Pakistan siyonist rejime karşı geleneksel politikasını gözden geçirmeye zorlanıyor

Prof. Dr. Tuğral Yamin, "BAE'nin İsrail ile ilişkileri normalleştirmesinin ardından Pakistanlılara yönelik çalışma ve seyahat vizesini askıya alması bir baskı taktiği gibi görünüyor." dedi.

Pakistan siyonist rejime karşı geleneksel politikasını gözden geçirmeye zorlanıyor

Pakistanlı uzmanlar, Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) İşgalci İsrail'le ilişkilerini normalleştirdikten sonra Pakistan'a da ekonomik gücünü kullanarak baskı uyguladığını ancak İslamabad yönetiminin buna direndiğini belirtiyor.

Pakistan Başbakanı İmran Han'ın, 13 Kasım'da ülkesinin İşgalci İsrail’i tanıması için bazı iyi ilişkilere sahip olduğu ülkelerin baskısı altında olduğunu ifade etmesi, İslamabad yönetiminin hangi ülkelerin baskısı altında olduğu ve Tel Aviv'i tanıyıp tanımayacağı konusundaki tartışmaları da gündeme getirdi.

Pakistanlı uzmanlar, Han yönetiminin hangi ülkelerin baskısı altında olduğuna, Suudi Arabistan'ın ve başta BAE olmak üzere Körfez ülkelerinin konuyla ilgili rolüne ve Pakistan'ın İşgalci İsrail'i tanıyıp tanımayacağına dair değerlendirmelerde bulundu.

"Pakistan dış siyasi baskılara açık"

Ulusal Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (NUST) Uluslararası Barış ve İstikrar Merkezi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Tuğral Yamin, ABD ve Körfez ülkelerinin Pakistan’ı İsrail’i tanıması konusunda "cesaretlendirmesinin" mümkün olabileceğine dikkat çekerek, İslamabad yönetiminin Uluslararası Para Fonu'na (IMF) borcu ve Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Mali Eylem Görev Gücü (FATF) soruşturmaları sebebiyle dış siyasi baskılara açık olduğunu belirtti.

Yamin, Pakistan’ın geleneksel olarak düşük faizli krediler sağladığı için Suudi Arabistan’a da borçlu olduğunu anımsatarak, Körfez ülkelerinde ise büyük oranda bir Pakistanlı iş gücünün bulunduğunu söyledi.

Özellikle Körfez bölgesi dahil olmak üzere, yurt dışından gelen dövizin Pakistan için önemli olduğunu anlatan Yamin, "Birleşik Arap Emirlikleri'nin İsrail ile ilişkileri normalleştirmesinin ardından Pakistanlılara yönelik çalışma ve seyahat vizesini askıya alması bir baskı taktiği gibi görünüyor." dedi.

Yamin, şimdiye kadar Pakistan’ın bu baskılara direndiğini belirterek, güçlü bir muhalefet hareketiyle (11 partiden oluşan Pakistan Demokratik Hareketi) karşı karşıya olan İmran Han hükümetinin İsrail’in tanınmasına yönelik bir karar almasının siyasi olarak yanlış bir adım olacağı değerlendirmesinde bulundu.

"Pakistan siyonist rejimle politikasını gözden geçirmeye zorlanıyor"

Kuaid-i Azam Üniversitesi Siyaset ve Uluslararası İlişkiler Bölümünden Dr. Seyid Kandil Abbas, "Basra Körfezi’ndeki yeni dizayn, Pakistan’ı, ’siyonist’ rejime karşı geleneksel politikasını gözden geçirmeye zorluyor." dedi.

Abbas, Abu Dabi ve Riyad yönetimleriyle önemli ekonomik ilişkileri bulunan Pakistan’ın mevcut koşullarda imkansız olsa da İşgalci İsrail’i tanıma konusunda çeşitli baskılarla karşı karşıya olduğunu ifade etti.

BAE’de 1,5 milyonun üzerinde Pakistanlı bulunduğunu ve bunun BAE nüfusunun yüzde 12,5’ine tekabül ettiğini belirten Abbas, yurt dışında Suudi Arabistan ve İngiltere’den sonra en çok Pakistan vatandaşının BAE’de bulunduğunu anımsattı.

Abbas, bu ülkelerdeki Pakistanlılardan ülkeye ciddi anlamda döviz akışı olduğunu kaydederek, Pakistan’ın Suudi Arabistan ve BAE ile ekonomik ilişkilerinin manipüle edilmeye açık olduğunu vurguladı.

Riyad yönetiminin 2018’de finansal yardım paketi kapsamında Pakistan’a sağladığı 1 milyar doları birkaç ay önce geri istediğini ve Pakistan’ın bu miktarı Çin’in yardımı ile ödeyebildiğini hatırlatan Abbas, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde de BAE’de 40 ila 50 bin Pakistanlının işten çıkarıldığını aktardı.

Abbas, Suudi Arabistan ve BAE'nin Pakistan’ı Arap olmayan en önemli Müslüman ülkelerden biri olarak gördüklerini belirterek, "Eğer Pakistan Körfez'deki bölgesel dizayna katılmazsa, bu durum buradaki Kralların İsrail yanlısı tutumlarına karşı İslam dünyasında bir nefret ve tepki doğurabilir. (Körfez'deki Krallar) Onlar bunun farkında." dedi.

Pakistan’ın kurucusu Muhammed Ali Cinnah’ın İşgalci İsrail’in tanınmasına karşı net bir duruş sergilediğini anımsatan Abbas, Pakistan pasaportunda İşgalci İsrail’e seyahat edilmesi halinde pasaportun geçerli olmadığının açıkça belirtildiğini kaydetti.

Abbas, tüm bu faktörlerin Pakistan’da İşgalci İsrail’e karşı rasyonel bir kamuoyu oluşmasında etkili olduğunu ifade ederek, bu sebeple son 70 senede Pakistan’ın dış politikasının Filistin yanlısı bir tutum sergilediğini belirtti.

"Pakistan'da hiçbir hükümet İşgalci İsrail'i tanıyamaz"

Peşaver Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden Prof. Dr. Seyid Hüseyin Şahid Soherverdi ise ABD'deki Yahudi lobisinin özellikle Pakistan’ın İsrail’i tanıması için faaliyet yürüttüğüne dikkati çekerek, nükleer güce sahip bir İslam ülkesi olarak Pakistan’ın İşgalci İsrail’i tanımasının ardından Suudi Arabistan’ın da bu yönde atım atacağını savundu.

Soherverdi, Kovid-19 salgını dolayısıyla Pakistan’ın zor bir süreçten geçtiğini, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin ise İslamabad yönetiminin bu durumunu kullanmaya çalıştıklarını söyledi.

Pakistan'ın İşgalci İsrail'i tanımasının mümkün olmayacağını vurgulayan Soherverdi, "Pakistan'da herhangi bir hükümetin İsrail'i tanıması imkansız. Pakistan halkı bu konuda (Filistin meselesi) oldukça hassas ve duygusal. Herhangi bir hükümetin bu yönde bir adım atması halk tarafından iktidardan indirilmesi ve bir daha getirilmemesiyle sonuçlanır." dedi.

AA