmaksızın sadece iddialar üzerinden yargılanıp müebbet hapse mahkûm edildi. Her ne kadar sonradan bazı düzenlemeler yapılıp bazı mağduriyetler giderilse de aradan geçen 28 yıla rağmen hala birileri tarafından etkisini sürdürüyor.
28 Şubat mağdurlarından İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdurrahman Ateş, o süreçte yaşadığı mağduriyeti, 28 Şubat zihniyeti ülkede halen devam ediyor mu, kemalist zihniyet bu ülkenin insanlarını nasıl bölüyor, fırsat buldukları her anda varlıklarını tekrar gösteren vesayet odaklarına karşı ne tür adımlar atılmalı, ülkenin tekrar 28 Şubat'lar yaşamaması için ne tür anayasal değişikliklerin yapılması? ile ilgili İLKHA muhabirinin sorularını yanıtladı.
"28 Şubat sürecinde büyük baskılar yaşadık"
Prof. Dr. Ateş, post-modern darbenin yapıldığı dönemde Konya'da Milli Eğitim bünyesinde öğretmen olarak görev yaptığını belirterek, "Konya'da bu sürecin etkisini hissetmedik ancak 1998 yılının Mart ayında Malatya'nın Darende ilçesine tayin olduğumda baskıyı yoğun bir şekilde hissettim. Konya'da alışkın olduğumuz tefsir ve hadis ders halkalarını yapabiliyorduk. Fakat Darende’ye geldiğimde bütün faaliyetlerin durdurulduğu bir ortamla karşılaştım. ‘Niye kimse bir şey yapmıyor?’ diye şaşırdım. İnsanlara bir şeyler anlatılması gerekiyordu. Sonradan anladım ki her şey takip altındaydı ve bu yüzden kimse faaliyet yapamıyordu." dedi.
"Sürekli takip ediliyorduk"
Birkaç ay bekledikten sonra öğrencilerle özel oturumlar düzenlemeye başladıklarını belirten Prof. Dr. Ateş, "Bu oturumlarda yalnızca Allah'ın kitabından ayetler ve Resulullah'ın sünnetinden hadisler okuyorduk. Buna rağmen sürekli takip edildiğimizin farkındaydık. O dönem cep telefonları çok yaygın değildi, benim de yoktu. Bu yüzden evden çıkarken, gideceğim yeri ev halkına bildiriyordum. Çünkü herhangi bir yerde alıkonulma ihtimali vardı ve kimse kimsenin izini bulamıyordu. Çocuklarıma 'Ben şu noktadayım, kaybolursam oradan beni arayın' diyerek çıkıyordum." ifadelerini kullandı.
"12 akademisyen arkadaşımızla birlikte üniversite yönetim kurulu kararıyla ihraç edildik"
Öğrencilerinin zaman zaman gözaltına alındığını ve bu süreçte yaptıkları faaliyetlerin sorgulandığını öğrendiğini belirten Prof. Dr. Ateş, "Biz bildiğimiz doğruları yapmaya devam ettik. Ancak baskılar devam etti. 2005 yılına geldiğimizde İnönü Üniversitesi merkeze taşınmıştı ve o dönemde 12 akademisyen arkadaşımızla birlikte üniversite yönetim kurulu kararıyla ihraç edildik. O dönemde eski kurumumuz olan diyanette veya milli eğitimde geri dönme imkânımız da olmadı." şeklinde konuştu.
"İnancımız gereği sabrettik ve direndik"
Bu süreçte beş çocuğunun eğitim hayatının etkilendiğini vurgulayan Prof. Dr. Ateş, "Çocuklarımın çoğu üniversiteye gitmek üzereydi ve ciddi anlamda sıkıntılar yaşadık. Ancak hamdolsun, mağdur edilmemizin nedeninin inancımız olduğunu bildiğimiz için sabrettik ve direndik. Sonrasında mahkeme kararıyla görevimize döndük." dedi.
"28 Şubat'ın etkisi hâlâ devam ediyor"
28 Şubat sürecini gerçekleştirenlerin "Bu etki bin yıl sürecek" dediklerini hatırlatan Ateş, "Evet, onların düşündüğü gibi olmadı ve zaman içinde etkisi azaldı. Ancak tamamen bitti mi? Hayır. Kimi zaman kraldan çok kralcılar tarafından bu anlayış yeniden nüksediyor. İlköğretimden yükseköğretime kadar hâlâ putçuluk zihniyetiyle hareket eden, insanları etki altına almaya çalışan bir anlayış bazı yerlerde devam ediyor. Bütün ülkede değil ama yerel bazda hâlâ etkili oldukları noktalar var." diye konuştu.
"Başını açmamak için büyük fedakârlıklar yapıldı"
Ateş, 28 Şubat sürecinde başörtüsü nedeniyle büyük mağduriyetler yaşandığını belirterek, "O dönemde başını açmamak için büyük fedakârlık yapan insanlar vardı. Bugün ise başını örtecek nesilleri arıyoruz. Asıl mesele, gelecek nesilleri nasıl yetiştirdiğimizdir." diye konuştu.
"Müslümanlar bulundukları zeminde fırsatları değerlendirmeli"
Prof. Dr. Abdurrahman Ateş, Müslümanların bulunduğu her ortamda İslam'ın değerlerini yaşatmaları gerektiğini belirterek, "Tabi bir insanı yok etmektense, onu etkisiz hale getirmek daha makul bir yöntemdir. Firavun, Hazreti Musa'yı (Aleyhisselam) öldürmeye gücü yetmediği için değil, onu kahraman yapmamak için öldürmedi. Önemli olan değiştirmekti. Bugün de benzer bir süreç yaşanıyor. Özellikle adı Müslüman olsun ama omurgasız, kimliksiz, kişiliksiz bir Müslüman olsun. Hedefledikleri ideal vatandaş tipi de budur ve bu kıyamete kadar da devam edecektir. Müslümanlar, bulundukları zeminde fırsatları iyi değerlendirmelidir. Bugün elimizdeki imkanları kullanmazsak, yarın bu fırsatlar elimizden kaybolabilir." ifadelerini kullandı.
Ayrıca, Müslümanların kimi çabalarından rahatsız olanların bir şeyler yapıldığını anlamaları gerektiğini belirten Ateş, "Rahatsızlık vermek lazım. Merhum Ali Şeriati bir ifadesinde diyor ya; 'Sizi rahatsız etmeye geldim' Evet, Müslüman bulunduğu ortamda birilerini (İslam düşmanlarını) rahatsız etmek zorundadır." diye kaydetti.
"Gazze bize sonraki nesilleri ihya ve inşa etme etmesini öğretmiş olması lazım"
Ek olarak, mevcut kuşakların sonraki nesilleri ihya etme ve inşa etme endişesine sahip olmaları gerektiğini belirten Ateş, "Gazze bize bunu herhalde öğretmiş olması lazım. Hayatın her alanı mektep, hayatın her alanını medrese, hayatın her aşaması medrese" dedi.
"Adalet ve özgürlük evrensel değerlerdir"
Bir daha 28 Şubat'ların yaşanmaması için yapılacak anayasal düzenlemeye de değinen Ateş, "Etnik köken, dil veya dini inanç temelinde ayrımcılıklar sona ermeli. Yahudiler, Hristiyanlar, Müslümanlar ve müşrikler Medine Vesikası çerçevesinde yüzyıllarca bir arada yaşayabildiler. Bugün neden bunu sağlayamayalım? Ancak bazı kesimler kaostan, anarşiden ve ayrımcılıktan nemalanıyor. Basiret ve feraset sahibi insanlar, bu tür çabaları boşa çıkarmak için mücadele etmelidir. Etnik köken itibariyle ya da dini hassasiyetlere dayanan ayrımcılıkların olmamasını sağlayacak bir düzenlemenin mutlak surette olması lazım." dedi.
"Geleceği planlamalı ve uzun vadeli düşünmeliyiz"
Gelecek ile ilgili yapılacak planlamada Hazreti Yusuf'un kıssasına atıfta bulunan Ateş, "Verimli yıllarımızı doğru değerlendirerek gelecekteki zorlukları krizsiz atlatabiliriz. Yusuf Suresi'nde anlatıldığı gibi, bolluk yıllarında yapılan doğru yatırımlar, kıtlık yıllarında insanları büyük sıkıntılardan kurtarmıştır. Bugün de elimizdeki fırsatları iyi kullanmalı ve uzun vadeli planlar yapmalıyız." diyerek sözlerini tamamladı.